Care translate French
1,900 parallel translation
Bunu yapmak en son care.
Ça ne se fait qu'en dernier recours.
Carols idi, yada Care-holes, Car - Caroline.
C'est Carols, Car, Car... Caroline.
Satmak gorunurdeki son care sanirim.
Vendre semble la dernière chose à faire.
"Tek çare uçmakta."
"Tout ce qu'il y a à faire, c'est fuir."
Ya da diş eti iltihabına çare bulmalıydın.
Impossible. Je n'ai toujours pas fini mon plan.
Elbette bu sadece çare.
Mais je suis soulagée.
Onun intikamını almak için tek çare Praxyon gezegenine kraliçeden önce varmak.
La seule façon de le venger, c'est d'arriver sur Praxyon avant elle.
Bayan Pettigrew, dik başlılığınız ve münasebetsizliğinizden dolayı sizi uyarmıştım ve size "Son çare bakıcı" dendiğinde anlamalıydım.
Mlle Pettigrew, on m'avait prévenue que vous étiez têtue et impertinente, et j'aurais dû me méfier, car on vous appelle "la gouvernante de dernier recours".
Bu çulsuz şehre bir çare bulursun.
Trouve une solution pour cette foutue ville.
Bugün burada bulunarak sadece insanları bilinçlendirme değil aynı zamanda bu hastalığa bir çare bulunmasına da yardımcı oluyorsunuz.
Ma mère a combattu sa maladie avec courage, mais n'a pu triomphé.
Yani kansere çare bulmak ve tek gecelik ilişkiler yaşamak için.
- Ça dépend de qui demande.
Bunu yapmak en son çare.
C'est une mesure de dernier ressort.
Silah en son çare, Kate.
L'arme en dernier recours, Kate.
"Tek çare uçuşta."
"Tout ce qui reste c'est la fuite."
"Tek çare uçmakta."
Tout ce qu'il y a à faire, c'est fuir. "
- Arabaya binerek çare bulursun.
- Pose ton cul là-dedans.
Tek çare bu.
Recule.
Ama başka bir yerde, ağaçları yok etmek hayatta kalmak için başvurulan son çare de olabiliyor.
Mais ailleurs, la déforestation est un dernier recours pour survivre.
Tamam, Ted. Sanırım bu kızla konuşma korkunu yenebilmen için bir çare bulduk.
Bon, Ted, on a trouvé un moyen pour que vous osez parler à cette fille.
Buna bir çare bulmak lazım.
Il faut arranger ça.
Öyleyse buna bir çare buldun.
Alors tu as la solution.
Doğa, uykusuzluğa çare oluyor sanırım.
L'air frais, c'est bon pour le sommeil.
Siyasi sığınma talebi bunlardan birisi. Ama bunu son çare olarak tavsiye ederdim zira iltica etmek zorunda kalırdınız.
L'asile politique d'abord, mais je ne vous le conseille pas car il vous faudrait vous réfugier.
Ekonominin olduğu yerde bir sürü çare vardır.
C'est une autre approche de l'économie.
Emerson yanlış bir iş yaptığını bilerek tereddüt etti. ama Emily bunun da çaresini buldu. O çare de gerçeği söylemekti.
Emerson hésita, sachant que c'était mal, mais Emily avait une solution, celle de dire la vérité.
Tek çare bu.
C'est tout ce qu'on peut faire.
...... hala benim için bir çare bulmalısın.
Oui? Vous êtes aussi sous mes ordres.
- Kelliğe çare mi bulmuşlar?
- Un remède contre la calvitie?
Asla çare bulamayacaklarını unutmamak lazım. Çünkü yok öyle bir şey. Çünkü kanser Tanrı'nın hastalığıdır.
J'aime pas avoir ce fric, ça me rappelle que ma mère est morte.
İstek varsa, çare de vardır.
Quand on veut, on peut.
Şu an tam olarak bir çare olabilirim.
Je peux arranger ça.
Sana çare yok.
Ça ne vous aide pas.
Öncelikle işgale çare bulunmalı ve -
Qu'en pense Fadi? Vas-y, Fanny.
Doğru. Belki de, bilmiyorum, bilinç altında, bir seviyede savaşı durdurmak için bunu son bir çare gibi görüyordum.
Peut-être bien qu'au niveau de l'inconscient, c'était une dernière tentative désespérée d'arrêter cette guerre atroce.
İki yıl önce, Jeff bize geldiğinde beş parasızdı çare arıyordu.
Quand Jeff est venu nous voir il y a deux ans, il était brisé, il voulait guérir.
Kansere çare bulmadı ya.
- Ça fait plus pro. Elle n'a pas trouvé un remède au cancer!
Yani, ailenin senin için endişelenmesini istemiyorsun. Arkadaş, terapist, sana teklif edilecek bir destek ya da bir çare istemiyorsun.
Vous ne voulez pas que votre famille s'inquiète, ni du soutien de vos amis, ni d'un thérapeute et de ses... remèdes.
Natalie'nin yanına gittiğinde bu krize bir çare bulmaya çalışıyordun.
En allant voir Natalie, vous essayiez d'amener cette crise à son pic.
Tommy kansere çare bulabilirdi.
Tommy aurait guéri le cancer.
Bana başka çare bırakmadın.
Tu m'as pas laissé le choix.
Şimdi seni eve götürüp, küveti güzelce doldurup bu işe bir çare bulacağız.
On va te ramener à la maison, te faire couler un bon bain et trouver une solution.
Merhaba, beni tanımıyorsun, ama bir derdime çare olabilirsin.
Vous ne me connaissez pas, hum, mais vous pourriez peut être m'aider à régler un problème.
Son çare olarak gelmiş olmalı ama işe yaramadı.
Son dernier appel à l'aide, je ne l'ai pas entendu.
Öfkeni kontrol edememe sorununa bir çare bulmalısın.
Tais-toi, tu embêtes notre amie...
Bu yüzden sen de tek çare olarak büyükannemin mirasını almayı düşündün.
Tu pensais que le seul moyen de t'en sortir était la succession de mamie.
Adam uykusuzluğa çare hakkında konuşuyor.
Quelle cure pour l'insomnie!
Son çare bu resimdeki kanlarım bana cevabı sunabilir.
Mon sang et ma douleur m'apporteront-ils une réponse?
- Tek çare bu
C'est le seul moyen.
Son çare olarak toparlak duruma geçin.
" En dernier recours, roulez-vous en boule
Sinameki tifoya çare olur mu?
Le cassier traite-t-il la typhoïde?
Yaşamak için hiç birşey kalmadığını söylemekten başka çare yok.
Il n'y a rien de plus à dire, aucune raison de vivre.