Fırtına translate French
4,139 parallel translation
Sabah erkenden başlayacağız. Fırtına dinerse,..
Nous commencerons tôt dans la matinée, en supposant que cette tempête s'essouffle toute seule.
Ve fırtına yüzünden küçücük yaşam şansıda kalmadı.
Et l'orage n'aurait pu aider les petites chances qu'il avait.
Fırtına çok sert.
La tempête est trop forte.
Fırtına Meksika'nın batısını vurduktan sonra yönünü California'nın üst sahil şeridine çevirdi.
Il martelle la côte ouest Mexicaine. Il se rapproche peit à petit des côtes de l'état de Californie.
Umarım fırtına öldürür onları.
J'espère que la tornade les tueras.
Fırtına onları güneye, geldikleri yere geri götürecek.
C'est pour ça qu'ils remontent vers le nord. Finalement, ils retourneront d'où ils viennent.
Altı üstü bir fırtına.
C'est juste une tempête.
Altı üstü bir fırtına mı?
Juste une tempête?
Fırtına yüzünden aradım. İyi olduğunuzdan emin olmak istedim.
C'est la tempête. je veux juste m'assurer que vous aller bien.
Fırtına yaklaşıyor hem de çok hızlı şekilde.
La tempête arrive, et très vite.
Sel giderlerinin, fırtına yollarının, kanalizasyonun bu seli sahilde keseceği yok.
Les canaux, les collecteurs d'eau pluvials, les égouts sont saturés. Ca ne ce limitera jamais à la côte.
Fırtına yaklaştıkça dalgalar da büyüyecek.
Les vagues ne feront que augmenter au fur et à mesure que la tempête approche.
Büyük bir fırtına yaklaşıyor.
Il y a une tornade qui approche.
Fırtına hakkında gelişmeleri aktarmaya devam ediyoruz.
On vous tient informé de l'évolution de cette tempête.
Fırtına bitiyor.
La tempête diminue.
Fırtına dağılıyor.
La tempête disparait.
Bazı din adamları Los Angeles'ı etkisi altına alan fırtınayı kıyametin ilk alametlerinden biri olarak yorumluyor.
devant ces tempêtes qui ravagents les rues de Los Angeles, certains religieux avancent des théories et voient dans ces boulversements climatiques, les débuts d'une apocalypse.
Fırtına tekrar başlamadan Matt'e ulaşmalıyız.
Il faut récupérer Matt avant que la tornade redémarre.
Bir fırtına sığınağımız yok.
Ecoutez, on a pas vraiment de cave anti-tornade.
Nassau ve Suffolk bölgelerinin sahil kısımlarına Doğu ve Güney Hampton'a ve Owen Adası'na fırtına uyarısı yapıldı.
L'alerte tempête concerne les zones côtières des comtés de Nassau et du suffolk, y compris l'est et le sud des Hamptons et Owen Island.
Fırtına olsun olmasın Finch, eğer ipucumuz Rollins ise o plaja gideceğim.
Tempête ou pas, Finch, si Rollins est notre seule piste, je me dirige vers la plage.
Fırtına sokağın aşağısındaki trafoyu pert etti. Dokuz blok çevresindeki bütün elektrikler kesildi.
La tempête a mis hors service un transformateur en bas de la rue et a coupé le courant des neuf pâtés de maison alentour.
Kuzey doğudan gelen bir fırtına var şu an.
J'ai une tempête qui arrive.
Evet. Birimlerimiz fırtına devriyesine çıktılar.
Oui, les unités sont sur le terrain pour la tempête.
Fırtına bitene kadar adadan ayrılmayı unutun.
On ne pourra pas le prendre avant que la marée descende.
Bu amatör fırtına takipçisi Harold Gull tutuklandı.
Ce chasseur de tempêtes amateur est en état d'arrestation.
10 yılı aşkın Ulusal Fırtına Takipçileri ve Belirleyici Derneğinde sertifikam var.
Je suis membre certifié de l'Association Nationale des Chasseurs et observateurs de tornades depuis plus de 10 ans.
- Peki. Ama fırtına sona erince bulabildiğim her suçtan onu içeriye atacağım.
Mais dès que la tempête est finie, je le poursuis avec tout l'arsenal à ma disposition.
Ulusal Fırtına Takipçileri Derneği mi Harold?
L'Association Nationale des Chasseurs de Tornades, Harold?
Fırtına takipçiliğine aşina mısın?
Connaissez-vous la chasse aux tornades?
Fırtına ortalığı yıkıyor resmen.
La tempête est plutôt mauvaise.
Ardından fırtına çıktı ve kovboy Eyalet polisinin teki geldi.
Ensuite, cette foutue tempête éclate, et le US Marshal vient frapper à ma porte.
En azından fırtına geçiyor.
Au moins, l'orage est passé.
Şu bahsettiğim ufuktaki fırtına... Korkarım ki geldi çattı.
Cet orage à l'horizon dont je vous parlais, je crains qu'il ne soit arrivé.
Arktik fırtına güneye doğru ilerleyerek bir anda kuzeye doğru ilerleyen tropikal bir kasırgayla çarpışabilir... Hava sistemindeki bu çarpışmalar gerçekleştiğinde fırtınanın patlamasına neden olur.
Une tempête arctique se déplaçant vers le sud peut brutalement entrer en collision avec un ouragan tropical qui vient du nord, et quand ces collisions météorologiques surviennent, ça provoque l'explosion de la tempête.
Yıkıcı enerjilerinin toplamı her birinin daha önce sahip olduğu enerjiden çok daha büyüktür. Böylece meteorolojistlerin de dediği gibi ölümcül bir fırtına için mükemmel durumu yaratırlar.
La somme totale de cette énergie destructrice est bien plus grande que celle qui aurait été produite si ils étaient restés séparés, créant ce que les météorologistes appellent parfois les conditions parfaites pour une tempête mortelle.
Fırtına yüzünden oluyor.
C'est juste une tempête..
Fırtına sona erene kadar neden burada bizimle kalmıyorsun?
Pourquoi tu ne restes pas à traîner un peu ici avec nous jusqu'à ce que le vent se calme?
Fırtına yakınlardaki bir baz istasyonuna zarar vermiş olmalı ve Long Beach'deki Mike'tan son gelişmeleri almam gerekiyor.
La tempête a du faire tomber une antenne pas loin et j'attends des nouvelles de Mike de Long Beach.
Rüzgar ekip fırtına mı biçerim?
Je récolte la tempête?
Ömrünü fırtına olduğunu düşünerek geçirdin.
Vous avez passé votre vie à penser que vous étiez la tempête.
Çünkü fırtına benim, John.
C'est moi, la tempête.
Fırtına benim.
Je suis la tempête.
Fırtına vardı ben de bir yerlere mi gidiyordum?
Il y avait... un orage, et je devais aller sur une balustrade?
Fırtına geliyor.
Une tempête approche.
Beyin fırtınasına başlamadan önce Ron'a bize kulübesini ödünç verdiği için teşekkür etmek istiyorum.
Avant toute chose, merci à Ron de nous prêter sa cabane.
Sanki şiddetli bir fırtına gibi.
Une sorte de tempête parfaite.
Küçük Benjy K, Hollywood'a yeni varmıştı ve Hollywood'u fırtınasına kaptırmaya hazır ve nazırdı.
et petit Benjy K venait juste d'arriver à Hollywood, prêt à prendre d'assaut La Ville Qui Brille.
Size bu fırtına geçene kadar tek bir kişi bile tekrar ediyorum tek bir kişi bile güverteye çıkmayacak demiştim!
J'ai dit que personne, et je répète, personne ne va sur le pont jusqu'à ce que ça se calme! Où est-il?
Sahil Güvenlik, fırtınadan mağdur olmuş bir düzineden fazla insanı kurtardı Virginia sahilinde, sonrasında fırtına çabucak geri çekildi.
Les gardes cotes ont secouru plus d'une douzaine de personnes pris dans la bourrasque qui a frappé la côte de la Virginie, et s'est ensuite rapidement dispersée.
Dün gece randevumla eve geldiğimde orta yaşlı bir adamı üzerinde dar ve pek de beyaz olmayan bir donla mutfağımın her tarafına su fışkırtırken görmem hususunda mı?
Pour le fait que mon rencard et moi on soit rentré hier soir pour trouver un homme d'âge moyen En train d'asperger de l'eau partout dans ma cuisine Dans son slip pas-si-blanc