Güler translate French
647 parallel translation
Önemli şeyler söylerim ve insanlar bana güler!
"Je dis des choses sérieuses, et les gens rient!"
Mrs.Whittaker, Larita'nın hayatını kendine dert ederken, toplum içinde, ona karşı güler yüzlü ve nazikti.
Mme Whittaker a fait à Larita la vie impossible, en privé. Néanmoins, publiquement tout était sourires et douceur avec elle.
-... sonra da arkasından yüzüne karşı güler.
- et à vous rire au nez.
- Büyük insanların çoğu güler.
- Les grands rient de moi...
- Edgar delirtircesine güler. " - Devam et, devam et!
- "Edgar sourit d'un air horripilant."
Kılavuzlar, Baş Lamaya güler.
Les porteurs s'en moquent, du Grand Lama.
Dostlarına karşı güler yüzünü, düşmanlarına ise bıçağını hemen gösterir.
Le sourire aussi facile pour ses amis... Que le coup de couteau pour ses ennemis.
Schumacher bunu görse, kahkahalarla güler bana.
Si Schumacher voyait ça, il se paierait bien ma tête.
Belki de burdaki ironiye sadece güler.
Peut-être rira-t-il de l'ironie du sort.
- Barış partisinin iyi, kibar, güler yüzlü başkanı Bay Fisher.
- Le bon, l'aimable, le chef génial du Parti pour la Paix, Herr Fisher.
Üzgünüm gitmem gerek sizin güler yüzlerinize rağmen, işime geri dönmeliyim.
Désolé de quitter vos visages heureux et souriants... mais j'ai des comptes à régler.
Zaman zaman bana güler ve burnu büyük derdin.
Souvent, tu disais même en riant que j'étais pompeux.
Onların bir anneyi ağlattığını bildiğinizde yine güler miydiniz?
Auriez-vous ri si vous aviez su qu'ils feraient pleurer une mère?
İnsanların beni sevip bana inanmalarını ve bana karşı güler yüzlü olmalarını istiyorum.
Je veux que les gens m'aiment, me croient et soient gentils avec moi.
Bazen sorardım... ama sadece güler ve birine verdiğini söylerdi.
Je le lui demandais. Elle me disait l'avoir donné à un grand admirateur.
"Gül ve dünya seninle birlikte güler," derdi.
Riez et le monde rira avec vous, disait-il.
Aman boşver be arkadaş, sonra beni görünce yine yüzün güler.
N'empêche, tu seras content de me revoir!
İyi niyetli insanlara şans güler.
Il faut un cœur pur et innocent, sans calcul.
# Âşıklar kol kola yürür Güler geçer giderler gece vakti #
♪ qui s'enlacent, ♪ ♪ passent gaiement dans le soir. ♪
O kibarca güler ve hayır der.
Il sourit et dit non.
Bu güler yüzlü karşılama, görevimizin başarılı olacağının iyi bir alametidir.
Cet accueil chaleureux présage bien du succès de notre mission.
Hep güler yüzle karşılıyordun, kaderin acı tatlı, bütün cilvelerini.
Ni les faveurs, ni la Fortune ne te troublent.
- Bin kişi altın aramaya gider. Altı ay sonra birinin şansı güler. Bin kişide bir kişi.
- Sur 1 000 gus qui cherchent, au bout de 6 mois, y a un veinard.
Evet bayım, güler, dans eder, konuşur ve insanı savaştan eve döndüğü için mutlu ederler.
De danser, de rire, de parler et... de rendre un homme heureux d'être rentré de la guerre.
Genç olmak, gözde olmak ve aranılan olmak... Son gülen iyi güler.
Etre jeune, courtisée, sollicitée... rira bien qui rira le dernier.
- Gerçekten sert olanlar Earp'e güler.
- Les vrais durs se moquaient de Earp.
Ve güler yüzlü ol, suratsızlık yapayım deme.
Et sois gentil, ne crie plus comme avant.
Daima gevezelik eder, güler eğlenir, piyano, müzik ve şarkılarla uğraşırdık.
On n'entendait que des caquetages, des rires... et le piano.
Çoğu insan buna güler.
Ça fait rire les gens, d'habitude.
Ve orta ringte, Tüm zamanların yeri doldurulamayan, gözüpek trapezcisi, göklerin güler yüzlü kralı Büyük Sebastian!
Sur la piste centrale, le plus grand trapéziste de tous les temps, l'intrépide roi des airs, le Grand Sebastian!
Bu hafta, ertesi hafta, Seyirciler palyaçoların yaptığı komikliklere güler Beceri ve deneyim ürünü gösterilerle eğlenmeye devam ederler.
Semaine après semaine, de nouveaux spectateurs rient aux blagues des clowns et frissonnent devant des numéros à couper le souffle.
Ona bu bilgilere nasıl ulaştığını her sorduğumuzda, o sadece güler.
Donc, on a besoin de lui pour étre renseigné.
Sonradan güler bunlara, yaşarsa.
Epargnons-le, il vivra et rira un jour de tout ça.
Frida, ruhumun dermansız acılarını. Frida güler,
" Comprends-tu les affres de mon âme désolée?
İyi güler beyler.
Bonjour, messieurs.
O okulun en sırıtkan kedisidir. Sürekli güler.
Il rigole tout le temps.
- Söylersem bana güler misin?
- Tu ne te moqueras pas de moi?
O herzaman Whitey'e iğneli laflar söyler, ona güler ve deliye döndürür.
Il n'arrête pas de lancer des piques à Whitey, il se moque de lui et le rend fou.
Güler eğlenirdik hep.
Nous jouions et rions.
O içer ve güler ve içer...
Il boit et il rit, ou il boit et il pleure...
Arkadaşları şakalarından ziyade onların haline güler.
Et l'on rira plus des Lombard que de leurs plaisanteries.
Ona dokunan birşey söylendiğinde... düşünmeye başlar Ve sonra birden güler.
Quand on lui dit quelque chose qui le touche, il se met à réfléchir, l'air sombre. Et puis il rit tout d'un coup, tout heureux.
Size evlenme teklif etsem, bana güler misiniz?
Eh bien, te moquerais-tu de moi, si je te demandais en mariage?
Belki şansımız güler.
On aura peut-être de la chance.
"Akabe'yi aldık" derse, generaller güler.
"Nous avons pris Aqaba", on lui rira au nez.
Bugün gördüğüm tek güler yüz seninki.
Tu es la 1re de la journée à me sourire.
Burda sanatçılar değil, seyirciler güler.
Aux Funambules, c'est le public qui doit rire!
Ne kadar da neşeli güler Pençelerini zevkle açar,
Il ouvre gaiement Sa gueule butine
Roberto güler.
Il rit.
Son gülen iyi güler.
N'oublie pas ce que tu as dit.
İnsanlar güler.
Les gens rient.