Eu translate French
142,445 parallel translation
Sidik bende tuhaf çağrışımlar yapıyor.
J'ai eu de mauvaises expériences avec l'urine.
Bu numarayı nereden buldun?
Comment avez-vous eu ce numéro?
- Bir Snickers anı yaşadın.
- T'as eu un moment chocolat.
İyi ki konuştuk. Bu konuda içimde çok iyi bir his var.
Je suis contente qu'on ait eu cette discussion.
Yakaladın beni.
Tu m'as eu.
Niyetleri hiçbir zaman bu kadınlara gerçekten yaşam becerisi kazandırmak ya da emeklerinin karşılığını ödemek olmadı.
Ils n'ont jamais eu l'intention d'offrir à ces femmes de vraies compétences ni de les payer en échange de leur travail.
Bana çok inandırıcı geldi.
J'ai vraiment eu l'impression que oui.
Attica'da 43 kişi öldü.
À Attica, il y a eu 43 morts.
Sonra 1974'te Huntsville olayı yaşandı.
Puis il y a eu Huntsville en 1974.
Geçen yıl bir kızın dişi enfeksiyon kaptı. Bir gardiyanın onu ciddiye alması o kadar uzun sürdü ki enfeksiyon ilerledi.
L'année dernière, une fille a eu un abcès dentaire, et ça a pris tellement de temps pour qu'un gardien la prenne au sérieux que l'abcès a grossi.
Öylece oturup sana yardım edemediğim için ölmek istedim.
J'ai eu envie de mourir... assise là, sans pouvoir t'aider.
Gerçi hep ilişkideki kız tarafının sen olacağını sanırdım ama sanırım içinde hep sağlıklı dozda testosteron vardı.
J'ai toujours pensé que tu serais la fille de la relation, mais je suppose que tu as toujours eu une bonne dose de testostérone.
Krakerlerimi de getirmediler zaten.
Et j'ai jamais eu mes crackers.
Nereden buldun... Ya da neyse.
Où tu as eu... peu importe.
İstediğini elde ettin.
Tu as eu ce que tu voulais.
Cevaplamam gereken sorulardı.
Mais il y a eu certaines questions... Je sais.
Hiç kimse gözlerimi görmesin diye güneş gözlüğü taktım, sonra neden taktığımı merak etmesinler diye çıkardım.
Je me suis caché derrière des lunettes, mais j'ai eu peur d'attirer l'attention.
Sırf gölü bilen birine ihtiyacım var diye kapına geldiğimi mi sanıyorsun?
C'est par hasard que j'étais à côté de toi quand j'ai eu besoin d'un guide?
Ertelemen gereken başka randevun yoktu.
Vous n'avez pas eu à déplacer de rendez-vous.
Ortalık biraz karıştı.
Il y a eu un souci.
Başka çare yoktu.
Je n'ai pas eu le choix.
İki gece önce iskelede bir kaza yaşandı ve iki adam öldü, o yüzden biraz gerginim.
Il y a eu un accident sur le ponton il y a deux jours, deux hommes en sont morts, donc je suis un peu secouée.
Sekiz milyonu zar zor toparladın, ikimiz de biliyoruz.
Tu as eu du mal à écouler les huit millions.
Polise göre suç teşkil eden bir delil yokmuş.
La police dit que rien ne prouve qu'il y a eu un crime.
Ama, Julia... Bir komplikasyon vardı.
Mais, Julia... il y a eu une complication.
Pike hakettiğini aldı.
Pike a eu ce qu'il méritait.
Raven, baygınlık nöbeti geçirdin.
Tu as eu une crise.
Bizi tuttuğunu sanıyorsun bizi nerede istiyorsun.
Je suppose que tu penses que tu nous as eu exactement où tu le voulais.
Bu yüzden başka hiçkimsenin beyni yükseltilemedi.
C'est pour ça que personne d'autres n'a eu de mise à jour.
Cumartesi sabah uyandığında hala bir değişiklik olmazsa serumun tamamen etkisiz olduğunu kabul ederim.
Si tu te lèves samedi matin et qu'il n'y a toujours eu aucun changement, Je serais confiant que le sérum est totalement inefficace.
Ron neden topallıyor biliyor musun?
tu sais comment Ron a eu son boitillement?
Böyle bir vücutla düşmanca bir iş ortamıyla ilk defa mı uğraşmak zorunda kaldığımı sanıyorsunuz?
Avec un corps comme celui-ci, vous pensez que c'est la première fois que j'ai eu affaire à un hostile milieu de travail?
Bir imge gördüm!
J'ai eu une vision!
Çocukluğumun nasıl olduğuyla ilgili bir ipucun var.
Tu as eu un aperçu de ce que mon enfance été.
Beni hiç doğurmamış olmayı dilediğinden.
Tu regrettes de m'avoir eu.
Mesajını aldım Aaron.
J'ai eu ton message, Aaron.
Bebeğim, mesajlarımı aldın mı bilmiyorum ama havalimanındayım.
C'est moi. Tu as eu mes messages? Je suis au terminal.
Mesajlarını aldım.
J'ai eu tes messages.
Artı, annen burada ilahiler söylüyor. Ama buradaki ortam, menapozla regl öncesi sendromunun çocuğu gibi.
Mais l'ambiance, c'est comme si la ménopause et le SPM avaient eu un bébé.
Eğer ilişkinizi bitirmek isteseydim herhâlde bunu, yapmadığımız bir düğüne paramı harcamadan önce yapardım!
Si je voulais vous faire rompre, je l'aurais fait avant de dépenser mon argent sur un mariage qui n'a pas eu lieu!
- Beni yakaladın.
- Tu m'as eu.
Biz bir kez birlikte çıktık, sihirli bir geceydi.
On a eu un rancard, une soirée magique.
Kırk beş dakika önce Muhammed Kalabi'nin evine baskın yaptık efendim.
Il y a 45 minutes, il y a eu une descente chez Kalabi.
Affedersin. Alo? Knoxville'deki bir oy kullanma merkezine muhtemel bir saldırıya dair haberler geliyor.
Plusieurs sources dans le Tennessee rapportent qu'une attaque a eu lieu dans un centre de vote à Knoxville.
Knoxville'deki oy kullanma merkezinde yaşanan vahşi saldırıya rağmen, ki şu anda Başkan'ımız bu konuyla ilgileniyor, oy kullanmamayı düşünen herkesi, oy kullanmanın sadece güvenli değil, ayrıca göreviniz olduğu konusunda temin etmek isteriz.
Malgré l'incident ayant eu lieu à Knoxville, où se rend le Président en ce moment même, nous voulons rassurer ceux qui envisagent de ne pas voter. Cela ne présente aucun risque et c'est votre devoir.
Mitch, kesik ve çürükler dışında bir yaralanma yok.
Il y a eu que des éraflures.
New Jersey oyları onaylamayabilir.
Le New Jersey ne confirme pas. Il y a eu des irrégularités.
Hatta isim seçmek için ülke çapında anket düzenlemişler.
Il y a eu une enquête nationale pour trouver un nom.
Dün akşam canım fena şekilde sucuk çekti. - Bistro Grisby'ye gideyim dedim.
J'ai eu une envie de boudin noir hier soir, je suis donc allé au Bistro Grisby.
Patron... Kötü haberlerim var sana.
Patron... j'ai eu une info inquiétante.
Mick Danzig'le görüşme yaptığını biliyorum.
Tu as eu une séance avec Mick Danzig.