Flan translate French
394 parallel translation
- Ben de bir hamburgerciye girdim... az pişmiş iki hamburger ve bir limonlu tart yedim.
J'ai mangé deux hamburgers... et un flan meringué au citron.
Patron bozması.
Directeur à la flan!
Şu işe bak.
Du flan.
Gönderdiğin muhallebi, onu çok memnun etmiş.
elle vous remercie pour Ie flan.
Orly işi sadece bir uydurmaca mıydı yani?
L'affaire d'Orly, pour toi, c'est du flan?
- Evet, bacağımı kırdım. Bunu bekliyordum.
C'est pas du flan, d'accord?
Onca vakit seninle bir savaş meydanında karşılaşamadığımıza hayıflanırdım.
Je regrette de ne pas t'avoir croisé sur le champ de bataille.
Ya öyle, ben de hayıflanırdım.
Je le regrette aussi.
Çorba ve krem karamel.
- Consommé de bœuf et flan.
- Jöle?
- Du flan?
- Nişanlanıyordum.
- Je me flan ais.
Özür dilerim. Nişan yüzüğüm.
Desolee, c'est ma bague de flan ailles.
Yaptığın çörekler hala enfes Alice.
Tu fais toujours un flan incomparable, Alice.
Onları aynen geri çevirdim.
Ils étaient comme deux ronds de flan.
- Boş versene!
- C'est du flan.
Flan amcamla yaşayıp okula gideceğim.
J'habiterai avec mon oncle Flan et j'irai à l'école aussi!
Flan amca.
Oncle Flan.
Lethea Flan amcanı iyi dinle.
Lethea... tu vas écouter ton oncle Flan.
Flan amcam aletleri vermeme izin vermedi.
Mon oncle refuse que je vous donne des outils.
Yalan söyledim, Flan amca.
J'ai menti, oncle Flan.
- Yarından ümidi kesmemeli. Bir paket kooperatif sabunu, bir buçuk iki kilo lahana iki adet şalgam, krema tozu kuru fasulye, bazen, konserve domates, bazen spagetti, bazen, marul, eğer indirimdeyse.
Un paquet de savon en poudre, 1,5 à 2 kg de chou, deux rutabagas, de la poudre pour flan et quelques fois, des haricots cuits, des tomates en boîte, des spaghettis ou de la salade, quand elle n'est pas chère.
- Hayır!
Et il est entre comme ça, au flan? - Non.
Kuyruklu yalan bu.
C'est du flan, ça!
Kuyruklu yalan.
C'est du flan.
Elmalı tartla birlikte Coupe Jacques iyi gidebilir.
Le flan et la coupe Jacques vont très bien ensemble.
Senin tavırlarına hayıflanıyorum.
Il t'a déjà oubliée! C'est ton attitude générale que je déplore.
İçi boş. Hepsi çöp.
C'est du flan!
- Boş ver. Onsuz yaparız.
- On ira au flan!
Kuzeydensin, baban doktor, zamanının çoğunu yazmaya ayırırsın, ve kremalı turtayı çok seversin.
Vous venez du nord de l'Angleterre. Votre père est docteur. Vous passez vos loisirs à écrire, et vous êtes friand de tartes au flan.
doktor olan baban. - Peki ya kremalı turta?
- Et les tartes au flan?
Yakanda turta yapımında kullanılan sarı krema lekesi var, ve görünüşüne bakılırsa, epeyce yemiş olmalısın.
Seules les tartes au flan ont une crème de cette couleur. Vu vos formes, vous en mangez souvent.
( Çavuş Dedektif Frank Arriola ) Hayır, bu kaset sahte..
Non, c'est du flan...
Tanrım, bu gece paylaştığımız çorba... yemek ve... - Muhallebi... muhallebi için sana şükürler olsun..
Bénis, Seigneur, cette soupe, la sole meunière et... et le flan que Tu nous prodigues ce soir.
Düşünebiliyormusun, fiberglastan meyveli pasta veya polistiren meyveler?
Ça te dit, un flan en fibre de verre? Ou un tutti-frutti en polystyrène?
Top Kek'ini şimdi ister misin?
Vous voulez votre flan?
Top Kek'ini de emmek istiyorum!
Moi aussi sucer ton flan!
Çok basit, Al sanki kızın güzel bir şekilde havada asılı poposuna bakıyormuş gibi görünsek bile benim asıl yaptığım uzun uzun düşünüp de son 100 yılda, pardon 50 yılda kadınların bu kadar ilerlemesine hayranlık duymam.
Tu peux la tenir, la garder, l'utiliser pour n'importe quoi. Elle a tout ça, et elle va dans une boîte de strip-tease? J'en reste comme deux ronds de flan.
Palavra yok.
C'est pas du flan!
Neden hayıflanıyorum ki?
Pourquoi suis-je inquiet? Tu n'y arriveras jamais.
Bu sadece yalan.
écoute-moi c'est du flan _
Bizim Kulübedeki patronumuz ve onun bitkin düşmüş dostu doktorumuz çabukça..
Notre patron foireux et son médecin tire au flan, ça fait une paire de...
Kalıba yerleştirin dikkatlice hamuru yanlara doğru birer de badem koyun ve sonra fazla kaçmasın, ölçüyü kısın ihtimamla.
Mettez de la pâte à flan dans le flan de moules à tartelettes d'un doigt preste abricotez les côtés, versez goutte à gouttelette votre mousse à ces puits, puis que ces puits.
Sağlam herifler jöle yemez.
Et les durs ne mangent pas de flan.
Onu rahatsız eden sapık hikayesi, sence uydurma mıydı?
Cory m'a juste parlé d'un dingue. C'était du flan?
Beni hep kıyafetlerimle mi görmek istiyorsun?
Si c'était du flan, gare à toi!
Üzgünüm, yalnızca muhallebi varmış.
Non, seulement du flan, je regrette.
Muhallebi!
Du flan!
Yıllardır iyi bir muhallebi yemedim.
Cela fait une éternité que je n'ai pas mangé de flan.
Gerçekten çok lezzetliymiş!
Un sacré bon flan.
Onların öğle yemeği kadar güzel olmaz tabi.
C'est du flan!
- Basit.
Votre revers porte une tache de flan jaune.