Aç mısın translate French
6,831 parallel translation
Aç mısın?
Enfin, tu as faim?
Aç mısın?
Tu as faim?
Doğru tabii. Aç mısınız?
Vous avez faim les filles?
Aç mısın?
T'as faim?
Aç mısın?
Hé, tu as faim?
Aç mısınız?
Vous avez faim?
Aç mısın? Bir şeyler hazırlayabilirim.
Je peux faire quelque chose.
Aç mısın bakalım?
Hey, as-tu faim?
- Paige, aç mısın?
- Paige, tu as faim?
Siz aç mısınız?
Vous avez faim?
Yani... Aç mısın?
Alors... tu as faim?
- Aç mısın?
Tu as faim?
Başka bir şeyin daha bizi izliyor olduğunu aklımıza hiç getirmedik. Bizden daha acımasız ve yırtıcı bir yaratığın ince ince düzenlediğimiz altyapıyı kendi çıkarları için kullanmaya can attığını.
n'imaginant jamais que quelque chose d'autre nous regardait, une créature encore plus impitoyable et prédatrice que nous ne le sommes, impatiente s'utiliser cette même infrastructure que nous avons si obligeamment mis en place.
Şanslı orospu çocuğu seni. Marilyn beni terk ettiğinden beri aşk acısı çekmedim. 35 yaşındaydım.
Imbécile heureux, je n'ai pas eu le cœur brisé depuis le départ de Marilyn quand j'avais... 35 ans.
Lütfen şunu bana açıklar mısın, bir psikiyatristte hastalarının çıplak fotoğraflarının olmasının neresi kabul edilebilir?
S'il vous plaît... Expliquez-moi, précisément, pourquoi c'est normal qu'un psy ait des photos de ses patients, nus.
Açıklar mısınız? Tamam.
Expliquez.
İnsanların sana açılması sana güvenmesi konusunda yeteneklisin ama bir sorun var o da bu yeteneğini onlara yardım etmek için mi yoksa onları idare etmek için mi kullanacağın.
Vous avez un don pour obtenir des gens qu'ils s'ouvrent à vous, vous fassent confiance, et la question est comment vous utilisez ce don pour aider les gens ou pour les manipuler.
Buna bizim açımızdan bakmaya çalışın.
Essayez de voir ça de notre perspective.
Zamanınızı aldığım için üzgünüm Bay Dietrick ama... açık olmak gerekirse, oğlunuz biraz şımarık yetiştirilmiş olabilir.
Je suis désolée d'avoir pris de votre temps, Mr Dietrick, mais pour être franche, votre fils a peut-être déjà gâché le meilleur.
Evlat, yanlış yoldasın, ama açıkçası, umurumda değil.
Fils, ne le prends pas mal, mais je m'en fous.
Eğer şansımızı denemek ve hayatta bırakmak istiyorsanız ışıklarınızı açık bırakın.
Si nous devons tenter notre chance, la laisser vivre, laissez vos lumières allumées. Nous pourrons les voir.
Peki ya sen? Son seansımızda, epey büyük bir sırrı açıklamayı düşünüyordun. Yoksa annenle yaşadığın olay fikrini mi değiştirdi?
Lors de notre dernière session, tu voulais dévoiler un assez lourd secret, ou est-ce que ton expérience avec ta mère t'a fait changer d'avis?
Bütün gün odandan dışarı çıkmayıp, kendine acıyacak mısın?
Vous allez rester enfermée à vous morfondre toute la journée?
Sanırım bu konserve yakın zamanda açılmış.
Je pense que cette conserve à été ouverte récemment.
Gece koşusuna çıkmıştım. Arabanın ışıkları açıktı.
J'étais sorti courir et j'ai vu de la lumière dans votre voiture.
Neyi açıklayacaksın? Sırf beni becermek için nasıl yalan söylediğini mi ya da fethettiğin öğrencilere bir yenisini daha nasıl eklediğini mi?
Expliquer quoi, comment tu m'as menti, juste pour me baiser, m'ajouter à la liste des étudiantes que tu as séduit?
- Sırrımı açıklamayacak mısın?
Vous ne me trahirez pas?
Yoksa kaçınılmaz başarısızlığı ikisi için de bir acının kaynağı mı olacak?
Ou son échec inévitable leur sera-t-il préjudiciable à tous deux?
Sanki bunca zamandır bodrum katındaymışım ve birisi kapağı açıp bana güneş ışığını göstermiş gibiyim.
J'ai l'impression d'avoir été coincée dans une trappe à charbon et que quelqu'un l'a ouverte pour m'apporter la lumière.
Açılış töreni için geri döneceğim,... zaten daha başka bir iş bulmadım ki.
Je dois revenir pour l'inauguration du mémorial et je n'ai pas encore de nouveau poste.
Tüm sınıf arkadaşlarım bana acımasız lakaplar taktılar. Kasklı Shelly, Koca Kafa Shelly.
Tous les copains de classe m'ont donné des surnoms cruels comme "Casque Shelly" et "grosse tête Shelly."
Niye böyle yaptın açıklayacak mısın?
Prêt à m'expliquer de quoi il s'agit?
Sen sadece beni aç bırakmayan, bana kıyafetler alan karanlıktan korktuğum için geceleri ben uyuyana kadar yanımda kalan ödevlerime yardım eden araba sürmeyi ve tıraş olmayı öğreten, üniversiteye gönderen adamsın.
L'homme qui m'a nourrit et habillé... Tu es juste... Qui s'asseyait sur mon lit la nuit jusqu'à ce que je dorme parce que j'avais peur du noir... qui m'a aidé sur mes devoirs...
Demek istediğim, bazı sınırlamalara ihtiyacımız olduğunu açıkça belirtmeliyim.
Le point est, de toute évidence, nous devons fixer des limites.
Omurgası kopmuş olsaydı, vurulduktan sonra, kurbanın niçin kımıldamadığını açıklardı, olay yerinde hiçbir, kan izine rastlamadık, çünkü O hareket etmedi.
Si elle était endommagée, ça expliquerait pourquoi il ne s'est pas déplacé après qu'on lui ait tiré dessus, et il n'a pas bougé parce qu'il n'y a pas de traînée de sang.
T, SCU sonuçları açıklayacağı için heyecanlı mısın?
T, tu as hâte d'avoir des nouvelles de SCU?
Berbat bir gün geçiyordum. Acısını senden çıkardım ve bunu hiç hak etmiyordun.
J'ai eu une vraie mauvaise journée et je t'ai tout mis sur le dos, et tu ne méritais pas ça.
Ergenlik videosunu açıp bu hiç olmamış gbi yapacağım.
Je vais me lancer dans la vidéo de puberté et prétendre que ce n'est jamais arrivé.
Ha evet, şu kağıdı açıklar mısın?
Oh, très bien. - Ça te dérangerait de m'expliquer ce papier?
O kadar dost canlısı olacaktım ki bu canını acıtacaktı.
J'étais devenue tellement [bip] amicale, ça blesse.
Ve satış hiç gerçekleşmediği için hiçbir açığımız olmaz.
Et nous ne sommes pas exposés parce que la vente n'a jamais eu lieu?
- Hadi canım. Patlamış dudağının açıklaması ne olacak?
Comment va-t-il expliquer qu'il a une grosse lèvre?
Açıklar mısın, nasıl onların tarafında olabiliyorsun?
Juste explique le à moi. Comment pouvez-vous être de leur côté?
- Ayağımın acısı azaldı Leydim.
Mes pieds me font moins mal, ma dame.
Ama artık birinin, bu çitler ardında ne gibi anayasal haklarımızın olduğunu açıklaması gerekiyor. Haklarımızın kısıtlandığını düşündüğümüzde hangi merciye başvuracağımızı da.
À présent il est temps que quelqu'un explique clairement quels sont nos droits à l'intérieur de ces clôtures et quels recours nous avons si nos droits ont été bafoués.
Hack açısından belli belirsiz bir iz ama biraz şansın yardımıyla onu bulabilirim. Ama iz bırakmış.
Et il a laissé une trace.
Elimizde eve dair ağacın bakış açısından çekilmiş bir resim var mı?
On a des photos de la maison prises du côté de l'arbre?
Ağacın bakış açısından mı?
Du côté de l'arbre?
Umrumda değil, fakat eğer terk etmezsen,... Birim şefine gideceğim ve herkese senin sadece benim bildiğim bir sırrını açıklayacağım ve bu seni bitirecek.
Je m'en fous, mais si tu ne pars pas, j'irais voir Beth et le capitaine de ta division et je leur dirais cette petite chose que je suis la seule à connaitre, et tu seras fini.
Baba şunu bil, sen ne yaparsan yap benim sana bakış açımı değiştirebilecek hiçbir şey yok.
Papa, je veux que tu saches qu'il n'y a rien que tu puisses faire qui changerait ma façon de te regarder.
Sanırım canın sıkkın ve acısını yanlış kişiden çıkarıyorsun.
Je pense que vous êtes amère et que vous vous en prenez à la mauvaise personne.