Edebilirsin translate French
5,312 parallel translation
- Kuğu Adam'ı bulmama bir tek sen yardım edebilirsin.
- Où va-t-on?
Artık bize yardım edebilirsin.
Tu peux nous aider maintenant.
Kuğu Adam'ı bulmama bir tek sen yardım edebilirsin.
Seulement toi peut m'aider à retrouver Swan Man
Evet aslında bana poker masasını kurmamda yardım edebilirsin.
Oui, tu sais quoi? Tu peux en fait m'aider à installer la table de poker.
Çünkü hiç sorun yok yani. İstersen iade edebilirsin.
Parce que c'est pas grave, tu peux la rendre si tu veux.
Lütfen, eğlenceli olur, istersen toplu kısımlarda eşlik edebilirsin.
S'il te plait, ce serait tellement marrant... Tu peux chanter tous les chœurs, si tu veux.
Devam edebilirsin.
Tu peux continuer.
İzin ver hayatını kurtarayım sonra benden nefret etmeye devam edebilirsin.
Laisse moi te sauver la vie et après tu pourras de nouveau me détester.
Cezayı kontrol edemezsin ama karşılığını kontrol edebilirsin.
Tu ne peux pas contrôler la punition, mais tu peux maîtriser ta réponse.
Al ile bu saçmalığa devam edebilirsin ve biz hala beraber olabiliriz.
Tu pourrais arrêter ces bêtises avec Al, et on pourrait être ensemble.
Yani devam edebilirsin.
Vous pouvez continuer à venir.
Alt kata indim, sadece bir dakika yanında değildim ama sanırım gerisini tahmin edebilirsin.
C'était juste en bas. Je ne suis partie qu'une minute mais... vous pouvez imaginer le reste.
Hey, siyahlardan istediğin kadar nefret edebilirsin.
Tu peux continuer à haïr autant que tu veux.
Bak, çöp kutusundan çıkmasına Yardım edebilirsin, Ya da benimle birlikte koro odasına gelip,
Tu peux grimper dans cette poubelle et l'aider à sortir, ou tu peux venir près de tes vrais amis dans la classe de chants.
Ve istediğin zaman onu ziyaret edebilirsin.
Et vous pouvez la visiter quand vous voulez.
Hatirlamaman sorun degil. ikinci ayimizda telafi edebilirsin.
C'est pas grave si tu t'en rappelles pas. Tu pourrais juste te faire pardonner à notre anniversaire de deux mois.
Ya da seni kurtaracak adamı bekleyerek kapıya gözünü dikmeye devam edebilirsin.
Tu peux aussi retourner à la porte, et attendre qu'un homme vienne te sauver.
Gidip onlara yardım edebilirsin.
Vous pouvez aller les aider.
Pes edebilirsin herkes pes edebilir.
Tu peux renoncer. Tout le monde peut renoncer.
Roman'ın en çok istediği şeyin ne olduğunu tahmin edebilirsin artık.
À présent tu peux imaginer ce que Roman a toujours désiré.
Ve şimdi Bay Archer ona eşlik edebilirsin...
Morte. Et vous M. Archer pouvez la rejoindre dans...
Teşkilatın noel partisinde onları 5 dakika idare edebilirsin değil mi?
Bien donne leur une excuse pour passer uniquement cinq minutes à la fête de noël de l'Agence, tu veux?
O zaman küçük dostuna veda edebilirsin.
Alors dis au revoir à ton ami.
Tam olarak eşeğin sikiyle ilgili yardım edebilirsin.
- En rien. Vous ne pouvez pas nous aider.
Daha iyi teklif sunan yer varsa gidip onu kabul edebilirsin.
- Vous avez une meilleure offre? Acceptez-la donc.
Mac'i sen idare edebilirsin, yalaka!
Tu peux gérer Mac, sycophante.
- Adımla hitap edebilirsin.
Appelle-moi par mon nom. D'accord.
Birkaç saat tek başına idare edebilirsin, değil mi?
Tu pourras rester seul quelques heures?
Fakat daha fazla zarara neden olmadan bize yardım edebilirsin.
Aidez-nous avant qu'il n'y ait d'autres blessés.
Evet, tabii ki edebilirsin, ama... hastalık çoğu zaman Tanrı'dan gelen bir mesajdır : Bir test veya günahlarımız için bir ceza.
Oui, tu peux bien sûr, mais... la maladie est souvent un message de Dieu, un procès ou une punition pour nos péchés.
Halkanın dışına park edebilir ve otobüsle devam edebilirsin.
Tu peux te garer sur le ring. Nous prendrons le bus.
Şimdi bana yardım edebilirsin veya kitabın bir sonraki Tuvalet Kurtarıcı'ya yarışmacı olur ve tahminime göre batar.
Maintenant, tu peux m'aider, ou ton livre sera le prochain candidat à Exploration des Toilettes, Et je pense qu'il n'est pas insubmersible.
Onu yaşlı etkinliklerine davet edebilirsin.
Tu peux l'inviter au bal des seniors.
- Evet ya yardım edebilirsin.
Bien sûr que vous pouvez.
Diğerlerini bulmamıza yardım edebilirsin.
Tu peux nous aider à trouver les autres.
Ultra'da çalışmaya da devam edebilirsin.
Et tu peux continuer de travailler pour Ultra.
Eğer tekini bulabilirsen nerelere girdiğini takip edebilirsin.
C'est comme une empreinte de pied... Si tu peux en trouver une, alors tu peux suivre leurs déplacements.
Belki onu yardım etmeye ikna edebilirsin.
Tu peux peut-être le persuader d'aider.
Göz ardı edebilirsin ama o hiçbir yere gitmez.
Tu peux l'ignorer, mais elle ne partira pas.
- Tam olarak içime sinmedi ama bence beni ikna edebilirsin.
Et toi? Je ne la sens pas vraiment, mais tu pourrais me convaincre.
Henry'e benim mezarıma giden yolda eşlik edebilirsin ilk hangimiz diğerini ezip geçecek?
Vous pouvez aider Henri à me tuer. Qui de nous deux écrasera l'autre en premier?
Kabadayılarla ancak onlara karşı durarak baş edebilirsin demiştin.
Tu m'as dit que la seule façon de d'arrêter le harcèlement c'est de lui résister.
- Edebilirsin. Bu çocuk hakkında hatırladıklarını söyleyerek.
En me disant de ce que vous vous souvenez sur ce garçon.
Ayrıca bağımsız bir avukattan hukuki tavsiye alabilirsin ve bir avukata telefon edebilirsin.
Je dois aussi vous rappeler que vous avez le droit d'obtenir des conseils juridiques indépendants. Et que vous pouvez appeler un avocat si vous le souhaitez.
Bu yüzden en azından benim eski güzellik kraliçesi ve cumhuriyetçi annem bir şey anlamadan yardım edebilirsin.
Donc le moins que tu puisses faire c'est m'aider à garder mon ancienne reine de beauté républicaine de mère de le découvrir.
İstediğin her kızı elde edebilirsin.
Tu peux avoir n'importe quelle fille.
Böylece devam edebilirsin.
Pour pouvoir aller de l'avant.
Belki o zaman hayatına devam edebilirsin.
Vous pourrez avancer.
Her zaman bu türün hayranı oldum yani bu sömestr "Aramızdaki Canavarlar" adlı bir ders açtıklarını gördüğümde yaşadığım heyecanı tahmin edebilirsin.
Vous savez j'ai toujours été une fan de ce genre, donc vous pouvez imaginer mon excitation quand j'ai lu qu'ils offraient un cours intitulé
Ernesto belki sen kurulda yerime tanıklık edebilirsin.
Ernesto, tu pourrais peut-être parler en ma faveur au comité.
Eminim edebilirsin.
Je pense que oui.