Ayrıl translate French
32,355 parallel translation
Geçen yaz, en iyi arkaadaşımın kız kardeşi, erkek arkadaşı ondan ayrıldıktan sonra kendini astı.
L'été dernier, la soeur de ma meilleure amie s'est pendue après que son copain est rompu avec elle.
Kısa süre içinde eline para geçecek ayrılacaktı.
Dès que l'argent arriverait, elle démissionnerait.
Mcdermott'lar 520'nci otoyolda bu talihsiz kaza yaşanana kadar hiç ayrılmadılar. Bu özel yapım çift kişilik tabutta sonsuza dek mutlu olsunlar.
Les McDermotts, ensemble dans la vie, jusqu'à cette fin tragique sur la route 520, seront uni pour l'éternité dans leur cercueil double sur mesure.
Ayrılın.
Hey, temps mort.
Rachel ve Ross'un kız cinayet davalarını çözmek isteyen bir zombi olduğu için ayrıldıkları bölümü hatırla.
Vous vous souvenez de l'épisode où Ross et Rachel rompent car c'est un zombie qui veut résoudre des meurtres?
" 4 : 30'da ayrılır.
" Part à 16 : 30.
Salgın başladığında Çin'den ayrılamamıştı. Ama hâlâ tecrit bölgelerindeki insanlara yardım etmek için kendini riske atıyordu.
quand l'épidémie a frappé, elle n'a pas pu sortir de Chine, mais elle a toujours risqué de se faire infecter pour amener de l'aide aux régions isolées.
Sen oradan ayrılınca da ağlıyordu.
Et quand tu es parti, elle pleurait.
Benden ayrıl bakalım.
Romps avec moi.
Benden ayrılıyor musun?
Tu romps avec moi?
Evet. Senden ayrılıyorum.
Je romps avec toi.
Aman Tanrım. Benden ayrılıyosuuun!
Mon Dieu, tu romps avec moi.
Neden benden ayrılıyosuuun?
Pourquoi tu romps?
Reagan, benden ayrılıyor musun, ayrılmıyor musun?
Reagan, tu me largues ou pas?
İçerisi ise, yükselip ayrılanlar için bir abide.
À l'intérieur, un monument pour ceux qui ont lévité et qui sont partis.
Yarın ayrılıyorum.
Je pars demain.
O yüzden ya ikiniz de bırakırsınız ya da biriniz ekipten ayrılır.
Donc soit vous rompez, soit l'un d'entre vous quitte l'équipe.
- Annem vermişti. Ben de sana vermeyi düşünürken ayrılıverdik.
Ma mère me l'a donnée, et je pensais te l'offrir, mais on s'est séparés.
Çünkü Sheldon'dan ayrılınca onu derinden sarstın ve bunun tekrar yaşandığını görmek istemiyorum.
Car quand vous avez rompu avec Sheldon, ça l'a profondément blessé, et je ne veux plus que ça arrive.
Saç kesilince hemen ayrılığa yorarsınız zaten.
Pourquoi associer sa coupe de cheveux à une séparation?
1994 yılında Jüpiter'e düşen Shoemaker-Levy 9 kuyruklu yıldızı da yörüngedeyken parçalara ayrılmıştı.
la comète Shoemaker-Levy 9 s'était divisé et s'était écrasé sur Jupiter.
Okul parasını alıyor ve adamlarım okuldan atıldıklarında veya ayrıldıklarında her zaman ki gibi işsiz olarak kalıyorlar. Tek fark, borca batıyorlar.
L'école reçoit l'argent, et quand mes étudiants sortent ou abandonnent, ils sont toujours aussi inemployables, et couverts de dettes avec ça.
Aslına bakarsanız, Bay Trager çok önemli bir toplantı için ayrılıyordu.
M. Trager allait partir pour une réunion.
Ayrılıp piramidin iki yanından tırmanmayı öneriyorum.
Le mieux serait qu'on se sépare Et qu'on escalade la pyramide de deux côtés.
- Ayrıl gitsin işte.
Pourquoi ne le fais-tu pas?
Fikrine de katılmıyorum ayrıca belki daha fazla bile alabilirim.
Et je peux l'obtenir au tribunal. Je pourrais même avoir plus.
İnsanları işe alırken ayrımcılık yaptığınız için şirketinizi araştırıyorum.
J'enquête sur votre cabinet pour pratiques d'embauches discriminatoires.
- FEPA'ya işe alımda ayrımcılık ile ilgili dosyayı sen mi yolladın?
As-tu déposé une plainte pour discrimination à la FEPA?
FEPA'ya işe alımda ayrımcılık ile ilgili dosyayı sen mi yolladın?
- As-tu déposé une plainte de discrimination à l'embauche à la FEPA?
Ayrıcalıkların açıkça belirtilene kadar ameliyat yapman yasak.
Plus de chirurgie pour vous à moins que l'on vous en donne expressément le privilège.
- Ayrıca, kurbanlardan biri babası.
- En plus, l'une des victimes était son père.
Ayrıca Meat Cute Katliamı'ndaki adama benziyor.
Il est aussi impliqué dans l'affaire du massacre du Meat Cute.
# Ayrıca kılıç hala onda #
♪ En plus, il a l'épée ♪
Ayrıca tatil konusunda da çok üzgün görünüyordu.
Et il avait l'air très déçu à propos des vacances.
Ayrıca Positivity'nin başarısının bayilik planlarınızı nasıl mahvettiğini de biliyoruz.
Nous savons comment le succès du Positivity à ruiner vos plans pour franchiser.
Dayanıklı ve güçlü ayrıca hızla yükseliyor.
L'endurance et la force montent aussi en flèche.
- İnsanların kolay unutur. Ayrıca halk arasında asıl saygı görenlerin Dr. Scott ve Chandler olduğunu da unutma.
Les gens ont la mémoire courte, et vous devez savoir que dans la rue, c'est Chandler et le docteur Scott dont on se souvient.
Ayrıca unutmayalım ki kendisi bir bağışık.
Et ne l'oublions pas, il est immunisé.
Eğitim yolculuğumun en başında Stanford'da ve çevrimiçi olarak iki ayrı ders verme şansım oldu.
Au tout début de mon parcours dans le milieu de l'éducation, j'ai eu la chance d'enseigner en ligne et d'enseigner aussi à Stanford.
Ama hepsi de barlarda ve gece kulüplerinde bulunmuş, ayrıca bünyelerinde alkol ve uyuşturucu da varmış, yani pek ürkek de sayılmazlar.
Mais elles ont toutes été trouvées dans des bars et des boîtes, toutes avec de l'alcool et des drogues dans le sang, ce n'était donc pas vraiment non plus des timides.
Ayrıca nasıl olduğunu görmelisiniz.
En plus, vous devriez voir comment c'était.
Kişisel ayrımcılık yapıyor.
Question de privilège.
Ayrıca Bay Canton bir günden kısa sürede yazdığını iddia ettiği Good Morning Magic Sunshine şarkısının notları da var.
- En outre, l'existence de cette note contre l'argument de M. Canton qui prétend avoir écrit la chanson en moins d'un jour.
Nasıl geri dönüceğimi bilmiyorum ve arkadaşlarımdan ayrı düştüm ve onları, kendi başlarına Canavar ile kavgalarında yalnız bırakamam, ve bir yolunu bulmam lazım- -
Je ne sais pas comment revenir, mes amis et moi avons été séparés, et je ne peux pas les laisser battre Le Monstre sans moi, et je dois trouver un moyen...
Küçük bir kasabada herkes bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır. Emniyet teşkilatında çalışıyorsanız kendinizi bu bağlardan ayrı tutmak biraz daha zor olabilir.
Dans une petite ville, tout le monde est lié, à un certain niveau, et lorsqu'on est dans la police, il est parfois un peu plus dur de faire la part des choses.
Şimdi, artık benden şüphelenmiyormuş ve ayrıntılı bir intikam planının merkezinde değilmişim.
D'après lui, je suis un ancien suspect, pas au centre d'un complot revanchard.
Ayrıca, neden hemen ertesi gün Çinli bir çeteye baskın yapmasına yarayacak yüzleri fotoğraflamaya başladığı.
Pourquoi, le lendemain, il a photographié des visages qui l'aideraient à tuer une triade chinoise.
Aferin. Ayrıca çok uygun çünkü son altı yılım "Cinnet" filmi gibi geçti mübarek. Jack Nicholson filmin tamamında Danny adında küçük bir çocuğa eziyet ediyor çünkü.
Et c'est vraiment approprié aussi, parce que les 6 dernières années de ma vie ont ressemblé à "The Shining" qui est un film, et si tu l'avais vu, tu saurais que Jack Nicholson passe tout le film
Ayrıntılı bir intikam planının merkezinde değilim.
Je ne suis pas au centre d'un complot revanchard élaboré.
Ayrılın.
Séparons-nous.
Paige, şu an ayrıntılarını söyleyemem.
Paige, je ne peux pas te donner les détails pour l'instant.
ayrıldık 55
ayrıldım 20
ayrılmak 17
ayrılalım 66
ayrılın 293
ayrıldı 31
ayrılıyorum 61
ayrılma 30
ayrıldılar 19
ayrılıyoruz 54
ayrıldım 20
ayrılmak 17
ayrılalım 66
ayrılın 293
ayrıldı 31
ayrılıyorum 61
ayrılma 30
ayrıldılar 19
ayrılıyoruz 54