Bacaklar translate French
8,083 parallel translation
Viku, onun gözlerini, kulaklarını, burnunu her şeyini kullanabilirsin ama bacakları durmayacak.
C'est son choix. 'Pieds par terre Parcequ'il ne peut plus l'entretenir.
Bacaklarım hareket etmiyor!
Mes jambes ne veulent plus bouger.
Bu serserilerin bacaklarını koparmak gerek.
Les petits salauds...
Dizler bacakların dirsekleridir.
Les genoux sont comme des coudes pour les jambes.
- Bacaklarını bunun için ayıracaktın...
Tu aurais écarté les cuisses pour...
Bu kol ve bacakların hepsi eklemlerinden kırılmış.
Ses membres là, ils ont tous été cassés aux articulations.
Kolları ve bacakları kırılıp bir hayvan gibi kendi fıçılarına sokulanlar değil.
Mais ces hommes dans des barils, dont les poumons ont lâché et emballés comme des animaux.
Kolları ve bacakları düzgün bir şekilde kağıda falan sarılmış hâlde kutunun içindeydi.
Ses bras et ses jambes soigneusement disposés, avec du papier cadeau et tout le toutim.
O bacaklar, o kıç, o merhaba diyen meme uçları.
Ces jambes, ce cul, ces tétons qui te disent bonjour.
Bacaklarımın gizlenmesi gerektiğini mi?
Que mes jambes devraient être cachées?
Sen de terzi gibi bacaklarımı itici mi buldunuz?
Trouvez-vous mes jambes aussi répugnantes que le tailleur?
Hayır yalnızca bacaklarınızın yerine omurga köküne masaj yapmanın çok daha yararlı olacağına inanıyorum.
Non, c'est que, Je pense qu'il serait mieux si à la place de vos jambes, je massais le bas de votre colonne vertébrale.
Beni yatağından kovdun ama bacaklarını yine benim için araladın.
Tu m'as viré de mon lit, mais tu écartes toujours les jambes pour moi.
Çok tuhaf ve sarp bir dağa tırmanıp durdum ve hep başıma bela oldu, bacaklarım yoruldu, aşırı acıktım ama güneş bir sevgi, waffle ve fırsat denizinin üzerine doğuyor.
J'ai escaladé une montagne très bizarre et très rocailleuse, et c'était vraiment pénible, et mes jambes sont fatiguées, et j'ai faim, mais le soleil se lève au dessus de la mer de l'amour et des gaufres et de la possibilité.
Gezi Kanalı, "Avrupa'yı sırt çantası ve kısa şortundan gözüken çarpık bacaklarınla gezen adamı" sunar.
La chaîne du voyage présente Randonner en Europe avec un homme aux jambes arquées en petit short.
Seni hayatta yenemem harika bacakların var.
Il n'y a aucune chance que je puisse te battre toi et tes folles jambes.
Bacaklarını aç.
Ecarte les jambes.
Deniz Kızının Bacakları.
"Jambes de sirène"?
Deniz Kızının Bacakları ha?
"Mermaid"? Des jambes de sirène?
Bu bacaklar tanıdık geliyor mu?
Celles-ci vous disent quelque chose?
Döndüğünüzde hepsini getirmezseniz, bacaklarınızı kırmaya başlarım.
Si vous n'avez pas la totalité de la somme quand je reviens, Je commence à casser les jambes.
Bacaklarımı seviyorum, seninkileri daha çok seviyorum.
Il se trouve que j'aime mes jambes... et les tiennes, aussi.
Bacaklarım üşüyor!
Je commence a avoir froid aux jambes!
- Bacaklarımı tıraş bile etmedim.
Je n'ai pas eu à raser mes jambes.
" Onu yıkamayın, kol ve bacaklarını çok sert çekmeyin
" Ne le baignez pas, ne tirez pas sur ses membres,
Yani diyorsun ki adamın yürüyüşleri bacaklarını uzatmak ve daha fazlası, sporlarını gözetlemek içindi.
Il prenait soin des spores, pas des jambes, pendant ses errances.
Ya minik penislerinizi bacaklarınızın arasına sıkıştırıp buradan paytak paytak gidersiniz ya da ağzınızı burnunuzu kırarız.
Bande de chiens, soit vous vous mettez la queue entre les pattes et vous vous dandinez loin d'ici, soit on vous défonce.
Tüm görebildiğim, şort giyen alkoliklerin bacaklarındaki örümcek damalar.
Je ne vois que les veines d'alcooliques en short.
Görünüşe göre bacaklarımı tutamıyorum.
On dirait que ça me coupe les jambes.
Bacaklarımı hissetmiyorum.
Je ne sens plus mes jambes.
- Bacaklarındaki ne?
- Qu'est-ce qu'il y a sur tes jambes?
Bacaklarım ağrıdı.
Mes jambes me tiraillent.
Harika bacaklarım var.
J'ai de belles jambes.
Bacaklarını esnetme vakti.
Il est temps d'étirer tes jambes.
Yobazların elindeki tek seçenekle yüzleşti... Bacaklarının arasındaki dipsiz kuyuyla.
Elle a affronté les puritains avec la seule chose qu'elle avait... ce trou sans fond entre ses cuisses.
Seks yapmak bir kenara bacaklarını ayırabileceğinden emin misin?
Êtes-vous au moins sûr de ne pas y rester?
Kuyruğum bacaklarımın arasındayken o huzurevine geri dönmüyorum.
Je ne retournerai pas dans cette maison de retraite avec la queue entre les jambes.
Bacaklarım!
Ma putain de jambe!
Yatın yere. Bacakları açın.
Écarte les jambes.
İyice aç. İyice aç. Bacaklarını da aç.
Écarte les jambes.
Bacaklarına da kaynar yağ dökülmüş.
Et ils lui ont versé de l'huile bouillante sur les jambes.
- Bacaklarından geliyor.
C'est principalement autour de ses jambes.
Millet, galiba Tabitha Ryerson'ın bacaklarında lavantayı biliyorum.
Je pense savoir ce que signifiait la lavande sur les jambes de Tabitha Ryerson.
İlk üç ay organların, sinir sisteminin, kolların, bacakların ve parmakların gelişimi için en kritik dönemdir.
Le premier trimestre est le plus critique en terme de développement des organes, Le système nerveux, les bras, les doigts, les jambes, les orteils.
Bacaklarımı oynatamıyorum.
bouger mes jambes.
Bir zamanlar bacaklarımı kullanmakta ustaydım.
Ne vous en faites pas. Rien n'est définitif.
Bacaklarına bakma.
'Je peux? '-'Ne fais pas ça.'
Yaşlanınca ve bacaklarım çalışmayınca senin gibi bir doktora ihtiyacım olacak.
Donc? C'est "oui" ou on doit s'enfuir?
Bacaklarını değiştin melek kanatlarına...
♪ T'as troqué tes pattes pour des ailes d'ange ♪
- Yalnızca bacaklarımı esnetiyorum.
je marche juste.
Bacaklarını çıkar. Hadi.
Libère tes jambes.