Gülümsedi translate French
371 parallel translation
Tatlı bir adam her zaman yanında olacağını söylediğinde onu öptü, gülümsedi ve ağladı.
Elle entend un gentil homme lui dire qu'il la rejoindrait à mi-chemin. Donc, elle l'embrassa, elle sourit, et elle pleura. "
İmparator Peri Banu'ya gülümsedi.
La belle Pari Banu plaît à l'empereur.
Dedim ki : "Afedersiniz, bu köpeği ben alıyorum." O zaman bana gülümsedi. Sonra bir şekilde, üçümüz öğle yemeği yedik. O adam, Bay Smith ve ben.
"Excusez-moi, lui dis-je, je l'achète." Il m'a souri... et peu après, nous déjeunions tous les trois!
Fakat o bana hep gülümsedi ve selam verdi.
Ben elle, elle me disait bonjour, elle me parlait, elle me souriait.
Tuhaf bir şekilde gülümsedi.
Elle a souri bizarrement.
Ve oda dönüp gülümsedi.
Elle a souri à son tour.
- Azıcık gülümsedi sanki? - Hayır, hiç de değil.
Toujours rien?
Bana gülümsedi.
Il m'a souri.
Dikkatimi çekmemişti ama onu dirsekleyip öne geçen müşteriye kabalığını gösterdiğimde bana minnetle gülümsedi.
Quelqu'un voulut passer avant lui... Comme je ne m'occupai que de lui, il me sourit avec gratitude.
Bir anda, Bakire Meryem, parmağıyla, ışıldayan prensesi gösterdi. Fransız veliahdı, Altın Yunus, bunu rüyasında gördü ve gülümsedi.
Quand tout a coup, La radieuse princesse est désignée du doigt par la Vierge Marie, le gentil Dauphin d'or, le fils du Roi de France, l'aperçoit dans son rêve et sourit.
Sadece bana baktı ve gülümsedi.
Mais il m'a regardée en souriant.
Beni görünce gülümsedi.
Quand elle m'a vu, elle a souri.
Hafifçe gülümsedi, ama pek bir şey demedi.
Elle se contente de bougonner.
"Hafifçe gülümsedi." derken ne demek istedin?
Pourquoi ne répond-elle jamais?
Sonra gülümsedi.
Puis il sourit.
Hem de gülümsedi.
Elle a même souri.
Sadece "Aa, sahi mi?" dedi ve gülümsedi.
L'histoire l'a fait sourire.
Ona sarılıp yüzüne gülümsedi.
Il la tenait par le bras en lui souriant.
Çünkü gülümsedi. Çünkü çilleri vardır. Çünkü yalvarırlar.
Pour avoir souri, pour ses taches de rousseur, ou pour avoir supplié.
"Bayan Peterson gülümsedi."
"Miss Peterson a souri."
Sonra kağıda baktı ve gülümsedi gibi.
Il a lu le papier, et il a souri :
İnsanların hükmünü dinledi... ve bir kurdun sessiz gülüşüyle... gülümsedi.
Quand il entendit leur sentence, il rit. Du rire de loup.
O da hafifçe gülümsedi.
Et elle a souri en coin.
O iki piç kurusu bana gülümsedi.
Et ces deux salauds, ils m'ont souri.
St. John Lord Merridew, büyük dedektif krallar gibi gülümsedi kocaman bir Noel baba ifadesi yüzünde aydınlandı.
St. John Lord Merridew, le grand détective, se leva majestueusement, son énorme visage de père Noël illuminé d'une joie espiègle.
Bay Pritchard'ta, bir keresinde bana gerçekten gülümsedi.
Puis, M. Pritchard m'a fait une fois un beau sourire.
Sarışın olan da biraz gülümsedi.
" Celle qui était pâle sourit un peu aussi.
Buna karşı çıkıp, genç bir kızın ahlakını bozmaya çalıştığı için utanması gerektiğini söylediğimde öylece gülümsedi ve "Yaşlı biri olsa?" dedi?
Je lui ai dit qu'il aurait dû avoir honte d'essayer de corrompre une jeune fille, il a souri et m'a dit :
Beni izliyordu, gözkapakları yarı kapalı ve gülümsedi.
Elle me regardait, paupières mi-closes, souriante.
- Bana gülümsedi.
– Il me sourit.
Onları selamlamak için gülümsedi, ama onlar gülümsemedi.
Il sourit pour les saluer, mais personne ne lui rendit son sourire.
Hektor gülümsedi... tıpkı Andromache'nin yaptığı gibi.
Hector sourit tout comme Andromaque.
Bana gülümsedi.
Elle m'a fait un sourire.
- Gülümsedi.
- Il a souri.
Sonra, Yvette sizinle karşılaştı, gülümsedi ve size içki ikram etti.
Puis Yvette vous voit, sourit, et vous sert à boire.
Çünkü, adamın teki, yüzünü gördüğüm tek kişi gülümsedi ve dedi ki...
Parce qu'un gars, le seul dont j'ai vu le visage... il m'a souri et il m'a dit...
Drago sadece gülümsedi.
Et Drago s'est contenté de lui sourire.
Biz oradan geçerken o "Yaşam" tarafında oturuyordu ve bana gülümsedi.
On passait à côté... elle était assise côté "Vie"... et elle m'a souri.
Bana gülümsedi.
II m'a souri.
Çocuk bana gülümsedi.
Le gosse m'a souri.
Nuran, bana gülümsedi annem.
Nuran ma mère m'a souri!
Ve gülümsedi.
Et il sourit
Sadece gülümsedi ve bildiğini söyledi.
Il a rigolé et m'a dit qu'il savait.
Tanrılar Al Bundy'ye gülümsedi!
Les dieux sont avec Al Bundy!
Ve bütün kardeşlerim güldü. Caroline bana baktı, gülümsedi ve şöyle dedi :
Mes sœurs ont ricané et Caroline m'a regardé en souriant et a dit :
Onu kampı taşımak konusunda çok zorladım ama o sonunda sadece gülümsedi ve basit zevkler hakkında konuştu.
"J'ai fait tout mon possible pour qu'il lève le camp " mais il a fini par sourire et par parler des joies simples.
- Kalçalarına dokundum kadının... - bu film berbat. ve ölüm gülümsedi.
J'ai touché sa cuisse et la mort souriait.
"Eğer gülümsediyse, neden gülümsedi?" diyor.
Il dit : " S'il avait souri, pourquoi l'aurait-il fait?
- Bana gülümsedi.
- Elle m'a souri.
diye sordum ona. Gülümsedi.
Il me sourit.
Hatta gülümsedi.
Il a souri.