Duruyor translate French
14,218 parallel translation
Evet, polisler evimin etrafında dolanıp duruyor.
Les flics n'arrêtent pas de tourner autour de chez moi.
Bakıcı beceriksizin teki ve deli kuralları var, ceza verip duruyor.
La directrice est incompétente et son règlement est absurde et on est souvent puni.
Orada duruyor anne.
Elle est bien là, Madame.
Pekâlâ, Gwen annenin burada olduğunu öğrendiğinden bu yana sürekli seni sorup duruyor.
Gwen ne parle que de toi depuis qu'elle sait que ta mère est là.
Yani karşımda bir yurt dolusu ayyaş fahişe ve embesil duruyor.
Cette maison est pleine d'ivrognes, de prostituées et d'imbéciles.
Olur, harika duruyor.
- Je vais essayer. - Bonne idée.
Yani diğer insanların hayatlarına göz gezdiriyorum çünkü benim hayatım geçici olarak duruyor.
Je regarde la vie d'autres personnes car la mienne est temporairement en suspens.
Her teşkilat ve departman bilmeli ki, bu yönetim bilgiyi saklayanların değil bilgiyi kamu ile paylaşanların tarafında duruyor.
Chaque agence et département devrait savoir que cette administration ne se tient pas du côté de ceux qui veulent dissimuler des informations, mais de ceux qui veulent la divulguer.
Her gün yanı başımızda duruyor.
Qui plane au-dessus de nos têtes de manière quotidienne.
Neden hayatımdaki her şey bozulup duruyor, Ruthie?
Pourquoi tout finit toujours par lâcher, Ruthie?
Banka mektuplarının çoğu hala zarflarında duruyor, açılmamış, eski "Vogue" dergilerinin arasına iliştirilmiş.
La plupart de ses relevés étaient encore sous enveloppe, intercalés entre des magazines et des pubs.
Bozuk görünmez bir gemi kayanın yanında duruyor ve tıpkı kaya gibi görünüyor. Tabii, tam olarak nereye bakacağınızı bilmiyorsanız.
Un vaisseau furtif en panne abrité dans un astéroïde pareil aux autres à moins de savoir où exactement chercher?
Ana hava kilidi açık ama gövde sağlam gibi duruyor.
Le sas principal est ouvert mais la coque semble être intacte.
Çünkü o gemi bir silah ve içinde şey de bir silah gibi duruyor.
Parce que ce chasseur est une arme, et que ce truc à bord ressemble aussi à une arme.
Dominikli gibi durmuyor. Porto Rikolu gibi duruyor.
Mais portoricain.
Bunlar nasıl olur da bunlarlabağlı gibi duruyor?
Comment ça se fait qu'elles sont reliées?
- Neden bu dışarıda duruyor?
- Pourquoi c'est dehors, maintenant?
Hayır, duruyor.
Non. Ça s'arrête.
Orada duruyor.
Elle est juste là.
Söylesene topumsu bir şey dönüp duruyor.
Dis-moi... Il y a cette boule qui tourne.
Dascalu üzerinden baskı kurma fikrin geri tepmiş gibi duruyor.
Ton idée de faire pression sur Dascalu se retourne contre nous.
Evet, 25 yaşımdan beri kapalı duruyor.
Oui, ils l'ont ferm? quand j'avais environ 25 ans.
İyi biri gibi duruyor.
Il a l'air gentil.
Sanki onu ben öldürmüşüm gibi duruyor, bunu biliyorum.
On dirait que je l'ai tuée, je le sais.
Tam karşımda duruyor, mağrur Kraliçe Cersei memeleriyle götü bıngıl bıngıl sallanıyor.
La voilà, la grande et puissante reine Cersei, le cul et les seins à l'air.
Piramidin altında iki tanesi duruyor.
Nous en avons deux sous la pyramide.
- Altındaki payı orada öylece duruyor, benim payımın yanında.
Sa part d'or attend là-haut, - tout comme la mienne.
Bütün gün orada duruyor ve tek tek avlıyor.
Elle passe la journée ici à les attraper une par une.
Şef. Şef, adam iki saatlik uykuyla ayakta duruyor.
Chef, il n'a dormi que deux heures hier.
Adrenalin akışı duruyor, düşünmeye başlıyorsun.
Sans adrénaline, l'esprit vagabonde.
O kadar kanıt ne güne duruyor?
Et toutes les preuves?
Elmacık kemiklerim daha güzel duruyor.
C'est mieux pour mes pomettes, non?
- Güzel duruyor bebeğim.
- Ils sont très bien, bébé.
- Önünde büyük bir iş var gibi duruyor.
J'ai cru comprendre que tu avais beaucoup à faire. Oh que oui.
Kanıtlamak için yaralarım hala duruyor.
J'ai les cicatrices pour le prouver.
- Evin duruyor mu?
Tu as toujours la maison?
Kapatmışlar gibi duruyor.
On dirait qu'ils ont été avertis.
Burası çökecekmiş gibi duruyor.
On dirait que ce lieu va s'effondrer d'un moment à l'autre.
O.J. otobanda polisler peşindeyken sağa sola gidip duruyor.
OJ roule descend et remonte l'autoroute, avec une escorte policière.
- Biraz kevaşe gibi duruyor.
- Elle a l'air d'être une garce.
Bu yılın hikayesi olacak gibi duruyor.
Ça va être l'histoire de l'année.
- Ama öyleymiş gibi duruyor.
- C'est ce qu'on dirait, chéri.
İlginin çoğu kanıt ve gerçeklerden çok kişisel meselelere çekilmiş gibi duruyor.
On a porté beaucoup d'attention à des questions plus personnelles qu'aux faits et aux preuves.
Vadi'nin lordu da yanımızda duruyor.
Le seigneur du Val est devant nous.
Biz buraya kraliçe ile buluşmaya geldik ama karşımızda bir cüce ile bir hadım duruyor.
On est venus voir la reine et on est reçus par un nain et un eunuque.
Aradığımız kahraman gibi duruyor.
On dirait que vous parlez d'un héros.
- Panayır yarın duruyor, efendim.
- La fête foraine se termine demain. - Exact.
... yaklaştıkça yüzey çok ama çok iyi elyaflı duruyor.
... très très fin quand on s'en approche.
"Yıldızım, kalbim bir göçebe gibi dolaşıp duruyor."
Plus je t'écoute et plus mon cœur errant devient fou
Evet, öyle duruyor.
On dirait, oui.
Bu iyi gibi duruyor.
C'est tout bon.