Çol translate Spanish
2,716 parallel translation
Bu balla tatlandırılmış bu yüzden adı "Oh Honey".
A este, le agregué col silvestre y está dulce... se llama ¡ Oh! Honey *. ( * cariño )
Peki bu normal mi? Yalancı ninem önce pastırma dedi, sonra lahana verdi?
¿ Y está bien que La abuela Loshuja esa primero me prometió tocino, y después me dio un caso de col?
Lahanayı da almış...
Y ella ya estaba con el cazo de col en la mente.
İlk Çöl Fırtınası sırasında Lynch adında birini tanımıştım.
Conocí a un capataz llamado Lynch allá por la primera Guerra del Golfo.
Evet ama Çöl Fırtınası sırasında onu geri almıştık.
Y nosotros lo volvimos a robar durante la Guerra del Golfo.
Tüm çöl bir köye dönüştürüldü
Pero los edificios siguen allí.
Artık değiller. Çöl büyücüsü, caniler.
Son conjuros del desierto, salvajes.
Çöl ve ölüm
# El desierto y la muerte #
Çocuğun teki diğerine salata fırlattı.
Ese niño le echó al otro niño ensalada de col.
O yalnızca çöl kadınlarını sever.
Sólo ama a mujeres del desierto.
Burası çöl.
Este es el desierto.
Koca memeli çöl bakirelerini nereye koydunuz?
¿ Dónde han puesto a las damas del desierto con pechos turgentes?
Bu üniversite burada olmasa tüm bu bölge ekonomik bir çöl olarak kalacaktı.
Si no fuera por la Universidad, Toda esta área sería un desperdicio económico. No lo es?
Gelirken manava uğrayıp sana kavun ve jinseng aldım.
Fui al lugar de los jugos, te traje uno de col con ginseng.
Bana kavun ve jinseng almanın sebebi...
Te traje uno de col y ginseng porque es...
Bayan anladı ki,... gelecek için hayal,... çöl için suydu aydınlanma.
# La dama, dama, dama, entiende # # Así que sueña por el futuro # # Agua para la arena #
Oğlum çöl kurallarını unutuyor.
Mi hijo olvida las costumbres del desierto.
Çöl kanunları, kurbanın kanına karşı katilin kanını ister.
La ley del desierto dice que la sangre de la víctima debe lavarse con la sangre de los asesinos.
- Çöl Dinlencesi.
- Refugio del Desierto.
Çöl Saldırısı John Kane
ASALTO EN EL DESIERTO John Kane
Fazladan turşu bende.
Extra de col en la mía.
Güçlü kollarınla verdiğin destek için teşekkürler, Col.
Gracias por el préstamo de sus brazos fuertes, Col.
!
Col?
Col mu?
Bueno, no es el que anda...
Col'la evlenmemize uygun koşullar oluşmadığı için bunca zaman geçti.
Siempre que no sea bajo la condición de que me case con Col.
Col iyi bir adam.
Es un hombre decente.
Çöl bugün felaket sıcak olacak, uygun giyin.
Hoy va a ser un día abrasador en el desierto, así que vístete como corresponde.
Çöl kraliçesi Priscilla'yla alışverişe çıkacak değilim.
No voy a ir de compras con Priscilla, Reina del desierto.
Çünkü çöl benzeri bir yerde seninle ölmeyi burada seni bir daha görecek miyim diye beklemeye tercih ederim.
Porque prefiero estar en un purgatorio de arena contigo que en el infierno de no saber si volveré a verte de nuevo.
Merhabalar, çöl sakinleri.
Saludos, moradores del desierto.
"Güzel olmasına karşın çöl içinde birçok tehlike barındırır :"
" Aunque hermoso, el desierto también albrga peligros ocultos :
- Çöl seni onlardan önce öldürecek.
- Este lugar te matará antes.
Senden olduğunu düşündüren şey nedir, seni çöl köpeği?
¿ Qué te hace pensar que es tuyo?
Tabii çöl havası yüzünden sinüsleri kurursa bizim büyük nemlendiriciyi alıp yanına gitmem gerekir.
A menos que el aire del desierto seque sus senos, en caso que tendré que arrastrarme hasta allá con el humidificador grande.
85. seviye kan elfi, yüce Sheldor doğu krallıklarının kahramanı çöl güneşine bırakılmış bir ceset gibi çırılçıplak kaldı.
El poderoso Sheldor, elfo de sangre nivel 85 héroe de los reinos del Este ha sido despojado de todo, como un cadáver al sol del desierto.
Şimdi, daha önce böyle bir şeyi sadece çöl fırtınası operasyonu sırasında ölülerde görmüştüm.
Sólo he visto esta clase de cosas en gente muerta, durante la "Operación Tormenta del Desierto".
Bu yılın lahana hasadında bana yardım etmeniz büyük incelik.
Son unos verdaderos hombrecitos al ayudarme a cultivar la col de éste año.
Bu lahanalar doğu sahilindeki her Yahudi'nin istedikleri enfes lahana salatasını yapmalarını sağlayacak.
Aquí está el suministro de col, para cada uno de los Judíos de la costa este con la deliciosa ensalada de col ellos ansían.
Her iyi arkadaşın yapacağını yapabilirsin, Yahudi çiftçi amcama Yom Kippur orucu için gereken lahana salatasında kullanılacak konuşan lahanayı toplamasında yardım edebilirsin.
Puedes hacer lo que cualquier buen amigo haría... ayuda a mi Judío tío granjero a cosechar sus coles parlantes a tiempo para hacer ensalada de col para el desayuno de Yom Kippur.
Elemanları eğitmişsin. Tuttum bunu. Bu bir Çöl Kartalı.
con que los tienes entrenado. me agradas esto es una "Aguila del desierto" ( desert eagle ) es la arma mas poderosa q hay en las calles y es una niñada comparado a lo que yo vendo te hablo de USAS-12S,
Yaban havucu veya biber, lahana veya kabak! İçip rahatlıyorum ıspanaklı martiniyle.
* Ya sea con chirivía o pimiento o col o calabacín * * me gusta relajarme con un Martini de espinacas *
Yine lahanasını yemedi.
Dejó otra vez la col.
Ama biz nefesimizi tutarken o çöl rüzgârı gibi esiyor.
El viento del desierto le ha enseñado a ser valiente y soplar cuando nosotras contenemos la respiración.
966 km mesafeden bir lahanayı vurabiliyor.
Puede darle a una col desde 600 millas de distancia.
3B'den gelen alman tekno müzik sesi.
El olor a carne curada y col del 2C.
Onu bulmak için bir çöl gezegeninin yarısını geçti.
Le persiguió por medio planeta desierto.
Orduda sekiz yıl aktif görev yaptı. Altı yıl yedek kaldı ve onu çöl fırtınasında operasyonda gördüm.
Ha estado ocho años en activo con el ejército, seis años como reserva, y vi como trabajaba en la Tormenta del Desierto.
Toprak altında yaşayan çöl yaratıkları. Jeotermal enerjiyle yaşarlar.
Viven de la energía geotérmica.
Phuket'te yetimhane inşa ederken öğrendiğim "Si-io KHAO" denilen hint hurması salatası.
- ¿ Sí? ¿ Sabes lo que te llevaría al siguiente nivel? La ensalada de col "Thissi-io KHAOtamerind" que aprendí a hacer cuando fui a construir orfanatos a Bangkok.
Nappa ve mulukhiya kabağı istiyorlar.
Querían col de napa y corchorus. ¿ Cómo está?
Tabii, son ipucu olmazsa, sadece sonsuz bir çöl vardır.
Bien, pero sin la pista última, Solo tenemos el vasto desierto.