Eski günlerde translate French
279 parallel translation
Eski günlerde cadılar çoğunlukla zavallı kadınlardı. Onlar dini örgütlerce alınırlar ve şimdinin bakım evlerine götürülürlerdi.
La majorité des sorcières d'autrefois était de pauvres vieilles femmes, celles qui sont de nos jours prises en charge par des organismes pieux et des maisons de repos.
Evet, görünüşe göre benim ajanım bay Dawker eski günlerde şirketin karınıza iş verdiğini biliyormuş.
- Elle est venue? - Ce matin. Je le savais!
Eski günlerde çok tesirli bir adamdın, değil mi?
Vous étiez quelqu'un à l'époque.
Eski günlerde olduğu gibi.
Ce sera bientôt comme avant.
Evet, Meksika'yı içkisiz bıraktığı o eski günlerde ben karşısında otururdum.
Autrefois, il passait du rhum du Mexique... et moi, j'étais dans l'autre camp.
Eski günlerde nasıl sayıştığımızı hatırlıyor musun'çık çıkalım çayıra yem verelim ördeğe'... - Ördek yemi yemeden...
Vous souvenez-vous, quand nous étions petits nous avions une jolie comptine.
Eski günlerde sizin gibi adamlara kendi içkilerini satın almalarını söylerdim.
- Dans le temps, j'aurais simplement refusé de boire un verre avec votre genre!
Çok eski günlerde.
- Je vous en prie.
- Evet. Eski günlerde, seçkin bir Japon kadınının... - boynunu gizlemesi bir gelenekti.
Dans l'ancien temps les Japonaises distinguées cachaient leur nuque.
Eski günlerde Varşova'da Sophie'ye çalışan dokuz adamı varmış.
Autrefois, à Varsovie... Elle dirigeait neuf hommes.
Eski günlerde konuştuğumuz şeyleri.
Celles dont on parlait dans le temps.
Oh, eski günlerde nasıl da konuşurduk.
Oh, comme nous le faisions avant!
Sen bilmezsin, ama eski günlerde, lüksün kucağında yaşardım.
A cette époque, j'habitais dans la capitale.
Eski günlerde burada bir Komançi katliamı olmuş.
Les Comanches ont tout massacré sur ce ranch il y a longtemps.
Filip, eski günlerde olduğu gibi boyarlar tarafından yargılansaydı, onun zarar görmesine engel olabilirdik.
S'il était remis à un tribunal des boyards, il ne lui arriverait rien de mal.
Eski günlerde, yalnızken sürekli saatine bakarak geceleri şarkılar söylemişti.
Autrefois, il lui était arrivé de chanter tout seul pendant qu'il était de quart sur de mauvais bateaux.
Keşke eski günlerde yaşasaydım.
J'aurais aimé être là. C'était le bon vieux temps.
Ama eski günlerde burada değildiniz.
Je ne vous connais pas.
- Onu da Apache'ler öldürdü. O eski günlerde oldu.
Tué par les Apaches, peu après notre arrivée ici.
Eski günlerde olduğu gibi patlatayım mı illa bir tane?
Faut te tabasser, comme dans le temps?
Eski günlerde bir gün size "Günaydın" demeye tenezzül etseydim....... o gün kendinizi çok iyi hissederdiniz.
Avant, un simple "bonjour" de ma part aurait illuminé votre journée.
Eski günlerde, avcılık yapan pek çok Sioux nehir kıyısında yaşardı.
Dans les temps anciens, beaucoup de chasseurs sioux vivaient le long de la rivière.
Eski günlerde şöleni kutsamak için senin gibi genç bir hanımın sunulması gerekirdi.
Dans l'Égypte ancienne, une jeune fille, comme vous, était donnée en offrande pour bénir la nourriture.
Eski günlerde, savaşlardan elde edilen altının birazı lejyonlara verilirdi. Ama senin baban onu kesti...
Autrefois on revenait des guerres avec de l'or pour les légionnaires.
Eski günlerde bu işleri çok daha iyi yapardık.
Autrefois, nos méthodes étaient meilleures.
Eski günlerde o yalvarıyor olurdu.
Autrefois, c'est lui qui nous aurait supplié.
Neden eski günlerde yaptığımız gibi bunu test etmiyoruz?
Et si tu me le prouvais comme au bon vieux temps?
Bizim üçümüz beş yaşından beri arkadaşız eski günlerde karanlıktan korkmamak için birlikte uyurduk.
On trait les vaches avant l'aube depuis l'âge de 5 ans. On se couche à la nuit faute de pouvoir s'offrir de lampe.
# Eski günlerde bir çorap görüntüsü # Çok şaşırtıcı bir şey olarak görülürdü # Artık gökler biliyor ya
In olden days a glimpse of stocking was looked on as something shocking now heaven knows anything goes
"Anything goes!" Eski günlerde... # Eski günlerde gözüme bir çorap ilişti... # Şok edici bir görüntüsü vardı.
J'ai trouvé- - " On disait des jeune gens riches... qu'ils appartenaient à la jeunesse dorée... par eux le scandale arrivait- - Le scandale!
# Eski günlerde gözüme bir çorap ilişti # Şok edici bir görüntüsü vardı # Şimdi gökyüzü biliyor
Au temps jadis entrevoir un bas sur la jambe d'une dame était scandaleux... mais aujourd'hui, rien ne va plus!
"Eski günlerde gözüme bir çorap ilişti."
"Au temps jadis, un joli bas... entrevu sur une jambe."
- Eski günlerde.
- "Un joli bas..."
Eski günlerde.
"Au temps jadis".
Yıllar önce eski günlerde, üzümleri ayakları ile ezmek için kadınları kullanırlardı.
Avant, les femmes foulaient le vin avec leurs pieds.
Eski günlerde bu standart uygulamaydı.
Les choses comme ça c'était une pratique courante dans le temps.
Eski günlerde söyleyecek şeyler bulurduk, mesela : "Şekeri uzat."
Autrefois, nous trouvions des choses comme : "Passe-moi le sucre."
Onu eski günlerde olduğu gibi öldüreceğim.
Je vais le tuer comme au bon vieux temps.
Bay Lally'nin anımsadığına göre, eski günlerde siz farklı bir aksanla konuşuyormuşsunuz.
M. Lally se souvient que vous aviez un accent différent.
Onu yalayacağım. Eski günlerde olduğu gibi.
Je la mangerai, comme auparavant.
Bir zamanlar dünyamızın uçsuz bucaksız gözüktüğü bir zaman, keşfedilecek sadece dünyamızın var olduğu eski günlerde, dünyanın gerçek büyüklüğünün üzerinde akıllıca ilk kafa yorulan günlerde, burada, Mısır'da milâttan önce 3. yüzyılda bir adam yaşadı.
Autrefois, notre petite planète semblait immense. C'était notre seul terrain d'exploration. Ses dimensions furent découvertes astucieusement... par un Egyptien du troisième siècle avant J.-C.
Eski günlerde bize iyi işler ayarlamıştı.
Il nous a décroché des contrats, dans le temps.
- Eski günlerde... - Evet, o zamanlar tamamen farklıydı.
Oui, autrefois, tout était différent!
Biliyor musun, son günlerde tiyatro üzerine rüya görüyorum. Eski numaralarımı tekrarlıyorum.
Ces temps-ci, il m'arrive souvent de rêver que je refais mes anciens numéros.
Brutus, bu son günlerde bakıyorum da sana gözlerinde o eski tatlılığı, dostluğu göremiyorum bana karşı.
Brutus, depuis peu je t'observe. Je ne vois plus dans tes yeux douceur ni affection.
# Eski güzel günlerde yaşayanları yad etmek için
La forme des nuages
O eski güzel günlerde
C'était une sacrée époque
Bu günlerde kendi kendime çok konuşur oldum dedim ki "Bayan McKay gibi eski bir dosta bunu yapmak hiç hoş değildi."
"ce n'est pas gentil de traiter ainsi une vieille amie comme Mlle McKay."
O günlerde, eski dostum Kammal, Tanrı ruhunu şad etsin köyün muhtarıydı.
En ce temps-là, mon vieil ami Kammal, que Dieu ait son âme, était le mukhtar du village.
Sevgili Milo, televizyondan önceki o eski güzel günlerde insanlar dünyevi eğlenceleri kendi kendilerine yaparlardı.
Vous savez mon cher Milo, dans le bon vieux temps, avant la télévision Les gens fabriquaient leur plaisir eux-mêmes.
Eski iyi günlerde olduğu gibi.
Comme au bon vieux temps.