Zorlanıyor translate Spanish
700 parallel translation
Başkan Joo, zorlanıyor olmalısın.
Presidente Joo. Seguro estás muy cansado.
Şu an için biraz zorlanıyor gibi görünüyorsun.
De momento parece que le resulta difícil.
Jim bunu kabullenmekte bizlerden daha fazla zorlanıyor.
También tú. Le resulta más difícil que a nosotros.
Tom onu kafeste tutmakta zorlanıyor mu?
¿ Le está costando a Tom encerrarla por las noches?
Nefes almaya çalışırken çok zorlanıyor.
Respira muy raro, y eso cuando respira.
Herhalde o yüzden bu kadar zorlanıyor.
Entonces con razón le está costando tanto trabajo.
Dostun Mahoney de diğerleri gibi toprağını satması için zorlanıyor.
Su amigo Mahoney, obligado a vender como los demás.
- Zorlanıyor.
- La están obligando.
Belki de burada sadece rahim değil bütün kişilik açılmaya zorlanıyor.
Es como si todo fuese revelado aquí... La persona entera.
Geceki aksiliğe rağmen, sizi unutmakta zorlanıyor olmalı.
Pese al modo en que se fue, le habrá sido difícil olvidarte.
"Sekizinci Ordu", Afrika'da Rommel karşısında zorlanıyor.
En África, Rommel le está haciendo pasar mal al ejército 8.
Pek çok insan zorlanıyor.
Es difícil para mucha gente.
Muhabere ileri karakollarla irtibat kurmakta zorlanıyor.
Comunicaciones perdió contacto con el frente.
Çocuğumun hatırı için. Zayıf bedenim zorlanıyor.
Mi débil cuerpo se esforzará por le bien de mi hija.
İnsan, etrafındaki onca karmaşa içinde hayatı hakkında düşünmekte bile zorlanıyor.
Hay personas que se pasan toda su vida soñando, mientras que otras desbordan actividad.
Vaftizci Yahya'nın ortaya çıktığı günden bu yana göklerin hükümranlığı zorlanıyor.
De los días de Juan hasta ahora el Reino del Cielo se alcanza solo con violencia. Y los violentos le agreden.
Anladığım kadarıyla gelen mürebbiyeleri tutmada çok zorlanıyor.
No ha podido conservar a las institutrices por mucho tiempo.
Gemi ise zorunlu inişe zorlanıyor.
Una nave realiza un aterrizaje forzoso.
Sorumlulukları nedeniyle biraz zorlanıyor hepsi bu. sınav için daha çok zamanı var.
Bajo presión, la gente puede perder su concentración en los exámenes.
Gemi zorlanıyor.
Está dándolo todo.
Enterprise'da çalışmalar devam ediyor, ekibim galaksiler arası yolculuk için değişiklikler yapmaya zorlanıyor.
El trabajo sigue en el Enterprise ya que la tripulación fue forzada a realizar los cambios solicitados en la nave para el viaje intergaláctico.
Birçok insan şunu anlamakta çok zorlanıyor, birinin duygu ve düşünceleri dışarıda bırakmaya ihtiyacı vardır.
A los humanos les resulta imposible comprender la necesidad de bloquear el estruendo de los pensamientos ajenos.
Motorlar zorlanıyor.
Los motores están al límite.
Kocam bir kaza geçirdi konuşmakta ve hareket etmekte zorlanıyor. Yine de, becerilerinden bir şey kaybetmiş değil.
Mi marido tuvo un accidente tiene problemas para hablar y moverse, pero está en pleno uso de sus facultades.
Kalan kısmı ise kanun ve nizamı korumakta zorlanıyor.
Lo poco que queda de él hace falta allí para mantener la ley y el orden.
Motor tepede çok zorlanıyor.
A la locomotora le está costando subir la colina.
Ama bu birisi.. ... keşfettiği sırrı saklamaya zorlanıyor.
Pero ese alguien... está obligado a guardar el secreto... sobre lo que descubrió.
Çocuklarımız savaşa zorlanıyor...
Nuestros hijos, arrastrados a la guerra...
Zenciler her zamanki gibi bunun faturasını ödemeye zorlanıyor.
... dominando a los negros.
Teslim etmem için zorlanıyor olmama rağmen misafirimi teslim etmem için hiçbir sebep yok.
No hay razón para mí a que se me obligue a entregar a mis huéspedes.
"Neden Bazı Kadınlar Orgazm Olmakta Zorlanıyor?"
"¿ por qué a algunas mujeres les es difícil llegar al orgasmo?"
- Nefes alırken zorlanıyor musun?
- ¿ Te cuesta respirar?
Aksanınız nedeniyle sizi anlamakta zorlanıyor.
Su acento hace que sea difícil para él.
Ama kabullenmekte zorlanıyor.
Seguro, es difícil de aceptar.
Herhalde o 13 düğmeyle bulmakta zorlanıyor.
Quizá no se la encuentra, con esos 13 botones.
Houston yetişmekte zorlanıyor bu gece.
Houston obligado a ir atrás en el marcador esta noche.
Alman sınırından geçmekte zorlanıyor olmalı.
Debe tener problemas para cruzar las líneas alemanas.
Nefes alırken zorlanıyor...
Ella tiene un corazón enfermo.
Sanırım zorlanıyor, efendim.
Creo que se va a morir.
Savaş, baba ölüyor, anne çalışmaya zorlanıyor.
La guerra, su padre murió, la madre tuvo que trabajar.
Sanırım düzen kurmakta zorlanıyor, hepsi bu.
Creo que le cuesta adaptarse, es todo.
Binici Kara atın üzerinde durmakta zorlanıyor, esrarengiz atın.
Se acerca el caballo negro, el corcel misterioso.
Baksana tek kolla ne kadar zorlanıyor.
Basta mirar cómo se esfuerza con su único brazo.
Konuşurken zorlanıyor muydu?
¿ Tenía dificultades para hablar?
Konuşmakta zorlanıyor muydu?
¿ Tenía dificultades para respirar?
Ateşi çok yükseldi ve nefes almakta çok zorlanıyor.
La fiebre es muy alta, tiene dificultad para respirar.
Linda daha çok annesi gibi... yani kabul etmekte zorlanıyor.
Su madre. Se toma todo muy a pecho.
Kalkanlar zorlanıyor, kaptan!
¡ Escudos derribados, Capitán!
Ufaklık zorlanıyor mu?
Se están metiendo con tu niño, ¿ eh?
Topu kontrol etmekte zorlanıyor musun?
¿ Tienes un poco de problemas para controlar la bola?
- Zorlanıyor musun?
- ¿ Tiene problemas?