English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ A ] / Adamımız o

Adamımız o translate French

853 parallel translation
Adamımız o.
C'est notre homme.
Adamımız o, değil mi?
C'était lui, n'est-ce pas?
Adamımız o olabilir.
C'est peut-être lui.
Bence adamımız o olabilir.
Il pourrait être notre homme.
Şu kız, Nancy Chavez... O olmasa, hiç adamımız olmayacaktı.
Cette fille, Nancy Chavez, si elle était pas là, on n'aurait personne.
- Ne yardımı? - Tutsağınız. Dünyanın üzerindeki kanatlar denen o siyahlı adamı mı istiyorsun?
Notre nouvelle victoire dans les puits de charbon a mis à notre portée une grande réserve de pétrole.
O işte içerideki adamımız Jerry idi.
C'est Jerry qui a tout organisé.
Hayır, alamazsınız. Bir tek adamım var, o da burada gerekli.
Non, je n'ai pas assez de personnel.
Yani, o adam ve kızı $ 600'ı..... beni yolmak için mi kaybettiler?
J'imagine que tu crois que cet homme et sa fille m'ont donné 600 $ pour pouvoir me faire les poches plus tard?
Evet o adam burada. İfadenizi tekrarlar mısınız lütfen?
Je lui ai montré une chambre à 3 marks.
Bay Walters, bir hakim olsaydınız ve bir adamın 17 yaşında bir kızı, model yapacağım.. ... seni diyerek, dairesinde alıkoysaydı. Ve kendisini kurtarmaya gelen savcı yrd.'sına şiddet gösterek, mukavemet etseydi, o adama ne ceza verirdiniz?
M. Walters, si vous étiez juge et qu'un homme invitait une mineure... chez lui pour faire son portrait, et qu'en dépit des protestations familiales... il attaquait un procureur adjoint, que feriez-vous à cet homme?
İşte o biri bizim dördüncü adamımız.
Notre quatrième homme.
Burada yalnızca büyük bir müzisyene saygımızı göstermek için değil bu adamın ruhundaki iyiliği kendimize hatırlatmak için de toplandık, o... #...
Ce n'est pas seulement au grand musicien que nous rendons hommage... Nous nous souvenons de la bonté de cet homme... Art Hazzard.
Aradığımız adam o değilmiş. Diğeriymiş.
Ce n'est pas cet homme-là...
Büyük ihtimal o on km'nin içindeki binlerce adam vardır. Hepsine de bizim üniformalarımızı giyenleri vurmaları emredilmiştir.
Dans ces six milles il y a au moins des milliers de gars et chacun est entraîné pour tirer sur des uniformes comme ceux-là!
Gördünüz mü adamımız Whitey Kincade'i yakalamış.
O'Mara ramène Whitey Kincade!
Sana göre bir kız, bir partide, hoş, çizgili yelek giymiş kasılarak yürüyen ve "O kadar yakışıklıyım ki bana karşı gelemezsin" bakışları atan bir adamı görür. Bunlar yüzünden bir kız yerlere mi kapanır sence?
Vous croyez que quand elles rencontrent un gars... en gilet fantaisie... qui rôde comme un tigre... et dont l'œil dit : "Je suis trop beau pour qu'on me résiste"... elles en tombent à la renverse?
- Aradığımız adam o mu dersin?
- C'est lui?
- Bu doğal. O bir genç kız. Bense ihtiyar bir adamım.
C'est une fille... et je suis un vilain vieux monsieur!
Öyle kederli ve yalnızızdır ki, sabah yüzünü görmeye katlanamadığımız adam gece, ışıkları karartıp bizi karanlığa gömdüklerinde evet, o aynı adam, bizim en değerli, en yakın dostumuz olur.
Et on se sent si seul que celui qu'on maudissait le matin paraît être notre meilleur copain le soir, quand le gardien éteint la lumière.
O adamın etrafı karanlıkla çevriliydi hala anlamadınız mı?
Tu n'as toujours pas compris que l'homme est entouré par les ténèbres?
Bayan Hunter, o adam bizim düşmanımız.
Cet homme est notre ennemi.
George Kaplan'ı yarattık... ve Vandamm'ı peşindeki adamımızın... o olduğuna inandırmak için onca çaba verdik, çünkü çok önemli bir amacımız var.
Nous avons créé George Kaplan et convaincu Vandamm que notre agent le serrait de près pour une raison primordiale.
Sevgili kızım, o adam seninle asla evlenmeyecek.
Ce type ne t'épousera jamais.
Kendisini ve o kızı vuran adam mı?
Celui qui s'est tué avec cette fille?
Her neyse, yaklaşık yedi ay önce bu avukat, Bay O'Shaughnessy, yalnız bir adamı teselli etmem karşılığında haftada bir yüzlüğü kabul eder miyim diye sordu.
Bref, il y a sept mois, ce prétendu avocat m'a demandé si j'aimerais réconforter un vieil homme et me faire 1 00 $ la semaine.
Aradığımız adam o olabilir.
C'est un témoignage sérieux.
Bayan Western, inanır mısınız ki o adam bana sevişme teklif etti.
Me croirez-vous si je vous dis qu'il a eu l'audace de me faire la cour?
Sizin 20 adamınız bizim 20 adamımıza karşı savaşsın. Cesaretiniz varsa çıkın, korkaklık ne demek görürsünüz o zaman!
Que vingt de vos hommes défient vingt des nôtres s'ils osent!
Size katılıyorum Bay McKeever, bu yüzden kesemin ağızını açtım ve Crane Adams'ı o asiyi bu topraklardan temizleyecek ve bittiğini sandığımız bu savaşın gerçekten bitmesini sağlayacak bir kanun adamı bulması için Amarillo'ya gönderdim.
Je vous entends bien, M. McKeever, et j'ai pris les devants. J'ai envoyé Crane Adams à Amarillo engager un homme de loi capable de débusquer ce rebelle pour mettre fin à une guerre qu'on croyait terminée.
Arada sırada, beyaz atıyla bir adam geliyor... ve biz O'nu, o süreç için kişisel Tanrımız olarak görevlendiriyoruz.
Un homme doué d'un certain prestige surgit. La foule en fait un dieu.
O güne değin son adamımıza kadar savaşmalıyız.
En attendant, il reste un homme à abattre.
Atları alacağımız yerde, o adamı trene getirme işini ayarla.
Que cet homme soit à la gare où nous prendrons les chevaux.
Organizasyona sızan biri ile bağlantımız vardı ve o da adamımız Kaarna'ydı.
Nous avions une taupe au sein de l'organisation. Il s'appelait Kaarna.
Hala Erika'yı öldüren adamın 20 yıl önce Paris'te o kızı öldüren adam olduğuna mı inanıyorsun?
Vous croyez encore que le meurtrier d'Erika est le même qui a tué cette fille à Paris il y a plus de 20 ans?
O adamın yemeğinin tatsız ve şarabının kötü olmasına mı? Hayır şaşırmadım.
Que son repas n'ait pas de goût et son vin pas d'arôme?
- O adam arkadaşınız mıydı?
- Un ami à vous?
Eddy, aradığımız adamın o olduğunu biliyorum.
- Eddy, je sais...
Yalnız bir adam olarak o büyüklükte bir aileyi bir arada tutamadım.
Etant seul, je n'ai pas pu maintenir... une famille aussi grande.
Yalnız bir şey var. Ya Contini... Ya aradığımız adam o değilse?
Et si Contini n'était pas notre homme?
Aranızda tanıdığım simalar var, bazılarınızı tanımıyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, o da hepiniz aynı hüznü taşıyorsunuz. Hepimizin çok, çok yakın dostu olan adamı kaybetmenin hüznünü.
Je ne vous connais pas tous, mais je sais que vous pleurez tous la perte d'un grand, grand ami.
Oh, Allahım, kocamız olacak şu adam da nerede?
Oh, Allah, o  est il, ce mari de nous toutes?
O adamı yalnız bulamam. Başarmam lazım.
Je ne peux pas trouver l'homme seul Je dois réussir.
o Şantung'lu adam, adamlarımızı kolyaca dövdü... üstelik bir kaçının kolunu bile kırdı!
Un petit gars de nulle part a cassé le bras de Li Cai-Chun et écrasé le poing de Fan A-Gen.
Bir bakışla bile bizi ele verirsen, cehennemdeki Şeytan şahidim olsun ya ben, ya Brownie, ya Struther, ya da dostlarımızdan biri... ki bir sürü adamımız var, o çocuğu öldürür.
Tu nous trahis seulement d'un regard, et aussi sûr qu'il y a un diable en enfer... ou moi, ou Brownie, ou Struther, ou encore un de nos amis... qui sont nombreux, on tuera ce gosse.
O kuştan kaçamayız adamım.
On peut pas semer l'hélico.
O kız deli adamım.
Elle est givrée.
O adamı içeri alır mısınız?
Faites-le entrer.
- O halde aradığımız adam o.
- C'est notre homme, non?
Çocuk yaşta ölmüş biri tarafından doldurulmuş bir başvuru formu varsa... o kişi aradığımız adam olabilir.
Si vous trouvez une demande au nom de quelqu'un mort enfant, le demandeur est peut-être notre homme.
Bahtsız adam vuruldu. Ama ölmeden önce karısına altının yerini söyledi. - O da sana mı söyledi?
Il a eu le malheur d'être abattu mais lui a dit où se trouvait l'or.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]