English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ G ] / Gelmis

Gelmis translate French

19,747 parallel translation
Uzun süreli tansiyon düşüklüğü yüzünden beyinde hasar meydana gelmiş olabilir.
Il peut y avoir eu des dommages cérébraux du fait de l'hypotension prolongée.
Spector kendine gelmiş sanırım.
Spector a repris conscience.
Gelmiş bana siktiğimin sonsuzluğunun muhteşemliğini pazarlıyorsun.
Et tu me fais tout un discours pour me vendre la beauté de cet endroit.
Bu altınlar her yerden gelmiş olabilir.
Ces pièces pourraient venir de n'importe où.
- Kritik eşiğe gelmiş olacağız, biliyorum.
- Quand Henry va tomber, on aura...
Ortada dolaşan söylentilere göre silah lobisi Heaton-Harris için size gelmiş ama reddetmişsiniz.
- La rumeur dit que vous avez refusé de travailler pour le lobby des armes à feu contre Heaton-Harris.
Dedektif, sizce bu tırmık izleri... Nasıl desem, "sevişirken"... meydana gelmiş olabilir mi?
Ces griffures pourraient-elles provenir... disons de leurs ébats?
Kapının yanındaki camı kırarken meydana gelmiş bir kesik o.
Il s'est coupé sur un bris de verre provenant du carreau cassé.
Kurbanın elindeki bu yara, size göre, hiç kimsenin oynamak istemeyeceği bir oyun esnasında meydana gelmiş.
Cette plaie à la main de la victime serait survenue, dites-vous, au cours d'un jeu qui nous horrifie.
Kontrol etmeye gelmiş gibi yaparak mücevherleri çalan Lupin'in kendisiydi.
Lupin a volé les bijoux dès le début et a prétendu vérifier s'ils étaient encore là.
Anlaşılan biri daha ziyarete gelmiş.
Tu as déjà eu une visite, ce soir.
Sorular sormayı ne zaman bırakması gerektiğini bilmeyen kaşar gelmiş.
La salope qui pose des questions.
Bir dağ aslanı ihbarı üzerine buraya gelmiş.
Il était ici après un appel signalant un puma.
Kendi ırklarının başına da gelmiş.
Ils ont vu ces choses leur arriver.
- Bak kim gelmiş.
- Eh bien, regardez-moi ça.
- Yaş günün gelmiş, adamım.
- T'es défoncé.
Bu da beni dünyanın gelmiş geçmiş en kudretli adamı yapar.
Ce qui ferait de moi l'homme le plus puissant de toute l'histoire.
Yani biz destekli bir görevde geleceğin en kötü adamını yok etmeye gelmiş seçkin bir kahraman ekibi değiliz.
On n'est pas une équipe d'élite composée de héros en mission interdite, envoyée pour débarasser le futur de son plus terrible méchant.
Todd buraya gelmiş.
Todd est en ville.
Romanını bitirmek için gelmiş buraya.
Il est là pour finir son roman.
Teşekkürler.Sizler bu formayı giyenlerin gelmiş geçmiş en iyilerisiniz.
Personne n'a jamais porté l'uniforme comme toi.
Bu sabah pop kültürünün ebedi bir parçası haline gelmiş sevilen aktör Leonard Nimoy'u anıyoruz.
Ce matin, nous nous souvenons d'un acteur aimé de tous, et qui a marqué durablement la culture populaire, Leonard Nimoy.
Pop kültür ikonu haline gelmiş ünlü birinin oğlu olarak kendi kimliğini yaratmaya çalışmak, özünde kim olduğunu keşfetmek çok zor.
C'est très difficile, quand on est le fils d'une célébrité, de quelqu'un qui est devenu une icône de la culture pop, de créer sa propre identité, de savoir qui on est au fond.
- Yedi mi gelmiş?
- C'était un sept?
- Buradan mı gelmiş?
Ça venait d'ici?
- Flo bir telefon gelmiş dedi.
Tu as reçu un coup de fil, il paraît?
Eğer sana gelmiş olsaydı dinler miydin?
Tu l'aurais écoutée?
Onlar öğrendiklerinde eve gelmiş olacaktın hani.
Tu as dit que tu reviendrais avant qu'ils sachent
Genç dahiler gelmiş.
Plus de jeunes créateurs.
- Birinin uykusu gelmiş.
- Il a besoin d'une sieste. - Plus vite!
Normalde dedikodu yapmam ama Jacob'un uykusu gelmiş, duydun mu?
Je n'aime pas les commérages, mais tu savais que Jacob avait besoin d'une sieste?
Daha ziyade 40 yaşına gelmiş 12 yaşında bir çocuk gibisin.
On dirait un gamin de 40 ans.
Bazı arkadaşları bir ayakkabı fırlatmış ve kızın birine gelmiş.
Un ami avait lancé une chaussure sur une fille.
Herkes, hatta rakipleri bile onun gelmiş geçmiş en yetenekli atlet olduğunu biliyor.
Même ses adversaires savent qu'il est l'athlète le plus doué de tous.
Gelmiş bir de benim hakkımda konuşacak mısınız?
Et tu viens déblatérer sur moi?
- Ne diye gelmiş?
Que fait-elle là?
Gelmiş.
Il est là.
Tanrım, Macy Gray gelmiş!
Oh, punaise! C'est Macy Gray.
Gelmiş geçmiş en güzel hediye bu.
C'est le plus beau des cadeaux.
Maça gelmiş insanlara "Beni Beyzbol Maçına Götür" şarkısını söyleyeceksin.
Tu vas chanter "Take Me Out to the Ball Game" à un match de baseball.
Beşe neredeyse gelmiş
C'est bientôt l'heure je t'attends.
Daha önce buraya gelmiş miydin?
Tu es déjà venu?
Ben de gelmiş size 100 milyon teklif ediyorum. Bana istediğimi vermeden o parayı almak istiyorsunuz.
Je suis ici pour vous offrir 100 millions, dont vous avez besoin mais sans me donner ce que je veux.
- Evet, feribotla gelmiş.
Je le croyais plus en ville.
Böyle bir şeyi yapanların nasıl insanlar olduğu aklınıza gelmiş olmalı.
Vous avez dû réfléchir au genre de personne capable d'un tel acte.
CV'ne biraz daha renk gelmiş olur.
Ton CV pourrait être plus coloré.
Tulsa'dan New York'u ziyarete gelmiş.
Visiter la grande pomme de la petite Tulsa.
- Aynı zamanda gelmiş ve gitmiş, 20.05. Saniyesi saniyesine.
Il est apparu et a disparu à... 8 h 05 pile.
Buraya gelmiş miydin önceden?
Étais-tu déjà venu ici?
Buraya gelmiş olman çok garip diyorum sadece.
Je dis seulement que c'est bizarre que tu sois ici. Non.
Nasıl? Nereden gelmiş?
D'où est-ce qu'il venait?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]