Çok taze translate Spanish
343 parallel translation
Çok taze bir tavuk yumurtası.
¿ Qué pasa con el cocoricó, profesor?
Yara çok taze görünüyor.
La herida parece reciente.
Ama kestane şekeri şart olduğuna göre, bunlar çok taze.
Pero los marrones glacés sí están muy frescos.
Çok taze, bir saatten az olmuş.
- Antes de una hora será nuestro.
Çok taze, çok yeni, çok anlam yüklü gelmiş.
Sonaba tan fresca, tan llena de significado...
Evet, çok genç ve çok taze.
- Sí, muy jóvenes y tiernos.
- İzler çok taze.
- Solly dice que no hay huellas recientes.
- Daha çok taze ondandır.
- Un poco joven, quizá.
Ekmek çok taze değil ama, sorun olmaz, değil mi?
El pan no es reciente, pero no le importará, ¿ verdad?
Balık! Hepsi çok taze!
¡ nuestras vacaciones terminaron!
Yeni buz ve çok taze.
Es hielo nuevo y fresco.
Wilkins, ben milyonlarca sterlinlik bir şirketin başkanıyım ve sen çok taze bir yeminli muhasebecisin.
Wilkins, yo soy el presidente de una corporación de miles... de millones de libras y usted es un contable recién llegado.
Ekmekleri ve brokolileri çok taze.
Hay panecillos de leche y bróculi sin impuestos.
Çok taze.
Son tan frescas.
Çok taze, İnanması zor.
Son frescos, tanto que ni podrian creerlo.
Elimizdekinin çok taze bir haber olduğunu ve CBS ve NBC'nin her an gelip bizden bu hikayeyi elimizden alabileceğini düşündüm.
Pensaba que iba a llegar la CBS o la NBC... a quitarnos la noticia.
Çok taze kaynak suyum var.
Tengo agua de manantial buenísima.
Teşekkürler. Harika olurdu. Burada her şey çok taze.
Sería maravilloso, es todo tan fresco.
- Çok taze değiller.
- No muy frescas.
Bugünün uygun olduğunu sanmıyorum. Çok taze...
No creo que hoy sea el momento adecuado.
Tatlım, bak, bu karidesler çok taze.
Querida, estos camarones son muy frescos.
Yemek çok taze.
La comida es fresca.
- Çok taze. Eti daha yeni kıydırdık.
- Es blandita y fresca.
Ne garip, an geçtikten sonra pek çok şey unutulur gider. Oysa uzun zaman önce olanları, çoktan olup gitmiş kadınların ve erkeklerin anısı zihnimde o kadar berrak ve taze ki.
Es extraño pensar que uno llegue a olvidar acontecimientos cercanos, y sin embargo recuerde claramente acontecimientos del pasado lejano, de personas que dejaron de existir años ha.
O adalardaki bahçelerde çok vakit geçirirdim böylece birliğim taze domates ve mısır yiyebildi.
Durante mi tiempo libre en esas islas, cultivaba hortalizas... para que mi tropa pudiera tener tomates frescos, maíz y todo eso.
Sizin için çok güzel taze bir balık da ayırdım.
Tengo un bonito trozo de pescado fresco para ti también.
Belki inanmayacaksınız ama oraya çok insan gidiyor. Bir çoğu iskeletlerden birini seçiyor parçalarını birleştiriyor, sevgiyle bakımını üstleniyor ona taze çiçekler getiriyor, başucunda mum yakıyor.
Cada uno escoge a un muerto... lo recompone, lo coloca bien... le lleva flores y le enciende unas velas.
Taze meyve için çok teşekkürler, Teğmen!
¡ Muchísimas gracias por la fruta fresca, Teniente!
Çok şükür ki, havası temiz, rüzgarı taze olan bir memleketten geliyorum...
Doy gracias por haber nacido en un país donde el aire es puro y el viento no lleva impurezas.
# Taze toprağın kokusunu alabiliyordum, çok eskiden olduğu gibi.
Olía a tierra fresca, como hacía mucho tiempo.
Hijiki ve havuç mantar, kurutulmuş turp taze veya çok kızartılmış soya peyniri.
No lo mencione. ¿ Les gustó? Lo recogimos la primavera pasada.
Ama bunlar çok hafif ve taze.
Pero están tan ligeros y frescos.
Taze bambu yaprakları çok güçlü kokuyor.
Las hojas jóvenes de bambú huelen muy fuerte.
Size taze Akdeniz havası sunabildiğim için çok memnunum Bay Girard.
Me alegro de poder ofrecerle clima mediterráneo, Sr. Girard.
- Çok taze.
- Muy fresco.
Kurt onları taze patatesle çok sever.
Kurt la prefiere de patatas nuevas.
Kız çok. Taze ve istekliler.
Tengo muchas, todas cariñosas.
Çok cezbedici ve taze görünüyorlardı.
Tenían un aspecto muy apetitoso, pensé que te gustarían. ¿ Quieres?
Çok taze ve cazibeli görünüyordu.
Parecían muy apetitosos, pensé que le gustarían.
- Çok taze.
Fresquísimo.
Genç ve taze bedenleri seviyor,... ama kızlardan çok erkeklerden hoşlanıyor.
¡ Le gusta la juventud, la piel tersa! Pero le gustan más los chicos que las chicas.
Doğa olaylarının çeşitliliği çok fazla ve göklerde saklı hazineler insan zihninin taze besinden eksik kalmayacağı kadar zengin bir düzendedir. "
La diversidad de los fenómenos naturales es tan grande y los tesoros ocultos en el cielo son tan ricos precisamente con el fin de que la mente humana nunca carezca de su alimento ".
- Çok taze.
- Y muy fresca.
Bana sadece söyleyebilir misiniz, orda yaşayan sarışın yirmili yaşlarının ortasında sarışın biri, güzel yüzlü, müthiş biçimli, taze ciltli, tam dudaklı... ve genç, hayat dolu, diri? Lütfen bayım, bu çok önemli.
Por favor, señor.
Keklerim ve taze yaban çileğim var ama çok heyecanlanmıştım!
Tengo pasteles y frambuesas silvestres. ¡ Pero estaba tan emocionada!
Öleli çok olmuştu. Yeterince taze değildi.
Quizá llevaba mucho tiempo muerto.
Yumurtalara gelince. Oda arkadaşlarımla konuştum. Hepimiz taze yumurtanın çok daha iyi olacağı görüşündeyiz.
Con respecto a los huevos, hablé con el resto de los reclusos y estamos de acuerdo en que los frescos serán mejores.
Özellikle yatakta. Ve taze vücutlar çok cazip...
Sin embargo, la carne fresca también es hermosa.
O yüzden odanın havasının tamamen taze olması, çok ama çok garipti.
Era extraño, muy extraño que la habitación oliera como olía. Totalmente fresca.
Hayvanlardan... en taze örnekleri... almam için de çok iyi bir yol aynı zamanda.
Y es muy útil para obtener los especímenes animales más frescos.
Çok tehlikeli olduğunu söylüyorlar, çünkü taze kar, buz yarıklarını gizlermiş.
Dicen que es muy peligroso porque la nieve fresca oculta las grietas.
taze 53
taze et 18
taze balık 22
çok teşekkür ederim 2489
çok tesekkür ederim 16
çok tatlısın 281
çok teşekkürler 1924
çok tatlı 272
çok tatlı bir kız 25
çok tatlısınız 41
taze et 18
taze balık 22
çok teşekkür ederim 2489
çok tesekkür ederim 16
çok tatlısın 281
çok teşekkürler 1924
çok tatlı 272
çok tatlı bir kız 25
çok tatlısınız 41