Ölmek üzere translate Spanish
1,311 parallel translation
Ancak ölmek üzere olursak doktora giderdik.
Tenías que estar casi muerto para ver al doctor.
Doğru. Oğlan ölmek üzere mi?
Es verdad, ¿ el pequeño crío que se prepara para morir?
Henüz hayatta ama Morrie ölmek üzere.
Lecciones de vida. Morrie se va a morir.
Ölmek üzere olan birini neden arayamıyorum?
¿ Por qué no podría hacer una a un moribundo?
Annenizin ölmek üzere olduğunu ve eve gitmek istediğinizi söyledi.
Me dijo que tu madre va a morir, que pediste un mes de baja.
En son seferinde, böbrek yetmezliğinden ölmek üzere olduğunu söylemiştin, ben de hayatını kurtarmak için, böbreklerimden birini bağışlamıştım.
Salvo cuando nos hizo creer que se moría. Yo doné un riñón para salvarlo.
Az önce kanserden ölmek üzere olan bir çocuğu Tanrı'ya dava açması konusunda ikna etti.
- Te diré qué pasa, acaba de convencer a un niño moribundo, que puede demandar a Dios.
Bunu ölmek üzere olduğun için söylüyorsun.
Lo dices sólo porque estás a punto de morir.
Bana bak. Şu anda bir yerlerde ölmek üzere olan biri söz konusu olabilir.
Hay una mujer por ahí que puede estar muriéndose.
- Lütfen, biri ölmek üzere.
- Tengo un paciente que va a morir.
Birçok ölmek üzere olan çocuğa baktım.
Me he ocupado de docenas de niños moribundos.
Ölmek üzere olduğunu biliyorum.
Sé que se moría.
Emily'nin ölmek üzere olduğunu anladığınızda da oraya geri döndünüz. Sonra da sattınız mı?
Así que cuando vieron que ella moría, fueron a buscarla.
O halde neden zaten ölmek üzere olan bir adamı öldüresin ki?
Así que ¿ por qué matar a un hombre que ya está muerto?
Korkarım ki ölmek üzere, Baş Dedektif.
Me temo que ella está muriendo, Jefe Inspector. Encontrará que ha estado muriendo por algún tiempo.
Carla Constanza, ekranların sigara yüzü, sigaranın ta kendisi sigara hastalığı yüzünden ölmek üzere.
Carla Constanza, que personificaba el fumar, moría poco a poco de la enfermedad del fumador.
Belki şartlardan dolayı... 10 yaşında bir kızım olduğundan, ölmek üzere olan bir annem olduğundan... belki beni sadece kovarlar.
Quizás por las circunstancias... porque tengo una hija de 10 años, una madre moribunda... Quizás sólo me despidan.
Danny Kendall ölmek üzere.
¡ Yay! Danny Kendall está a punto de diñarla.
Ölmek üzere olan yaşlı bir adamın dileğini yerine getirdin.
Eres la respuesta al deseo de un moribundo.
Babamın ölmek üzere olduğunu düşündüğümüzde bile.
Incluso cuando pensamos que iba a morir.
- Sorunu ölmek üzere olması.
- Lo que tiene es que él va a morir.
- Adam ölmek üzere. Sadece bir kaç saat daha yaşayacak.
- Este hombre podría morir ; sólo podría tener unas pocas horas de vida.
Ölmek üzere.
Ella va a morir.
İnsanların ne zaman ölmek üzere olduklarını bildiğini söyledi.
Él dijo que puede decir cuando la gente va a morir.
İnsanların ölmek üzere olduğunu bilmek nasıl bir şey?
¿ Cómo es que usted sabe cuando la gente va a morir?
- Ölmek üzere olduğuma mı inanmamı istiyorsun?
- ¿ Quiere que yo crea que voy a morir?
Vebadan ölmek üzere olan birini kucakladınız mı hiç efendim?
¿ Has abrazado a alguien que se estuviera muriendo de peste?
Ölmek üzere olan bizler Sezar'ı selamlıyoruz!
¡ Los que van a morir te saludan!
Ölmek üzere olan bizler Sezar'ı selamlarız.
Los que van a morir te saludan.
Kız kardeşim orada ölmek üzere.
Mi hermana está muriendo allá arriba.
Yukarıda, ölmek üzere olunmaz, Bay Garrett.
"Allá arriba" uno no se está muriendo.
Ama ya şu anda ölmek üzere olduklarını bilmeden sokaklarda dolaşan... yüz milyonlarca insana ne demeli?
¿ Qué acerca de los millones de personas en el mundo caminando con total ignorancia de que pueden morir? .
Acele edin adam ölmek üzere!
¡ Apresúrese, el tipo está a punto de morir!
Ölmek üzere olan zavallı bir dilencinin kurtarılmasına yardım ettim.
Salvé a un pobre vago a punto de morir.
Ölmek üzere olan bir betanın bir hologram tarfından kurtarılmasını mı?
¿ La del Beta moribundo cuya vida fue salvada por un holograma?
Ölmek üzere olduğunu kim bilebilirdi?
Y él se estaba muriendo.
Lösemiden ölmek üzere olan bir çocuğunuz olsa ve uyan bir ilik bulunamasa, ne yapardınız?
Si tuviera un hijo muriéndose de leucemia y no hubiera donante ¿ qué haría?
Dizide Capri'nin ölmek üzere olduğu yeri hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas en el programa, cuando Capri estaba muriendo?
Beş ay önce salıverilmiş. Şartlı tahliye memuruna, annesinin ölmek üzere olduğunu söylemiş.
Lo soltaron hace 5 meses, dijo que su madre se moría.
Bir bakıma seks yaptığım ölmek üzere biri...
El primer casi-muerto con el que he follado.
Az önce Seviye Kırmızı'da ölmek üzere olan birisini gördüm.
Acabo de ver un joven en el Nivel Rojo que está muriendo.
Ölmek üzere olan hastalara ilaç vermeye kabul etmesi için zorluyordum.
Intentaba forzarlo... para que me deje tratar a pacientes que estaban muriendo.
- Birilerinin ölmek üzere olduğunu.
Como alguien que estaba a punto de morir.
Emil, o ölmek üzere.
Emil, ella morirá.
Ajanlarımdan biri şu an tıpki Doktor Scobie gibi ölmek üzere.
Uno de mis agentes está muriendo de lo mismo que mató al Dr. Scobie.
Binbaşı bunlar yaralı ve ölmek üzere olan insanlar.
Mayor son seres humanos heridos y moribundos.
Bana onun ölmek üzere olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?
¿ Me están diciendo que se está muriendo?
Hayatını her açıdan tüketen, sinsi bir hastalıktan dolayı ölmek üzere.
Está sola.
Ölmek üzere.
Se esta muriendo.
Weaver'ın buna izin vermesi için ölmek üzere olmam gerekir.
- Hay que estar muriéndose...
- Ahbap, arkadaşlarımızdan biri ölmek üzere.
Nonono, no no!