Ös translate Spanish
51,549 parallel translation
Bütün bu bebekler Gideonun size daha önce gösterdiği APB uygulamasıyla bağlantılı.
Cada uno de estos está conectado con la central y con la aplicación APB que Gideon os ha mostrado antes.
Sizi seviyorum.
Os quiero.
Lafı açılmışken bana saldırarak bütün İngiliz Harflerin Adamları'nın misillemesine maruz kalacağınızı biliyor musunuz?
Hablando de ello, ¿ os dais cuenta de que atacándome, invitáis a la venganza a todos los Hombres de Letras británicos?
Eğer kıpırdamasaydın sizi vuracaktı.
De verdad, yo no me movería. Ella os disparará.
Gerçekten hareket etmeseydim sizi vuracaktı.
De verdad, yo no me movería. Ella os disparará.
Sizi şeyden beri görmemiştik...
No os hemos visto desde que...
Sizi buraya çağırdık çünkü insanlarımız öldürülüyor.
Os llamé porque la gente... nuestra gente, están siendo masacrados.
Sana ve Sam'e ne yaptığımı görünce ben...
Ver lo que os había hecho a Sam y a ti, yo...
Seni vuracaktı.
Ella os disparará.
Şimdi sen ve Kelly'i alıp gitmeliyiz.
Pero ahora mismo, estamos aquí para conseguir que Kelly y tú os vayáis.
Seni tanıyor muyum?
¿ Os conozco?
Olması gerektiğinde bile vaz geçmiyorsunuz.
Nunca os rendís, incluso cuando deberíais.
Diğer tarafta görüşürüz çocuklar.
Os veo en el otro lado, chicos.
Aksini söylerse inanmayın.
No dejéis que os diga lo contrario.
Mahkemeden beri görüşmemiştik.
No os había visto desde el juicio.
- Size çiçeklerden bahsetti mi?
- ¿ Os ha contado lo de las flores?
Değiştiğinizde buraya atın.
Traedme vuestras equipaciones cuando os cambiéis.
Senin gibiler altı aylık deneyimle Adli birime geçtiğinizde hiçbir şey bilmiyorken bile kendinizi bir halt sanıyorsunuz.
Las personas como tú entran en el cuerpo con solo seis meses de experiencia una formación de mierda y os creéis que sois los dueños del mundo.
Zaman da doldu.
Y os habéis quedado sin tiempo.
- Hayır evlat sizi bilgilendiriyorum.
- No, hijo, os estoy informando.
Bir daha kızımın yanına yaklaşır ya da onunla konuşursanız hatta başkasıyla hakkında tek kelime ederseniz onu mutsuz edecek tek bir şey yaparsanız sizi bulur, o küçük siklerinizi kesip koparırım.
Si alguno se acerca, más aún, si tan siquiera habláis con... no, no, si alguna vez habláis de mi hija otra vez... sin mencionar que si hacéis algo que la haga infeliz, os encontraré y os cortaré vuestras minúsculas pollas.
Birlikte kalmanız, birbirinize destek olup, birbirinizi iyileştirmeniz için.
Que permanecierais juntos, encontrarais la fuerza unidos y os recuperarais.
Sen ve Daisy? Kalmaya mı karar verdiniz o halde?
Entonces Daisy y tú, ¿ os quedaréis permanentemente?
Hepinizin eve gitmesini istiyorum.
Quiero que os vayáis todos a casa.
Tam vardiya sayılarak ödeme alacaksınız.
Se os remunerará por el turno completo.
Ek olarak, her biriniz 24 saatlik fazla mesai ücreti alacaksınız. Çünkü öyle veya böyle, her biriniz yaşananları eve de götürmek durumunda kaldı.
También se os darán 24 horas extra, ya que seguramente, de una forma u otra, cada uno de ustedes se llevó este incidente a casa.
Arkadaşlar size söz veriyorum hep birlikte başaracağız.
Amigos míos, os prometo... que juntos, prosperaremos.
Baro duruşması konusunda ikinizi de bilgilendireyim.
Os notifico algo con respecto a la audiencia del Colegio.
Benden duymanızın daha uygun olacağını düşündüm.
He pensado que era mejor que os enterarais por mí.
Mesa Verde'yi almak için canını dişine takarken Howard ile sen viskilerinizi yudumlayıp kahkahalar atıyordunuz.
Se rompió el culo para conseguir a Mesa Verde, mientras Howard y tú os dedicabais a beber whisky y a estar de risitas.
En son birbirinizi ne zaman görmüştünüz?
¿ Cuándo fue la última vez que os visteis?
Beyler, çok teknik muhabbete girmek istemiyorum ama o reklam esasında size ait değil.
Chicos, no quiero ponerme en plan técnico, pero ese anuncio en realidad no os pertenece.
Öyle olsun, size gelecekteki çalışmalarınızda bol şans.
Vale, bien, os deseo la mejor suerte en vuestros proyectos futuros.
Nihayet şubenizin zamanında onay aldığını gördüm.
Ya vi que os aprobaron esa filial en vuestro plazo previsto.
Daha fazla başınızı ağrıtmayayım.
Bueno, os dejaré tranquilos.
- Hepinize bol şans.
Os deseo mucha suerte.
Burada daha önce somon ve file yemiştim. Deniz tarağı seviyorsanız onu da müthiş yapıyorlar.
Tomaré el salmón y el solomillo, si os gustan las vieiras, son fantásticas.
Sadece herkesten dürüst olmasını istiyorum.
Lo único que os pido es que tengáis una mentalidad abierta con esto.
Endişelenmeyin, o iyi.
No os preocupéis, está bien.
Şimdi uzak mesafedeki bir silahla, nasıl başa çıkacağınızı düşünüyorsunuz değil mi?
Tal vez os estéis preguntando : ¿ por qué no una arma de largo alcance?
Kafanızı havaya uçuracak yeni fikirlerim var, boom... Kafalar havaya uçacak, beyinler havada süzülecek.
Si os enseño algunas de las cosas que tengo, boom... vuestras cabezas estallarán, trozos de cerebro por todas partes.
Sizi daima merkezden kontrol edebiliriz.
Os podemos monitorizar desde el centro de control en todo momento.
İstenmedikçe konuşmak yok!
¡ No habléis a menos que os hablen!
Size yeni bir kimlik verilecek.
Se os dará una nueva identidad.
Yeni birisi olacaksınız.
Os convertiréis en alguien nuevo.
Ama bahse girerim bu araç sizin sonunuz olmamalı. Haksız mıyım?
Pero os apuesto que esa camioneta no debía de ser el final de vuestra vida, ¿ verdad?
Benimle kalanlara hep birlikte çalışmamız gerektiğini kabul etmenizi rica ediyorum.
A los que me apoyaron, os pido que aceptéis esto... ahora debemos trabajar todos juntos.
Scottie'ye sadık olanlara, kurulda dediklerimi söyleyeceğim.
A los que sois leales a Scottie os diré lo que le dije a la junta.
İşte size borçlu olduğumuz şey.
Esto es lo que os debemos.
Ve inanın bana olanları anlatınca... ülkenin de bu kadar süre bekleyemeyeceğini göreceksiniz.
Y creedme cuando os digo... que el país no puede esperar tanto tiempo.
Hepiniz eğleniyor musunuz?
¿ Os lo estáis pasando todos bien?