Zorlamak translate Spanish
1,059 parallel translation
-... düşmanı siyasi olarak siyasi bir gerçeği çekmeye zorlamak biz radikallerin yüzlerinde ki çok daha önemliydi... -... ki çok daha önemliydi...
-... más importante... que las caras de los militantes.
Beni bu işe zorlamak isteyenin.
La que quieres obligarme a hacer.
- Saçmalık! - Bak, Beth, daha fazla zorlamak istemem ; ama...
Mira, Beth, no quiero discutirlo, pero...
Chen'i teslim etmeye zorlamak için polis baskısını kullanacağız.
Presionaremos mediante la policía para forzarlos a entregar a Chen o que cierren la escuela y arresten a todos.
Şey, sizi zorlamak istemem, ama henüz erken. Saat daha beş!
Bueno, no quiero insistirte, pero es temprano, recién son las 5...
Bu sebeple saldırı öncesi kara kuvvetlerini ve dolayısıyla hava kuvvetlerini bu savaşa zorlamak hayati ve önemliydi.
y porque es urgente y necesario rehacer el ejército alemán, así como la Fuerza Aérea, antes de comenzar esta nueva campaña.
Tabii zorlamak istemem.
Sin compromiso, claro.
Sizi zorlamak istemedim ama bir satış yarışı yapıyoruz ve kazanmak için bir şansım var.
- No quiero presionarle, pero estamos haciendo un concurso de ventas y puedo ganar el premio.
Bu arada sizi zorlamak istemiyorum.
No quiero presionarlo.
Çifti kanun dışına çıkmaya zorlamak gerekir.
La pareja de ser ilegal.
Çifti kanun dışına çıkmaya zorlamak gerekir.
Las parejas deben ser ilegales...
Çifti kanun dışına çıkmaya zorlamak gerekir.
Las parejas deben ser ilegales.
Seni zorlamak istemiyorum canım.
No quiero obligarte a nada, pequeña.
Şansımı daha fazla zorlamak istemedim.
Tengo muchas probabilidades en mi contra.
Hipnozla tüm yapabildiğim bazı insanları kendi isteklerine karşı davranmaya zorlamak demek istediğim yalnızca bazı insanları.
Con la hipnosis, sólo puedo obligar a cierta gente a actuar contra su voluntad. Y sólo a ciertas personas.
Belki biliyordu ve zorlamak istiyordu. bundan keyif alıyordu.
Tal vez el lo sabía pero necesitaba reforzarlo como si extrajera placer en eso.
- Seni zorlamak istemiyorum.
- No quiero forzarte.
Soyluları fahişeliğe zorlamak.
¡ El pequeño monstruo obligando a la nobleza a prostituirse!
Zorlamak mı?
¿ Obsesión?
Bay Santini, zorlamak istemem.
Sr. Santini, No quiero abusar.
Zorlamak zorundayız ama.
Vamos a tener que hacerlo.
Tehlikeli olduğunun farkındayım. Seni buna zorlamak istemiyorum.
Sé que es arriesgado y no quisiera obligarle.
Ve bu vücudun büyümesini sağlar. Acı eşiğini zorlamak.
Entonces, atravesar esa barrera de dolor, hace que los músculos crezcan.
Zorlamak istemem ama şu adam çocukları için sizinle fotoğraf çektirmek istiyor.
- No quiero molestarle. Pero ése me ha pedido unos autógrafos para sus hijos. ¿ Le importaría?
- Seni zorlamak istemem.
- No debería abusar de tu amabilidad.
Oh, efendim, bakın, sizinle tartışmak istediğim bir kaç şey ortaya çıktı, fakat şu anda sizi zorlamak istemiyoırum, çünkü kafanızda bir çok şey olduğunu görebiliyorum.
Señor tengo un par de cosas que quiero discutir con usted pero no quiero abrumarlo, pues veo que tiene muchas cosas en mente.
Zorlamak zorunda değilsin.
No tienes que bombearlo.
Kendimi zorlamak zorunda kalmadım.
No tuve que esforzarme para ello...
Seni zorlamadığıma emin misin? Beni zorlamak mı?
No quiero obligarla a hacer algo de lo que vaya a arrepentirse.
Derdimize derman olması için onu zorlamak, bencillik.
Es muy egoísta por nuestra parte forzarle a que solucione nuestras dificultades.
Telefonda şansımı zorlamak istemedim ama neden kilise?
Entiendo el querer poner mi suerte en un teléfono, pero porque en la iglesia?
Onu zorlamak istemiyorum.
No quiero que me acepte a la fuerza.
Peki, bu sabahı es geçebiliriz. Kimseyi zorlamak istemem.
Bueno, pues entonces esta mañana no.
Sen yaşamaya zorlamak için söylemiyorum bunu. İnan. Onunla beraber olma şansın var hala.
Si es algún incentivo para que te mejores... tienes una oportunidad con ella.
Seni zorlamak için hamile kaldı.
Que se quedó embarazada para atraparte.
Seni itiraf etmeye zorlamak istemiyorum.
No quiero obligarla a confesar.
Bunu hala zorlamak sadece bizim salaklığımız.
Es una tontería que lo intentemos.
Her Allahın günü hızla fırlayan bir makine yığınıyla yukarı tırmanmak... ölmeyi göze almak... uçağı son noktaya kadar zorlamak... sınırları zorlamak ve sonra geri dönmek.
Subiendo cada día a un veloz pedazo de hierro. arriesgando el pellejo. viviendo al límite.
Herşeyin kader ve alınyazısı... olduğunda ısrarcıyız, zorlamak anlamsız!
De acuerdo el destino gobierna a todo y todos.
Seni bir şeye zorlamak istemedim.
No quise forzar nada, ¿ sabes?
Phil, seni zorlamak istemem ama madem seni buraya gönderdiler telefona bir bakar mısın?
No me gusta imponer, pero dado que tiene usted aquí en esta búsqueda inútil real, quieres echar un vistazo en el teléfono?
Kendini yaşamaya zorlamak zorundadır.
debe conformarse a vivir.
Sınırlarımı zorlamak mı?
¿ Ver hasta dònde puedo llegar?
Sizi izlemek için fazla zamanım yoktu. Üç eski kafalı çiviyi küçük deliklere sokmaya zorlamak için.
No los he observado por tanto tiempo para tratar de convertir tres clavos cuadrados en pequeños agujeros redondos.
Seni zorlamak istemiyorum.
No quiero involucrarte.
Sanırım bulduğum kulağı Frank kesmiş... kocasını hayatta kalmaya zorlamak için
Creo que Frank le cortó la oreja... a su esposo como advertencia para que ella no se suicide.
- Seni zorlamak istemem.
- No quiero ser pesado.
"Maksimum" demek, motorlarımızı güvenlik sınırlarının da dışında zorlamak demek oluyor.
Sobrepasaremos los límites de seguridad de las máquinas.
Sabrınızı zorlamak istemem Peder, ama bir daha soruyorum.
No quiero poner a prueba su paciencia, padre, pero por última vez.
Diz çökmüş insanlara hükmetmek, yalanla ve hileyle onların ruhlarını kirletmek, yabancılara boyun eğmeye zorlamak istemiyorum.
No quiero gobernar un pueblo subyugado, y profanar sus alma con mentiras y engaños, obligándoles a someterse a extranjeros.
Seni hiç bir şeye zorlamak istemiyorum.
No voy a pedirte nada. Vaya, muy amable.