English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ G ] / Gerçeği

Gerçeği translate French

16,890 parallel translation
Bir noktada, her savunma avukatı seçim yapmak zorunda... ihtiyacı olan gerçeği bilmek... ile müvekkilinin en iyi çıkarları arasında.
Il arrive un moment où tout avocat doit choisir entre son besoin personnel de connaître la vérité et ce qui est dans le meilleur intérêt de son client.
Bana gerçeği söyle.
Dis-moi la vérité.
Bedeni öldüren ama ruhu öldürmeyenden korkmayın. Şoke edici gerçeği... Yüce amaç, yüce ilâh.
... Ne craignez pas ceux qui tuent le corps,... ils seront choqués de voir se réaliser- - le désir suprême, la déité suprême.
Yalan söylüyorsun, gerçeği söyle.
Tu mens, dis-moi la vérité.
- Bana gerçeği söylemen gerek!
Dites-moi la vérité.
Ne gerçeği?
Quelle vérité?
Tabii birini sevdiğinde, gerçeği görmezden gelirsin ama olan sadece bu.
Mais quand on aime quelqu'un, on ne voit pas ce qui saute aux yeux.
Kabul ettim çünkü sizinle aynı şeyleri istediğimizi sandım. Gerçeği.
Parce que je croyais que nous voulions la même chose tous les deux... la vérité.
Gerçeği aramayı bırak.
Arrêtez de la chercher.
Görüyorsun, büsbütün sıkıcılık gerçeği.
Voilà ma véritable passion :
Bor Gullet, gerçeği öğrenir.
Bor Gullet saura la vérité.
Muhtemelen gerçeği duymaktan hoşlanmadığın içindir.
Parce que tu n'aimes pas entendre la vérité.
Son girdiğin yalan makinesi testinde gerçeği sakladıktan sonra da öyle.
Ou après que tu aies omis la vérité dans ton dernier polygraphe.
Ve yaşlı senatör uzun uzun... memlekete geri dönüp halka gerçeği anlatmaktan bahsederdi.
Le vieux sénateur m'a confié avec nostalgie qu'il aimerait rentrer une dernière fois chez lui pour dire la vérité aux gens.
Zavallı eyaletinin 30 yıldır gerçeği duymadığını söylerdi.
Son pauvre État n'a pas entendu la vérité depuis 30 ans.
Gerçeği.
La vérité.
Artık bunlara ihtiyacım yok, elimde gerçeği var.
Pas besoin de ça maintenant. J'ai ma vraie drogue.
Ben sana anlatım Geçmişin hakkındaki gerçeği, Sarman!
Que Mère Sindhu vous protège et vous donne la force!
Bakar-Zokaar testinden önce babam Sarman'a gerçeği anlattı.
Et qu'est-ce que c'est, Chaani? - La vérité c'est que...
Bu gerçeği görmeliyiz.
Il faut faire face à ce fait.
Kaptan gerçeği bildiği için hasta olan tayfaya bakmama engel olmaya çalıştı.
Le capitaine voulait m'empêcher de voir le marin malade car il savait la raison.
Gerçeği ifade etmekten başka hiçbir şey yapmadım.
Je n'ai rien fait de plus qu'énoncer la vérité.
Gerçeği ortaya çıkaralım diye pek çok iyi Marslı canımızı kurtarırken öldü.
Beaucoup de Martiens sont morts en sauvant nos vies pour qu'on puisse révéler la vérité.
- Gerçeği söyleyeceğim.
Faire du ménage.
Şimdi sana Julie hakkındaki gerçeği anlatacağım.
Je vais vous dire la vérité sur Julie
Arkadaşlarımı kimin öldürdüğünü öğrenmeyi, gerçeği istiyorum.
Je dois savoir qui a tué mes amis. Je veux la vérité.
Ben de senin kadar fena hâlde gerçeği öğrenmeyi istiyorum.
Je veux autant connaître la vérité que vous.
Sana gerçeği söylememiştim.
Je ne te l'avais jamais dit, ça.
Her gün bana gerçeği hatırlatan 200 kamçının izini sırtımda taşıyorum.
Je porte les cicatrices de 200 cils sur mon dos cela me rappelle le fait tous les jours.
Gerçeği istediniz ve gerçek size sunduğumdur.
Vous avez demandé la vérité, et la vérité est ce que je vous ai donné.
Görünen o ki, şu anda iki sadık İskoçtan gerçeği duydunuz.
Il paraîtrait vous avez maintenant entendu la vérité de deux Écossais loyaux.
Peki ya Tanrı'nın gerçeği ne olacak?
Et qu'au sujet de la vérité de Dieu?
Bu dehşet verici haberleri ondan saklamaya çalışsam bile zaman içinde gerçeği kesinlikle öğrenir.
Même si j'avais essayé de garder cela nouvelles épouvantables de lui, dans le temps, il serait sûr apprendre la vérité.
Bu şeftalinin içinde bolca su barındırdığı gerçeği mesela.
Par exemple, le fait que cette pêche contienne beaucoup d'eau.
Ve bana gerçeği söyle.
et me racontez pas de conneries hein.
Sanki ben yapmışım gibi "hikaye" diyorsun hâlâ. Sana gerçeği anlatmak istiyorum ben.
Vous parlez d'histoire, je veux vous dire la vérité.
Eğer gerçeği görüyorum.
Tu dois regarder au-delà et voir la vérité.
Gerçeği yadsımak bize yeni bir düşünce kapısı açmaz.
- C'est pas en niant une réalité qu'on mettra en œuvre une pensée neuve.
Önce ortağın hakkındaki gerçeği öğrendin, sonra onu kaybettin...
Découvrir que ton coéquipier était un ripou, le perdre...
Ona güvendim bu yüzden gerçeği göremedim.
Et je lui faisais confiance, donc je n'ai rien vu.
Üstüme gelirsen Willie'yle ilgili gerçeği daha fazla saklamam.
Si tu m'attaques encore, je raconte tout au sujet de Willie.
Gerçeği yalnız sen biliyorsun.
Tu es la seule à connaître la vérité.
Gerçeği öğrenecekler, söz veriyorum.
Ils sauront la vérité, promis.
Gerçeği!
La vérité!
Yetkililere gerçeği söylemeyin.
Ne dites pas la vérité aux autorités.
- Ne suç işledi? Lakkho gerçeği konuştu!
Ce Lakkho... il a dit la vérité!
Amcan Durjan sana gerçeği söylememiş, Babanın ölümüyle ilgili..
Mais quel choix avait-il?
Ne hakkındaki gerçeği?
Srujan était le plus grand chef du Sénat que Mohenjo Daro n'avait jamais vu.
Galiba o gerçeği öğrendi?
Je ne sais pas...
Bran ve Rickon'a dair gerçeği anlatırım.
Je lui dirai la vérité sur Bran et Rickon.
Bastille Baskını, 14 Temmuz 1789'da gerçekleşmiştir ya da Nazilerin, Yahudileri imhası şüpheye yer bırakmaz. Dikkat edin. Gerçeği tartışmak başka, gerçeğe itiraz etmek başka bir şey.
Débattre de la vérité est une chose, la contester en est une autre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]