Gibi şeyler translate French
5,422 parallel translation
Açılar gibi şeyler var, hafife alma gibi şeyler var, ve sonra...
Il y a des points de vue puis des circonstances atténuantes et...
Oyunlar, düşünceler, farklı olmak gibi şeyler var mıydı?
Tu avais les mêmes idées, tu faisais des jeux de rôles avec elles?
Elektrolitler ve bunun gibi şeyler.
- Jus de fruits, électrolytes, ce genre de chose.
Bunun gibi şeyler işte, bilirsiniz.
Des trucs dans le genre.
Herkes "Bu çocuk da kim?" gibi şeyler diyordu.
Et tout le monde disait "c'est qui ce gamin?".
Gerçekten mi? Ne gibi şeyler?
Quel genre de choses?
Samhain "Cadılar Bayramı", Yule ise Noel ve bunun gibi şeyler.
Samhain est devenu Halloween, Yule est devenu Noël.
Bunun gibi şeyler için.
Ce genre de choses.
Warren ile gayrımeşru ilişki gibi şeyler. Ya Hillary
Je soupçonnais à la fois Hillary Clinton et Elisabeth Warren, en fait, mais hum...
Web sitelerindeki Kullanım Koşulları, genellikle birbirinize nazik davranın, uygunsuz davranışlarda bulunmayın gibi şeyler söyler.
Les conditions d'utilisation d'un site web disent souvent : soyez agréable avec les autres, et ne faites rien d'inapproprié.
"Ciddiyim, uyku zamanı" gibi şeyler söylediğin için.
Pour dire des choses telles que "sérieusement, va te coucher."
Sana benim gibi yaşlı birinin karşısında dayanacak kadar bir şeyler öğretebilmiş miyim göreyim.
Voyons si ce que je t'ai enseigné est suffisant pour faire face à un vieillard comme moi.
Ama öğrenebileceğiniz belirli şeyler var. Böylece hayatınız boyunca bir cahil gibi konuşmazsınız.
Mais il y a des choses que vous pouvez apprendre pour ne pas être ignorant le reste de vos vies.
Ne gibi kötü şeyler?
Quel genre de mauvaises choses?
O da duvarlara böyle şeyler asardı. Tıpkı sizin gibi.
Elle aimait décorer ses murs, comme vous.
Sanki, üstünde tüm saçma şeyler olan esrar gibi.
Il y a de la drogue avec toutes sortes de dessins débiles.
Bu yüzden, Einstein'ın da ortaya koyduğu gibi ışık hızına yaklaşıldığında, garip şeyler olur.
C'est pourquoi, comme Einstein l'a montré, de drôles de choses arrivent, proche de la vitesse de la lumière.
Ve sana desem ki bazen son gibi görünen şeyler...
Et si j'étais là pour te dire que parfois ce qui semble être une fin devient..
Malları yerleştirmek için ambalaj gibi bir şeyler yapmalıyız.
Faudra fabriquer des compartiments où cacher les comprimés.
Bildiğimiz gibi, Hep aynı şeyler.
Et bien, tu sais, toujours la même chose.
- Goldbach Varsayımında kaçırdığı bir şeyler var gibi.
C'est la conjecture de Goldbach?
İsim, adres, anne babalarınız boşanmış mı gibi standart şeyler işte.
C'est juste genre votre nom, adresse, si vos parents sont divorcés... les trucs basiques.
Özür dilerim. Sadece ilgilendiğim herkes hakkında kötü şeyler söylüyormuşsun gibi geldi.
Tu t'en prends à toutes mes relations.
Bir şeyler hisset, garajda hissettiğin gibi. Çünkü ancak o şekilde biz istediğimizi elde edebiliriz.
Ressens quelque chose comme dans ce garage, parce que c'est la seule façon d'obtenir ce qu'on veut.
Sadece sadece hayatımı bir parti gibi yaşamak istiyorum. Ölüm geldiğinde gitmeden önce oturup bir şeyler içmiş olmak istiyorum.
Je veux juste vivre ma vie pleinement, de manière à ce que quand la mort arrivera je veux m'asseoir et boire un verre avec elle, avant de partir.
Sanki şimdi Zoe bir şeyler saklıyormuş gibi.
C'est comme si Zoe cachait quelque chose.
Sonra da seni dışarıda Klaus ile konuşurken gördüm. Sanki Bölge'de böyle şeyler normalmiş gibi.
Et je te vois parler avec Klaus au grand jour, comme si c'était normal dans le quartier.
Ruh kurtarmak icin ve bunun gibi seyler.
Pour sauver des âmes... et etc.
Biliyorum ama sanki bir şeyler olmuş gibi görünüyor.
Je sais. Mais on dirait que si.
Bahse varım, gösterişli, siyah, gelecekden gelmiş gibi bir şeyler vardır.
Je parie que ce sont des culottes lisses et noires du future.
Ya da gerçek bir arkadaş gibi geri dönme konusunda kendini kandırdığı hakkında bir şeyler mi söylemeliyim?
Suis-je censée être une vraie amie et lui dire qu'il se ment à lui-même à propos de son retour chez lui...
Harry sadece yaşadığı onca, boktan şeyden sonra kendini mutlu edecek bir şeyler arıyor gibi görünüyor.
Eh bien, ça semble sonner comme si Harry était en train d'essayer de chercher quelque chose qui le rend heureux après tous les problèmes qu'il a eus, tu sais?
Bir şeyler oldu ama onun düşündüğü gibi değil, tamam mı?
Il s'est passé quelque chose mais pas ce qu'elle imagine.
Bebek odasını daha yeni dekore etti. bebeği taşımak için bayağı pahalı şeyler aldı. ve bunlar yetmezmiş gibi...
Elle a déjà redécoré la chambre du bébé, elle s'est payé une sage-femme super chère pour l'accouchement, et pour courronner le tout, elle veut faire un truc appelé
Bir şeyler için para almışım gibi gözükeceğini söyledi. Bu yüzden devam edip akışına bıraktım.
Il dit qu'il semble que je suis payé pour quelque chose, donc je pourrais aller de l'avant et aller avec elle.
Bir atı doyurabileceğin şeyler gibi...
Comme de la nourriture pour cheval.
Astroloji hakkında bir şeyler biliyormuş gibi konuşma.
Comme si tu t'y connaissait en astrologie.
Şimdi sokaklardaki aptallar deli gibi kendilerine bir şeyler verebilecek birini arıyor.
Maintenant, ces imbéciles dans la rue cherchent où se fournir.
Bunu anlıyorum ama sanki bir şeyler örtülmeye çalışılıyor gibi hissediyorum.
Oui, je comprends, mais j'ai l'impression qu'il y a des chevauchements.
Babacığın yüzünü tut ve ona bir şeyler söylet ki sonun benim gibi olmasın.
Empoigne le visage de papa et fais-le parler pour ne pas finir comme moi.
Bazı şeyler oldu bunun sonucunda Fig patlayıp sönerken ben yıldız gibi doğacağım.
Il s'est passé certaines choses, et les astres me sont favorables, alors que Fig est au bord d'un trou noir.
- Ne gibi? Kendin için bir şeyler.
Quelque chose pour vous.
Bazı şeyler inanç gerektiriyor. Dürüst bir Fransız ya da sadık bir kadın gibi sadece gözlerimle görürsem inanabileceğim şeyler bunlar.
Je pense que certaines choses ne sont que des croyances de mendiant, comme un Français honnête ou une femme fidèle, choses que je croirai seulement si je le vois de mes propres yeux
Haşlanmış pirinç gibi sadece beyaz şeyler tüketirdi. Kızarmış pirinç yemezdi zira yeterince beyaz değildi, beyaz ekmek vesaire.
Il ne mangeait que de la nourriture blanche, comme du riz à la vapeur, pas de riz frit parce que ce n'était pas assez blanc, et du pain blanc, et ainsi de suite...
Rezil bir durum, para cezasına çarptırılması ya da MIT'ye girmesinin yasaklanması gibi şeyler olsa anlarım.
Et il y a cette idée que il n'y avait aucune raison qu'il soit étiqueté comme criminel et déchu de son droit de vote dans de nombreux états pour avoir fait ce qu'il avait fait, c'est juste scandaleux. Ca lui semblait logique, vous savez, de peut-être avoir à payer une amende ou d'être banni du MIT.
Aaron çocukluğunda ani ruh hali değişimi, depresif nöbetler gibi ağır depresyon sayılabilecek şeyler yaşamadı.
Aaron n'a jamais eu dans son enfance de sautes d'humeur ou genre, des épisodes dépressifs, ou quoi que ce soit que je pourrais décrire comme une "dépression sévère"
Jane gibi akıl okuyamayabilirim ama bir şeyler olduğunu anlayabilirim.
Je ne pense pas être capable de lire dans les pensées comme Jane, mais je peux voir quand même voir quand quelque chose ne va pas.
Kendini beğenmiş, kibirli ve bencil biriydi, etkilenmiş gibi görünebileceğim şeyler.
Il était sûr de lui, arrogant et autocentré, ce qui apparemment m'attire.
Bu seferki başka bir şey, kafamdaki şeyler gerçek gibi.
C'est quelque chose d'autre, quelque chose de réel. C'est à l'intérieur de ma tête.
Bize biraz "Dun, dun!" gibi bir şeyler gerek.
Il faut un truc avec plus de pêche.
Bu yolculuğa birlikte çıktık. Yani sadece bir şeylere kendimizi vermememiz gibi küçük şeyler değil sebep.
On a parcouru ce chemin ensemble donc ce n'est pas le manque d'engagement qui a abouti à notre séparation.