Gülerek translate French
223 parallel translation
"Onlar çocuk gibiydiler, tasasız... daima mutlu ve gülerek..."
"Avant ils étaient comme des enfants insouciants toujours heureux et rieurs."
"Onlar çocuk gibiydiler, tasasız... daima mutlu ve gülerek..."
"lls étaient comme des enfants insouciants toujours heureux et rieurs."
Deli gömleği içinde, gülerek ölmüş.
Il est mort en riant dans une camisole de force.
Söyle korkmasın... -... gülerek gitsin... "
Qu'il n'ait pas peur et aille à la mort en riant. "
Bunu gülerek geçiştiremezsiniz.
Vous ne pouvez l'ignorer.
Gülerek ayakta öylece durdu siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu ve bana hakkındaki her şeyi anlattı.
Elle était là, en train de rire, ses cheveux noirs au vent... Elle m'a tout dit sur elle-même.
Bu yüzden orada gülerek öylece durup...
C'est pour cela qu'elle riait quand...
Yapma ama Jason. Her zaman gülerek ve şakalaşarak yardım eder insanlara.
Toujours le mot pour rire pour aider les autres!
Orada her şeyi bilen bir okul öğretmeni gibi gülerek oturmak zorunda mısın?
Faut-il que vous me souriiez comme une institutrice omnisciente?
Geç vakit olana kadar beklemişti ve sonra gülerek ay ışığının içinden süzülüp içeri girdi.
Elle attendit qu'il soit très tard et elle arriva dans le clair de lune toute souriante.
Bu mekanize birlik, yoluna çıkan bütün engelleri aşmayı bilir. Doğal afetlerle tekrar ve tekrar karşılaşır, Zarar görse de, daima gülerek yeniden ortaya çıkar.
Une armée mécanisée se déplaçant sur des roues, bravant tous les obstacles qui lui barrent le chemin, luttant sans cesse contre l'adversité, mais qui finit toujours par sourire.
Carl-Adam, yani o öküz, gülerek demişti ki :
Carl-Adam... Carl-Adam, le gros boeuf, riait, il a dit :
Tüm vaktini gülerek geçirdin.
Vous ne faisiez que glousser comme des oies.
Giysilerimin yarısı patlamada uçmuşken eminim öyledir. Tek yaptığın gülerek "Sırılsıklam olmuşsun" demek oldu.
C'est sûr, il ne me restait plus que la moitié de mes habits, tu ne faisais que rire et dire :
Babam benim de dansçı olduğumu söyledi o da gülerek dedi ki :
Papa lui a dit que je dansais aussi.
Herkes bir arada çalışsın. Gülerek, şarkı söyleyerek!
Tous ensemble, en riant, en chantant!
Oğlumuz diye gülerek söz ettiğimiz kitap kurdu.
Mais c'est le rat de bibliothèque coincé qu'on appelle notre fils pour rire.
"Özgürlüğü yaşasın!" gülerek bağırmıyorsan, "Özgürlüğü yaşasın!" bağırmazsın,
Si on ne crie pas "Vive la liberté!" en riant on ne crie pas "Vive la liberté!"
Hayatımı seninle birlikte gülerek harcardım. Çünkü ben sadece seni sevdim. Ama sen beni sevmedin.
J'aurais donné ma vie pour vous, en riant, seulement je t'aime et tu ne m'aimes pas c'est toute la différence.
Sonra bakalım gülerek mi yüzeye çıkacaklar?
Et nous verrons bien s'ils remontent en riant.
Gülerek gelen, ağlayarak giden tüm insanları.
Tous ces gens qui arrivent en souriant et repartent en pleurs.
Şimdi, ölümüyle, Şarap Tanrısı Bacchus, yeniden doğmamız için bize kanını veriyor....... gülerek, gülerek.
Par sa mort, Bacchus nous offre son sang, afin que nous puissions renaître et rire, rire.
Az sonra bardaki herkes neye gülündüğünü öğrenmişti herkes bergin ısmarlamaya başladı, sipariş verirken gülerek.
Bientôt tous les clients ont su les raisons du rire... et c'était à qui commanderait un bourgon, en rigolant.
Bir dağdan aşağı gülerek kaymak istiyor.
Elle veut descendre la montagne en riant.
Gülerek ve ağlayarak, hayat sadece 50 yıl sürer.
Qu'on rie ou qu'on pleure, une vie ne dure que 50 ans.
Bekliyorum ve geldiğinde ise yanımdan gülerek geçiyor sadece.
J'attends et lorsqu'elle arrive, elle passe droit devant moi en souriant.
Ayağa kalktı, herkese gülerek baktı.
Il s'est relevé, il a regardé tout le monde en rigolant.
Gülerek dedi ki,
Ma mère sourit et dit :
Bayan Anne gülerek geldi.
Mam'zelle Anne est arrivée toute souriante.
Sonra o gülerek ortaya çıktı.
C'est elle qui sort, ça la fait rire.
Gazeteciler bıyık altından gülerek ve alaycı bir şekilde arıyorlar.
Je vous préviens, moi je m'en vais. Ces journalistes qui appellent sans arrêt, qui ricanent.
Eve gülerek ve şarkı söyleyerek dönerdik.
On rentrait chez nous en riant et en chantant.
Nedense bana tuhaf bir şekilde gülerek istediğim türde bir kitap verdi.
Pour une raison que j'ignorais, elle a souri... et m'a rapporté un autre livre, le bon cette fois-ci.
Gülerek Yaşamak.
"La Belle Vie"!
- Isırma. - [Gülerek]
Ne mords pas.
[Gülerek] Hayır, sadece saka yapıyorum.
Non, je plaisante.
Hektor oğlunu gelininin kucağına verip gözyaşları içinde, gülerek uzaklaştı. Ona güzel kokulu göğsünden emzirtmişti.
Hector mit son fils dans les bras de son épouse et, émue par les rires et les larmes, elle lui fit téter son sein parfumé.
O, senin bahsettiğin tarzda eğlenmiyor. Gülerek, kıkırdayarak ve sahada çıplak ayak koşarak.
Il ne s'amuse pas comme tu l'entends en riant bêtement et en courant pieds nus dans les champs.
Neden hafta sonunu burada, yorganın altında televizyon seyrederek, ter dökerek, gülerek geçirmiyoruz?
Si on passait plutôt le week-end sous la couette, toi et moi... à regarder la télé, à transpirer et à sourire? – Tu n'iras pas.
Ho ho ho, diye gülerek, eşinden söz edeyim mi diye ekledi.
Le Père Noël ajouta " Et ta femme?
Yatağa mutlu girip... gülerek uyanacaksın.
Tu te coucheras joyeuse, et tu te lèveras en riant.
- Öyle düşünüyorsan gülerek ölebilirsin.
- Tu peux crever en rigolant.
" iki erkek de gülerek bizi izliyordu,
" le monstre, en face des deux amis que ce spectacle amuse,
İleride bunları gülerek hatırlayacağımı söylediler.
Il paraît que j'éprouverai un jour tendresse et nostalgie.
Gizlemekte ustasınız. Sırlarınız vardır. Gülerek yalan söylersiniz.
Vous cachez des secrets, vous mentez en souriant.
Dostum, yaşlı bir adam San Antonio'dan şehre doğru aracını sürerken... 40 veya 50 yaşlarında bir adam... otobanda saatte yaklaşık 160 kilometreyle gidiyor... insanlara silahını sallıyor, gülerek.
Un vieux se rendait à San Antonio, un vieux de 40 à 50 ans, qui roulait à 150 à l'heure sur l'autoroute. Il brandissait un flingue devant les gens, en se marrant.
Hatta o zaman bile, mutsuz bir rüya görüp gülerek uykudan uyandığını anlatmıştır kızım bana.
J'ai ouï dire à ma fille que souvent, au milieu d'un mauvais rêve, elle se réveillait avec des éclats de rire.
- Gülerek el salliyordu.
- Il riait et agitait la main.
Öldürdüğümüz polisler için çok birşey hissetmiyordum. Aynı şeyi onlar bize yapacaklardı ve gülerek ayrılan biz olduk.
Je n'avais guère de remords pour les flics liquidés, ils auraient fait la même chose... et seraient partis en souriant.
Kimse sana bakmıyor Gülerek, kendinizi kötü hissettiriyor.
Ici, personne ne te dévisage, personne ne se moque de toi.
Eminim, gülerek ölmüştür.
Sans blague!