Göremedim translate French
2,251 parallel translation
- Hayır, henüz göremedim.
- Non, pas encore.
Henüz göremedim.
Pas encore.
Yüzünü göremedim.
J'ai pas vu son visage.
Bir de Alex var. İşime uzun zamandır öylesine odaklandım ki çocukluk çağını göremedim desem yeridir.
Alex... j'étais... si concentré dans mon travail que... j'ai loupé son enfance.
- Ama bu yazıların hiçbirinde adımı göremedim.
Je ne figure pas dans ces articles.
Yüzünü göremedim ama üzerindeki tebeşir lekeleri gözümden kaçmadı.
A défaut du visage, j'ai vu de la craie sur lui.
Birbirleriyle konuştuklarını göremedim.
Je ne les vois pas parler.
Onu göremedim, takip cihazımda da bir şey görünmüyor.
Mon tracker déconne.
Nasıl göremedim?
Comment ai-je pu ne pas Ie remarquer?
Dün seni göremedim.
Tu m'as manquée hier soir.
- Göremedim ama.
- mais je ne le vois pas.
Gözümün önündeymiş ama göremedim.
Elle était sous mes yeux et je ne la voyais pas.
Ayrıca çalılardan göremedim Ayaklarım da çömelmekten ağrıyordu.
Il y avait des buissons. Et j'avais mal aux jambes à rester accroupi.
Süslü hava yastıklarını göremedim.
Pas de coussins gonflables qui prennent trop de place.
Göremedim.
Non.
On yıldır da onu hiç göremedim.
Je ne l'ai plus vue pendant dix ans.
Gelene kadar, hicbirseyi göremedim ve sizler burdasiniz ve
Jusqu'à ce que je revienne à moi, en ne voyant plus rien... et que vous arriviez.
Seni de yıllar boyu göremedim.
Et je n'ai pas réussi à te voir pendant des années.
Bugün genç hizmetçiyi göremedim.
Je ne vois pas la jeune bonne aujourd'hui.
Hala bu adamı filmde göremedim.
Je n'ai toujours pas ce gars-là.
Seni onun önüne kendini atarken göremedim.
Tu ne l'as pas arrêté.
Pek iyi göremedim.
Je n'ai pas bien vu.
Çok üzgünüm, göremedim...
Je suis vraiment désolée, je ne sais pas ce qui s'est passé.
Beni Tobias davet etmişti. Ama henüz onu göremedim.
Tobias m'a invitée, mais je ne l'ai pas encore vu.
"Çünkü sekiz senedir düzgün yiyecek göremedim anne."
" Ça fait 8 ans que tu m'as pas donné de repas équilibré.
Şu ana kadar kırmızı bayrağı göremedim.
Je me demande si le drapeau rouge va être déployé.
bir an bile gülümserken göremedim.
Je ne l'ai jamais vu sourire, même un instant.
Erkek arkadaşım şikâyet ediyor, hafta sonu onu hiç göremedim.
Mon copain me hurle dessus, je l'ai pas vu du week-end.
- Göremedim.
- Je ne les ai pas vues.
Dışarıda, siyah arabanın içinde iki tane koruma var. Bir tane çatı gözcüsü var. Muhtemelen bir de cadde karşısında vardır ama onu göremedim.
Ils ont deux sentinelles devant dans une berline noire, un guetteur sur le toit, sûrement un autre dans la rue, mais je le vois pas.
Başka bir yol göremedim.
J'avais pas le choix.
Hiç bir şey göremedim.
Je ne vois rien.
Parmağınızda yüzük göremedim ve bu şehirde size arkadaşlık edebilecek pek çok güzel bayan var.
Vous ne portez pas d'alliance, et il ne manque pas de femmes pour tenir compagnie.
Seni cenazede göremedim.
On ne t'a pas vu aux funérailles.
Ben hiç tam göremedim.
Je ne l'ai jamais vraiment vu.
Arkamdan saldırdığı için.. göremedim.
non.
Kim olduğunu göremedim ama biliyorum.
Je n'ai pas vu qui c'était, mais je savais.
- Sonra yukarı baktım ama onu göremedim.
Et là, il avait disparu. Qui?
Son zamanlarda göremedim seni.
- Ça va? - Ça fait un bail.
Biliyor musun, 20 yaşımdayken bir trafik kazası geçirdim ve iki ay boyunca göremedim.
Vous savez, quand j'avais 20 ans, j'ai eu un accident de voiture et j'ai été aveugle pendant deux mois.
O geceden sonra bir daha göremedim.
Je ne l'ai jamais revu.
- Onu göremedim.
L'ai pas vu depuis hier.
Hiç onun cesedini bile göremedim.
J'ai refusé de voir son corps.
Kimseyi göremedim ve dışarıdakinin Brad olduğunu düşündüm.
J'ai cru que Brad...
Hudson yakınındaki West Village'dı sanırım. Tam yerini göremedim. Rıhtımların yakınında mıydı?
Dans le West Village, près de l'Hudson, j'ignore où exactement.
Burnunda bir müdahale göremedim.
Elle n'a pas eu de rhinoplastie.
Ben iyi bir taraf göremedim, Glenn.
Je ne vois aucun bon côté, Glenn.
Ağzın güzel lâf yapıyor ama yüzüğü hâlâ göremedim.
Vous parlez bien, mais je ne vois pas ma bague.
Son zamanlarda seni pek göremedim.
Salut.
Sen bir yalancısın, ve ben bunu nasıl olduysa göremedim,
Je ne le crois pas. Bizarrement, je ne m'en suis pas aperçue, et c'est fou, parce que j'ai été mariée à un menteur pendant 40 ans. Tu es un menteur.
Teşekkür ederim. Seni sabah göremedim.
Merci.