Basın translate French
80,321 parallel translation
- Annalise Keating'i yanlışlıkla içeri tıktığımızı basın duyduğu an, kapının önüne konurum.
- Arrête. - Dès que la presse entend qu'on a accusé Annalise à tort, je suis fichue.
Yani motor bölmesini, reaktör güvertesini ve makine bölmesini mühürleyerek hepsini aşırı basınca maruz bırakıp kargo bölmesinin kapağını açarsak büyük kapı o şeyle birlikte havaya uçar.
Donc on scelle l'ingénierie, le pont du réacteur, et l'atelier, on les pressurise tous, on enlève la trappe de la soute, ça explosera la grande porte, ainsi que cette chose.
Basın toplantısı için gecikiyorsunuz sanırım Bay Başkan.
Il me semble que vous êtes en retard pour une conférence de presse, Monsieur le Maire.
Neyse... Bayan Williams basın toplantısına geciktiğini söylememiş miydi?
N'es-tu pas en retard pour une conférence de presse?
Belediye Başkanının basın açıklamasını izledim.
J'ai regardé la conférence de presse du Maire.
Unis, basını kordonun gerisinde tutuyor.
Je me suis assuré que les agents gardent toute la presse derrière le barrage.
- Basın toplantısı mı? - Evet.
- Une conférence de presse?
Bence basın toplantısı yapmayı yeniden düşünmelisin.
Ok, eh bien, je pense que tu devrais reconsidérer le fait de faire toute cette conférence de presse.
Başını eğ.
Garde la tête baissé.
İbneleri de sevmezler ama.
Ils n'aiment pas les gays là-bas.
Bak canım, başını şişirmek istemiyorum ama son ana kalmadan biletleri ve uçuşları ayarladın mı, öğrenmeliyim.
Mon chéri, je ne veux pas te harceler, mais dis-moi que les billets sont réservés avant que les prix flambent.
Başınızı eğin.
Restez baissés.
Michael, sen tanıdığım en zeki adamsın ama bu yükü tek başına taşıyamazsın.
Tu es la personne la plus intelligente que j'aie connue, mais tu peux pas porter le poids du monde sur tes épaules.
Şuradaki arkadaşımızın teknesi varmış.
Notre ami là-bas a un bateau.
Bu belayı, gemimin başına sen açtın.
Tu as amené cette racaille sur mon bateau.
Çünkü ya seni görüp o parayı alacağım ya da seni görüp ve başın çok ama çok daha büyük bir belaya girecek.
Soit je te verrai pour avoir l'argent, ou alors toi, tu auras quelque chose de bien pire.
Tek başına takılan bir avare bulamazsın zaten lazım oldu mu.
Où sont les clochards égarés quand on a besoin d'eux?
Heart Holding yöneticilerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak için yapmıştım. Ama kodlamamdaki bir hata, bana çok daha fazlasını yapabilme olanağı verdi.
J'ai été fabriquée pour satisfaire les plus bas instincts des cadres de Heart, mais un bug dans mon programme me rend capable de bien plus.
Şimdi şöyle bazı bilgilere sahibim ama başımın belaya girmesini istemiyorum.
Voilà le truc. J'ai des infos, mais je ne veux pas d'ennuis.
Kaptanın başı belada!
Le capitaine a des ennuis.
Sizin başınız da benim gibi belada.
Et vous êtes aussi ennuyés que nous.
Sizin başınız da benim gibi belada!
Vous êtes aussi troublés qu'on l'est.
Burada başka bir şey yok.
Il n'y a rien d'autre en bas.
Bir saat içinde gelmezsen sevgilin öylesine hunharca ölecek ki düşmanımın bile başına gelsin istemem.
Si tu n'arrives pas dans l'heure... ton petit ami vampire mourra dans d'atroces souffrances.
Enstitü'nün başındasın ama anahtarın bile yok mu?
Vous dirigez l'Institut, mais vous n'avez pas de clé?
Bu saldırılar olurken tek başına kalmamalısın.
Avec toutes ces attaques, tu devrais pas sortir seul.
Aklın başında değil Mick.
Tu ne vas pas bien dans ta tête, Mick.
Bunların başıma geldiğine inanamıyorum. Bana işkence edeceksin, değil mi?
Je ne peux pas croire que cela m'arrive.
- Başımın dertte olduğunu nasıl hissettin?
Comment as-tu vibé que j'avais besoin d'aide?
Başınıza bir şey geldiğini sandım.
Je croyais que quelque chose vous était arrivé.
Bir kanunsuz ve meta-insansın. 3 senedir tek başına çalışıyordun.
Tu es une justicière et une méta-humaine, et durant les 3 dernières années, tu as travaillé seule.
Ben başımın çaresine bakarım.
Je peux m'occuper de moi.
Git, Nyssa başımızın çaresine bakarız.
Vas-y, Nyssa. On va se débrouiller.
Şeytan'ın Başı'nın yüzüğünden vazgeçtiğini duydum.
J'ai entendu que tu as abandonné l'anneau de la Tête du Démon.
Oliver, Susan Williams'la yapacağın röportaj için seni hazırlamam gerektiğini söyledi ve olay uluslararası bir hal aldığı için burada kalmam daha güvenliymiş.
Oliver dit que je suis censé vous aider à vous préparer pour l'interview avec Susan Williams et que c'était plus sûr pour moi d'être ici au lieu d'être là-bas et de commencer un incident international.
Evet. Walker'ın yerini saptayamadığım için oluşan öfkem üzerinde kendi başıma çalışayım dedim.
Je n'avais pas de chance pour trouver Walker, alors j'ai décidé de travailler sur ma frustration en privé.
Üstünü başını temizle.
Va te nettoyer.
Baş ağrın için aspirinden daha güçlü bir şey aldın mı?
Tu as pris quelque chose de plus fort que de l'aspirine pour ce mal de tête?
- Tek başına yapamazsın.
- Tu ne peux pas le faire seul.
Ellerinizi başınızın arkasına koyup yere yatın!
Allongez-vous par terre les mains derrière la tête.
Bay Başkan, saygısızlık olarak anlamayın ama başınız kanıyor ve sarsıntıda uygulanacaklar protokolümüz NFL'inkinden bile katı.
M. le Maire, avec tout mon respect, votre tête saigne, et notre protocole en cas de commotion est encore plus stricte que celle de la ligue de football.
Bu sefer klavye başında olmayacaksın sanırım.
Apparemment tu n'es pas assise derrière un clavier cette fois.
Bence başımın çaresine bakabileceğimi biliyorsun.
Je pense que tu sais que je peux prendre soin de moi.
Basın toplantısı yapacağım.
Tenir une conférence de presse.
Hasımın onları niçin buraya getirsin ki?
Pourquoi ton adversaire voudrait-il les amener là bas?
Neler olduğunu anlayana dek saklanacak bir yer bulmalısın.
Il faut que tu trouves un endroit où faire profil bas jusqu'à ce qu'on découvre ce que c'est.
Bu işaretleri oradayken adamın yüzünde ve ayrıca kumaşta gördüm.
J'ai vu ces symboles sur son visage quand j'étais là bas... et aussi sur le tissu.
Orada hâlâ insanların var mı?
Vous avez de la famille là-bas?
Başına gelenlerin başkalarının başına gelmesine engel olmak için mi?
Pour éviter aux autres de subir ce qu'elle a subi?
Sen de mi oradaydın?
- Vous étiez là-bas aussi?
- Seninle herhangi yere gitme defterini kapattık ve şimdiye dek kıçına tekmeyi basıp bu istasyondan defetmen gerekirdi.
On n'ira nulle part avec toi. Et vous auriez dû le jeter hors de cette station.
basınç 29
başın sağolsun 19
başın sağ olsun 33
başınız sağolsun 27
başınız sağ olsun 59
başın mı ağrıyor 20
başına dikkat et 60
başını dik tut 33
başının çaresine bak 19
başın nasıl 32
başın sağolsun 19
başın sağ olsun 33
başınız sağolsun 27
başınız sağ olsun 59
başın mı ağrıyor 20
başına dikkat et 60
başını dik tut 33
başının çaresine bak 19
başın nasıl 32