Gözlükler translate French
352 parallel translation
O gözlükler. Bana ver onları. Neden?
Ces lunettes... donnez-les moi!
Evet, gözlükler.
- Le pince-nez!
İnsanlar gözlerimi görmesin diye koyu camlı gözlükler taktım. Sonra niye taktığımı merak etmesinler diye çıkardım.
Je me suis caché derrière des lunettes, mais j'ai eu peur d'attirer l'attention.
Saçları ayrık bir adam, gözlükler ve bir siyah çanta.
Un homme aux cheveux séparés, des lunettes et un sac noir.
Gözümde pembe gözlükler bitivermiş gibi.
Je ne sais pas si je vois la vie en rose ou si- -
Gözlükler dışında başka bir şey bu izleri yapabilir miydi?
Ces marques peuvent-elle être faites par autre chose que des lunettes?
Gözlükler.
Des paires de lunettes.
O gözlükler varken konuşmakta zorlanıyorum Bayan Sullivan.
Je trouve difficile de parler à travers ces lunettes. Pourquoi les portez-vous?
Oksijen tüpleri? - Gözlükler?
Les bouteilles d'oxygène?
Pek çok kişi, gizlenmek için koyu gözlükler takar.
Beaucoup de gens portent des lunettes noires pour se cacher.
Gözlükler içindeki seksi kıza bir bakın.
J'ai vraiment l'air d'une pin-up, avec ces lunettes noires.
Gözlükler içindeki seksi kıza bir bakın.
J'ai vraiment l'air d'une pin-up, avec ces lunettes.
- Niye koyu gözlükler?
- Pourquoi les lunettes noires? - Tenez.
- Evet, enfraruj gözlükler.
- Lunettes à infrarouge. - Quel tricheur!
Sorun gözlükler.
Ce sont les lunettes.
O kadar kısa ki. Ve o korkunç gözlükler.
Si petit, avec ses affreuses lunettes.
Çelik çerçeveli gözlükleriniz var mı? Çelik çerçeveli gözlükler!
Vous avez des lunettes à monture métallique?
Yuvarlak gözlükler arıyordum... "Sapık" filmindeki polisinki gibi. Janet Leigh'in arabasını bulan polisinki gibi.
Je cherche des lunettes rondes comme le policier de Psychose, qui aborde Janet Leigh.
Çelik çerçeveli gözlükler! - Evet.
Mes lunettes!
Gözlükler yakışmış.
Dis donc, ça te va drôlement bien, les lunettes, je trouve.
Muriel artık koyu renkli gözlükler takıyordu. Yüz ifadesi hala saklıydı.
muriel avait changé son bandeau pour de grandes lunettes sombres, mais Claude ne connaissait pas encore son vrai regard.
Albany'de benim bir kuzenim var. Kalın gözlükler takar ve sizin dünyadaki en büyük şey olduğunuzu düşünür.
Mon cousin pense que vous êtes le meilleur au monde.
- Gözlükler.
- Lunettes.
Gözlükler olmadan çok hoşsun, Gari!
Tu es vraiment très jolie sans lunettes!
Marty, gözlükler yeni mi?
Marty, des lunettes neuves?
Kahrolası gözlükler.
Quelle merde ces lunettes.
Kahrolası gözlükler.
Quelle saloperie ces lunettes!
Evet efendim! Kahrolsun gözlükler!
Oui... quelle saloperie...
Bunlar bilinen gökyüzü için en kaliteli gözlükler!
Ouais! Ce sont les meilleures... depuis l'invention des lunettes de soleil. Tiens jette un œil à la brochure.
Neredeyse oldu, Q. Gözlükler dışında.
On y est presque, Q. Il ne manque que les lunettes.
Bu gözlükler...
Ces lunettes...
O gözlükler Sally Blake'inkiler gibi kayıt cihazı değildir umarım.
Ces lunettes... ne pourraient pas enregistrer, comme celles de Sally Blake?
Gözlükler yüzünden olmasın? Bir türlü yenisini almadın.
Tu n'es jamais allé changer tes lunettes
Nerede bu farlı gözlükler?
Où sont ces lunettes-phares?
Gözlükler.
Vos lunettes.
Sadece bu gözlükler var.
On vient de recevoir ces lunettes.
Sol ve sağ bakış açısını birlikte görebildiğimiz bir bilgisayar monitörümüz vardı. Ve bir de taktığımız şu gözlükler vardı.
Quand j'ai créé l'histoire, j'avais commencé à faire le story-board.
Tek istediğimiz plastik gözlükler.
Juste... On s'en occupe.
Güzel gözlükler.
Sympa, les lunettes.
Toz pembe gözlükler tak.
Achète-toi des lunettes qui te font voir la vie en rose.
O adamı bulduğumda, yemin ederim ki : O gözlükler gerçek sahibine dönecek.
Je vous jure que si je trouve ce gars, ces lunettes seront restituées à leur propriétaire légitime.
Gözlükler ne zaman dikkatle üretilirken bir anda mağaza eşyası oldu?
Je me demande quand les lunettes ont cessé d'être un produit médical pour devenir un article anodin.
Birde o Woolworth gözlükler var. ( Herşeyi üreten bir marka )
Et il y a les lunettes Woolworth.
İlginç. Çok küçük gözlükler için oldukça iri bir burun. Oyun bu mu?
Un bien grand nez pour de si petits verres! C'est le pince-nez de Melle Froy!
Şimdi tek ihtiyacın şu gözlükler. - Harika oldun.
Il ne te manque que ces verres fumés.
Bu çeşit gözlükler suratına çok ilginç bir farklılık getiriyor.
Une différence.
# Gözlükler!
... - 3 petits coups!
Gözlükler.
Lunettes.
Kahrolası gözlükler!
Maudites lunettes!
Gözlükler.
Des lunettes.
Gözlükler.
Des lunettes...