Ahlak translate French
2,152 parallel translation
Sizi görmeyi pek beklemiyordum, anlarsın tüm o ahlak anlayışın ve diğer şeylerden sonra.
C'est juste que je ne m'attendais pas à t'y voir. Avec tes principes et tes morales.
Daha da kötü olacak çünkü New York barosu ahlak komitesine çıkmam ve beni barodan atıp atmayacaklarına karar verirlerken eğilip bükülmem gerek.
Je vais devoir supplier le comité d'éthique de ne pas me rayer du barreau.
Birdenbire onun hayatına girip kendi ahlak anlayışını benimsetemezsin.
Tu peux pas entrer dans sa vie et lui imposer ta propre moralité.
Ahlak nutuklarını kendine sakla, Shel.
Épargne-moi la leçon de moralité, Shel.
Ahlak masasında çalışırken aynı bölgeyi birkaç defa bastığınız olur muydu?
Quand tu travaillais au proxénetisme, Est-ce que t'allais tout le temps aux mêmes endroits?
Olur. Miguel uzun zamandır hukuki ahlakı çarpıtıyordu.
- Ok, Miguel a été instable pendant un long moment, avec l'éthique légale.
Ahlak masasından bir kız arkadaş yapmalıyım.
Faut que je me trouve une copine aux moeurs.
İş ahlakının sağlam kalmasına memnun oldum, detektif.
Bien sûr. D'après le dossier, vous étiez avec lui la nuit du meurtre.
Tam onu bıraktığın yerde lanet Ahlak Masası polisi.
Là où tu l'as envoyé, sale flic des Mœurs.
Evin sahibi Shane'in Ahlak Masasındaki arkadaşlarından birinin kardeşiymiş.
Maison au nom du frère d'un mec que Shane a serré aux Mœurs.
10,000 dolar çok... Özellikle birinin ahlakı ayağına dolanacaksa.
10 000, ça fait beaucoup... surtout si la morale de quelqu'un peut gêner.
Vic'le beraber ahlak masasında çalışırken Barba'yı bir tecavüz davasında istemiştim. Onu karakola getirmek için yeterli kanıt bulamadık.
J'ai arrêté Barba pour viol quand Vic et moi étions aux Mœurs, mais on n'avait pas assez pour le garder.
Kamu ahlakına aykırı davranmaktan tutuklandım.
J'ai été arrêté pour exhibitionnisme.
Saf ahlakın Chuck Heston'la öldüğünü düşünüyordum, fakat bana yanıldığımı kanıtladın.
Je croyais la moralité sans tâche morte avec Chuck Heston, mais j'avais tort.
Güçlü bir cinsel arzun var ve ahlak dersi verenler tarafından da zarar görmemişsin.
Vous avez un gros appétit sexuel et vous n'êtes pas bloquée par la morale sociale.
Rüşvete gerek yokken, rüşvet parasını kabul etti ama bir şey buldukları dakikada, tüm asilliğini ve ahlakını toplayıp parayı geri vermek istedi.
Il a joyeusement accepté le pot-de-vin, alors qu'il n'y avait rien à acheter, mais quand ils ont trouvé quelque chose, ses principes ont repris le dessus... et il a voulu rendre l'argent.
Yeni aleti eve getirdim. İş ahlakımı mı sorguluyorsun?
J'emporte du boulot à la maison.
İş dışı ahlakını sorguluyorum.
Mets-tu en cause mon travail? Non, je m'interroge sur ton éthique hors boulot.
Uyuşturucu bulundurma, toplum ahlakına aykırı davranış, öldürücü silahla saldırı sabıkaların varmış.
Vous avez des antécédents pour détention, tapage, attaque à main armée.
Bana ahlak dersi verme.
Épargnez-moi vos leçons de morale.
"Ahlak Motoru" adını verdiğimiz şeyi yarattık.
On a créé ce qu'on appelle un moteur de moralité.
"Ahlak Motoru".
Un moteur de moralité?
Ahlak, beynin içindeki iki terimli bir anahtar sistemidir ve biz de bu sistemi kontrol etmeyi öğreniyoruz.
La moralité est un système binaire du cerveau. Et on apprend à contrôler ce système.
Deneğin ahlak değerlerini iyiye doğru yönlendirebiliyorum ve istersem de tersine, kötüye.
Je peux orienter le raisonnement moral du sujet vers le bien. Et si je veux, à l'opposé, vers le mal.
Ahlak Motoru işe yaramıyor, değil mi?
Le moteur de moralité ne fonctionne pas.
- Ahlak Motoru işe yarıyor.
- Le moteur de moralité fonctionne.
Bu, ayarlamadan önceki ahlak seviyesi.
C'est sa ligne zéro avant recalibration.
Bakın. Ahlak seviyesini yükselteceğim.
Je vais optimiser sa lucidité morale.
Ahlak Motor'unuz işe yaradı.
Votre moteur fonctionne.
Evet. Şimdi sizin ahlak seviyenizi ölçelim.
Maintenant, testons votre degré de moralité.
Ahlak, poltika ve din konularında.
Sur l'éthique, la politique, et la religion.
Kendini avutmak için ahlak ilkelerini kendin mi oluşturuyorsun?
Tu te fais... ton propre code moral pour tout?
Neden bütün eğlenceyi ahlak birimine bırakalım ki?
Pourquoi les moeurs seraient les seules à s'amuser?
Peki, nasıl bir kitap, başkanlık politikasıyla ilgili herşeyi ve ahlak açıklıklarını anlatan bir kitap mı?
OK, et c'est quoi, un livre sur tous les détails privés et personnels et les turpitudes d'une présidentielle?
Ahlak yok mu?
Pas de dépravation?
Pekala, büyük ahlak ihlalini şimdi anlayacağız.
OK, je m'occuperai de ton manque d'éthique plus tard.
Ahlak dışı bir biçimde ve dolandırıcılık yaparak.
D'une manière peu plaisante. J'imagine que je dois remercier Amanda pour ça.
Genç asiller, mahcubiyet duymadan, hükümdardan hediye alırlardı. O ahlak seviyesi düşük zamanlarda, onlara unutulmaz anlar yaşatan metreslerinden bile hiç utanç duymazlardı.
Nous avons dit que les jeunes cavaliers recevaient sans honte de leur roi ajoutons qu'en ce temps de facile morale, ils n'avaient pas plus de vergogne à l'endroit de leurs maîtresses, et que celles-ci leur laissaient presque toujours
5 yaşındaki bir çocuğun ahlakını bozmaktan 1 hafta bir grup ayak takımı arkadaşının Peyton'ın gelinliğini mahvetmesine izin verdiğin için 1 hafta daha ve bunun üstüne, yanında kaldığın bakıcı ailenin yüksek kesime hitap eden butiğinde, reşit olmayan kişilere verdiğin her şeyin serbest olduğu bir parti için de 1 hafta ekliyoruz.
1 semaine pour avoir exposé un enfant à la dépravation et une autre pour avoir laissé un déluré détruire la robe de mariée de Peyton et on rajoute 1 semaine pour avoir organisé une fête avec boissons dans l'élégante boutique de ta mère d'accueil.
- Genel ahlak kuralıdır.
- Simple courtoisie.
Beni yaptığım iş nedeniyle ahlakımı sorgularken görmüyorsun, değil mi?
Moi, je me prends pas la tête avec mon métier, hein?
Jane'in ahlakını mahvedecek!
Elle est partie pour gâcher les plans de Jane.
Benim ahlakım ezbere dayalı ya da programlanabilir değil.
Je récite pas ça par cœur ou de façon mécanique.
Seni iş ahlakına aykırı davranmaya zorladığım için özür dilerim.
Désolé de t'avoir forcée à te compromettre.
Morton'a atanmadan önce Manchester'da Ahlak Masasında çalışmışsın.
Vous étiez dans les mœurs à Manchester avant d'être affecté à Morton.
Manchester'da Ahlak Masasında bir sene çalıştım.
Une année dans les mœurs, à Manchester.
Bence bir yatırımcı yatırım yaptığı şirketin ahlakı yarattığı kirlilik ya da başka şeylerinden sorumlu olmamalı.
Je ne pense pas qu'un investisseur devrait être responsable de l'éthique, de la pollution, de ce qui a trait à l'entreprise dans laquelle il investit.
Bu göz önündeki ahlak dışılığın haricinde, sistemin kendisi rekabete dayalıdır, ki bu da ta başından ortak fayda için büyük ölçekli iş birliğinin tüm olasılığını yok eder.
Séparément de ces amoralités évidentes, le système lui-même est basé sur la compétition, qui détruit immédiatement la possibilité d'une collaboration à grande échelle pour le bien commun.
Çünkü ahlak sahibisin.
Vous avez une morale.
Bu en temel insan ahlakı.
C'est la morale humaine de base.
Ahlak mı? O işi Tanrı'ya bırakıyorum.
La moralité... laissons Dieu s'en occuper.