English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ H ] / Havalan

Havalan translate French

383 parallel translation
Hadi havalan!
Décollez!
Sadece havalan.
Dressez vous du sol.
Havalan.
Décolle!
Havalan!
Décollage!
Doğru. Havalanınca görür.
Ah oui, au décollage.
Saldırı havadan gelirse derhal havalanıp en yakın karaya ineceksiniz.
En cas d'attaque aérienne, décollez et atterrissez à terre.
- Evet, efendim. 03.45'te havalanır, ve şafakta atlarsın.
Départ à 3 h 45, saut à l'aube.
Hemen piste çık ve havalan.
Décollez!
Havalan diyorum.
Décollez!
Biraz havalan.
L'air frais va te rafraîchir.
Bir başka makine daha havalanıyor!
Voilà une autre machine!
Gece 12 : 00'den sabah 6 : 00'ya kadar havalanında bekçi olmaz.
Aucun veilleur de nuit entre minuit et 6 h.
Bir saat içinde havalanıyoruz.
Décollage dans une heure.
Şimdi Amerikan jetleri havalanıyor.
Voici les jets américains...
Schofield barakalarını, ve Ford Island Havalanını... ve donanmanın yakıt ve cephane depolarını.
"les baraquements de Scofield, et l'aérodrome de Ford Island, les dépôts d'essence et les cantonnements des troupes."
Biraz kum boşaltıyoruz ve havalanıyoruz.
Il suffit de jeter du lest... et on grimpe.
Bilmiyorum. Ya biz girdikten sonra bu şey havalanırsa...
- Je sais pas... jusqu'ici on avait largement le temps de se compter les poils du cul entre chaque scène, mais là, pfffrt, tout s'accélère...
Uçu uçu, kaçı kaçı, kuçu kuçu ve havalanıyoruz.
Abracadabra, que le ciel m'accompagne en bas!
22 dakika sonra, Wright Havalanı.
Wright Field, 22 minutes après l'alerte.
Çünkü bütün kanıtları, dağın birine saçılmış şeylerden... havalanın tekinde kaybolmuş birinden, ya da hezeyan krizleri geçiren ayyaş bir senatörden ibaret.
L'autre étant la parole d'un sénateur frisant le delirium tremens!
Peki ya Albay Henderson'un bu sabah Dallas Havalanı'nda kaçırılıp gözlem altına alınması?
Et la détention du colonel Henderson?
Nedense roket zar zor havalanıyor.
La fusée a à peine quitté la planche à dessin.
Göklerde havalanıp yukarıdan dünyaya bakmak isterdim.
Comme j'aimerais planer au-dessus de la terre!
Şimdi, dakikada yaklaşık 40 kanat çırpışına ulaştığınızda... güç en üst noktaya ulaşıyor ve havalanıyorsunuz!
Quand vous aurez atteint 40 battements à la minute, votre machine décollera.
Fransız havalanıyor sanırım.
Le Français va décoller.
Tarlayı geçip, havalanıp... bir daire çizeceğiz ve döneceğiz.
Vous roulerez au sol. Décollage. Tour de circuit.
Bak havalanıyorlar!
Partis!
Yatakla birlikte yerden havalanıyorum.
Je flotte en l'air, au dessus du lit.
Bölge, çabuk havalanın!
Secteur 2, dispersez!
Günde dört ya da beş kez havalanıyoruz ve her seferinde daha fazla çukura iniş yapıyoruz.
Nous montons 5 ou 6 fois par jour et... chaque fois que nous revenons, il y a plus de nids de poule.
Havalan ve çocukluğuna dön.
Tu decolles. Tu retrouves ton enfance.
Havalan! Uç, cennettesin!
Descend en pique, descends!
Neler oluyor? Yataktan nasıI öyle havalanıyor?
Comment a-t-elle pu s'élever ainsi au-dessus du lit?
Von Below, Luftwaffe generali, Retter Von Greim'in derhal Münih'ten havalanıp buraya gelmesini istiyorum.
VON BELOW. QUE LE GÉNÉRAL RITTER VON GREIM DE LA LUFTWAFFE VIENNE DE MUNICH.
Kananga'nın özel uçağı var ve bir saate San Monique'e havalanıyor.
Kananga est sur le point de partir pour San Monique en avion privé.
"Spruce Goose" in, onun kadar heyecanlandırdığı söylenemezdi... Bugüne kadar yapılmış en büyük uçan şey - - Aslında, biraz havalanıp birkaç dakika uçtu bile.
comme se souleva le "Spruce-Goose", cet hippopotame volant... mais pour quelques instants seulement!
Kenndy havalanına bir jet geliyor, tamam mı?
L'avion attendra à l'aéroport.
Sonra havalanına gideceğim. Uçağa bineceğim ve uçağı kontrol edeceğim.
A l'aéroport, je grimpe dedans.
Yanında kalır ve seninle konuşursam, limuzin yollamazlar ve havalanına gidemem.
Si je reste ici à te parler, on me filera pas le bus.
Beni Kennedy Havalanına götür.
Passez-moi l'aéroport.
Şey, fazla rüzgarda kırmızı şal öngörülemeyecek şekilde havalanır.
Avec le vent, la muleta s'envole.
Tamam, haydi havalanın.
Tres bien.
Eğer Amerikalılar görülürse, 1. grup havalanır havalanmaz, 2. grubu güverteye çıkartırım.
Au cas ou Ies Americains apparaitraient, tenez une deuxieme vague d'assaut prete a suivre Ia premiere.
Hemen havalanırsak, Nagumo'yu köşeye sıkıştırırız.
Si nous attaquons tout de suite, nous pourrons surprendre Nagumo.
Biz havalanırken, Tomonaga'nın pilotları denize düşecekler!
Pendant qu'iIs decoIIeront, Ies avions de Tomonaga vont s'ecraser!
Chewie! Hemen havalan!
Mets la gomme!
Derhal havalanıp şu arılara saldırsınlar.
Qu'ils détruisent ces abeilles!
Uçaklar derhal havalanıp tesisin 50 km uzağındaki arı sürüsüne saldıracak.
Rassembler avions et détruire essaim d'abeilles 45 km du complexe.
Bu sabah, Boeing Havalanındaymışsınız, Bay Russell.
Vous étiez au terrain d'aviation Boeing ce matin, M. Russell.
Velhasıl işin özeti, Basra'da gece gündüz yeni uçaklar havalanıyor. Tıpkı kovanın etrafındaki eşekarıları gibi.
Écoute, on les entend presque arriver.
Anlaşıldı Herr Albay, tarlayı geçip, havalanıp, bir daire...
Atterrissage.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]