Öldüğüm translate Spanish
409 parallel translation
Buna rağmen, umarım öldüğüm zaman beni değiştiren ilahi güç, beni Yen'in yanına yollar.
Da igual, espero que cuando esté más sobrio, el tío que me cambie me envíe donde Yen esté.
Bu harika. Öldüğüm zaman mobilyaları alabilir.
Cuando muera, se queda con los muebles.
Bu büyük savaşta... sadece savaşmayıp öldüğüm için hatırla.
Sino porque dí la vida en esta gran batalla.
Öldüğüm güne kadar O'ndan nefret edeceğim.
Le odiaré hasta el día que muera.
Ve öldüğüm gün, Benim zamanımdan öncekileride burada bırakıyorum.
Y el día que yo muera, dejaremos la selva de un poquito antes de que yo naciera.
Ben öldüğüm zaman, onlara kim bakacak?
No diga que eso es una injusticia... Dios nunca olvida a nadie
Siz erkeklere ve kadınlara, birlikte yaşadığım, birlikte öldüğüm sizlere Philip, Eurydice, Parmenio, Philotas, Darius ve Cleitus... kardeşim...
En vuestro honor, hombres y mujeres con los que he vivido y muerto : Filipo, Eurídice, Parmenión, Filotas, Darío y Clito, mi hermano,
Öldüğüm zaman ortağım olabilirsin.
Cuando esté dispuesto a morir, podrá ser mi socio.
Aslına bakarsan öldüğüm zaman vücudumu Columbia Tıp Merkezi'ne vermeye söz verdim.
De hecho, cuando pase a mejor vida, que podría ser en cualquier momento, he prometido donar mi cuerpo al Centro Médico Columbia.
300 yıl boyunca, hiç değişmedim ama, hemşiremin kollarında öldüğüm için itidalin ezasına katlanmak zorunda kaldım.
300 años, viendo al mismo hombre pero tuve que soportar el tormento de la continencia por que morí en los brazos de mi enfermera.
Belki de öldüğüm için duyamıyordur.
Quizás... ahora esté muerto.
Ben yaşlı bir adamım. Nerede öldüğüm fark etmez.
a mi me da igual dónde morir.
Öldüğüm zaman da beni izleyecek misin?
Y cuándo muera, ¿ me seguirás también?
Açlıktan öldüğüm zaman, matmazel.
Cuando muera de el hambre, señorita.
öldüğüm zamanda ölü kalmak isterim.
Y cuando muera, querré seguir muerto.
"Öldüğüm zaman gençliğimde giydiğim beyazların içinde gömün beni."
En cierta ocasión Ivanko pidió que lo enterraran con las ropas blancas... que usaba en su juventud.
Ama öldüğüm zaman, tatami üzerinde ölmek isterim!
Pero cuando muera, me gustaría hacerlo sobre un tatami.
Öldüğüm zaman?
¿ Cuándo haya muerto?
Böylece öldüğüm zaman bilecekler.
Para saber cuándo estoy muerto.
NasıI kahramanca öldüğüm gibi.
Quiero decir... de lo valiente que fuí al morir.
Beni burada... yaşlı... çok yaşlı... bir adam olana kadar tutacaklar. Öldüğüm zaman onlardan kurtulacağım.
Me mantendrán como un secreto hasta que un día, cuando sea un anciano consiga escapar de ellos con la muerte.
Ölüm cezası alırsın, öldüğüm için de varisime madalya takarlar.
Usted, la horca. A mí me darían una medalla póstuma.
Öldüğüm zaman bu parayı Seiji'ye bırakmayı düşünmüştüm.
Me imaginaba que cuando yo muriera Seiji podría tener este dinero.
Günah çıkartmadan öldüğüm için bana gerçek cehennem azaplarını yaşattırma sevgili Tanrım.
No me sometas a los suplicios del averno, querido Dios, porque muero libre de culpa
Öldüğüm zaman yap.
Haganlo cuando me haya muerto.
Öldüğüm zaman herşey yoluna girecek.
Todo se arreglará cuando me muera.
"Sen kalbimde bir acısın. Bütün arzularımsın. Öldüğüm zaman minik elin omzumda olacak"
Eres la pena de mi corazón, mis deseos, cuando muera, tu pequeña mano en mi hombro...
Öldüğüm güne kadar benimki de görünmezdi seninki de öyle.
Las mías fueron invisibles... hasta el día de mi muerte. Igual que las tuyas.
- On öldüğüm zaman...
- 10... cuando morí...
" Öldüğüm zaman, bu binlerce ölümümden biri olacak... ve düştüğümde, çağlar öncesinden çizilmiş bir çizgiye düşeceğim.
" Cuando me muera, yo ya habré muerto mil veces... y cuando me caiga, voy a caer en una línea que comenzó hace mucho tiempo.
Öldüğüm anda Lutan, eşleşme anlaşmamız da bitti.
Y en el instante de la muerte, Lutan, un acuerdo de unión se disuelve.
Öldüğüm zaman, insanların :
Cuando muera quiero que la gente diga...
Öldüğüm zaman hasta olmak isterim, sağlıklı değil.
Cuando me muera, quiero estar enfermo. No sano.
21 Eylül 1945, Öldüğüm geceydi.
Septiembre 21, 1945... Yo morí esa noche.
Böyle bir zamanda öldüğüm için halk beni öldürecek.
Mi público me matará por morirme en un momento como éste.
Beni öldürdü ve uğruna öldüğüm paralarımı çaldı.
Me mató y se llevó el dinero por el que yo había muerto.
Öldüğüm gün cebimde bir çift elmas küpe vardı.
El día de mi muerte tenía conmigo unos pendientes de diamantes.
Öldüğüm gün yanımda olan!
¡ El día que morí!
Öldüğüm zannedilsin istiyorum
Quiero que parezca que me han asesinado.
Eğer bir gün eşlerinden birini kucaklarsan, o anda öleceksin, tıpkı şu anda... benim öldüğüm gibi...
Si algún día tomas a alguna de tus esposas en tus brazos, morirás en ese mismo instante. Como lo hago yo ahora.
Öldüğüm için mi mutluydun?
¿ Estabas feliz porque había muerto?
öyleyse, öldüğüm zaman gözlerimi kapamamam gerek.
Así que, no debo cerrar los ojos cuando muera.
Öldüğüm günde sahip olduğum her şeyi, Mildred Croft'a bırakıyorum. Babam Philip Buckley'e olan hizmetlerinden dolayı ona teşekkür etmeyi borç biliyorum. Yaptıklarını hiçbir şey ödeyemez.
Dejo todo cuanto posea, en el momento de mi fallecimiento, a Mildred Croft, en agradecido reconocimiento por los servicios prestados a mi padre, Philip Buckley, los cuales nunca podrán ser recompensados con nada.
Ben öldüğüm sonra, otopsi yapacağım.
Después de que estoy muerto, que van a hacer la autopsia.
O gece benim öldüğüm geceydi ve başka birisinin kurtulduğu.
Esa noche yo moría, y otra persona se salvaba.
Öldüğüm odada, televizyonda "North by Northwest" i izliyor olacağım.
Miraré en televisión "Con la muerte en los talones".
"Çok sevdiği için sigara tabakamı ve öldüğüm zamanki bütün servetimi iyi dostum Robert Ames'e bırakıyorum."
Dejo mi pitillera, que tanto le gusta, y todo lo que posea a mi muerte, a mi buen amigo Robert Ames,
Öldüğüm felan yok, Billy.
- Déjalo ya. No me estoy muriendo, Billy.
Yalnızca Don Francisco'nun ellerinde olmasını istiyorum böylece değerli bir rakipten dolayı onur içinde öldüğüm söylenebilir.
Solo pido que sea a manos de Don Francisco y dirán que perecí en la gloria de un digno adversario.
Merhaba. Ben Montgomery Burns. Şu andan itibaren, öldüğüm zaman servetimi bırakabileceğim uygun genç bir erkek varis arıyorum.
Estoy en busca del apropiado joven heredero a quien dejar mi fortuna cuando yo muera.
- Davetiyeleri unutma ve ben tam öldüğüm anda teslim edildiğinden emin ol.
Grayson. - Si, Señora?