Ilân translate French
203 parallel translation
Bir konservatuvarda olmalıydık senin üzerinde beyaz bir cüppe, elinde de kırmızı bir gül olmalıydı ve uzakta keman sesi duyulurken ben sana bir palmiyenin arkasında aşkımı ilân etmeliydim.
Vous vous voyiez dans un jardin d'hiver, vêtue de blanc, une rose à la main, sur fond de violon. Et moi, vous faisant l'amour avec passion derrière un arbre.
Ateş kes ilân edilmiş!
Vive l'armistice!
Bir şahsın hayatta olduğuna dair, bunu bilmesi gerekenlerce yedi yıldan az olmamak kaydıyla hiç haber alınmamış olduğu ispat edilirse o kişinin yasal olarak öldüğü ilân edilebilir.
Si pendant une période de sept ans la personne n'a donné aucune nouvelle, il est possible de la déclarer légalement décédée.
Bu sizi niye ilgilendiriyor Bilmiyorum, ama madem sordunuz Liste öğleden sonra ilân edilecek.
Je ne sais pas pourquoi vous devriez être intéressé, mais si cela vous fait plaisir de le savoir, la liste sera affichée cet après-midi.
Steve, sabah gazetelerinde bunun ilânı çıksın.
Steve, annoncez ça dans les journaux du matin... dans les 25 villes clés.
İkindi gazetelerine ilân ver. Büyük boy basımını verin.
Mettre des annonces dans les journaux, De grandes reproductions du tableau.
Acil durum ilân edilsin, bütün çıkışlar bloke edilsin, bina da kapatılsın.
Qu'on fasse un appel d'état d'urgence et qu'on bloque toutes les sorties.
Geçen ay beni görmeye geldiğinde söylediklerini düşününce, dünya aleme ilân etmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Etant donné ce qu'il a dit quand il est venu me voir le mois dernier il vaut mieux que les gens ne sachent rien.
- Güzel. Kutsal evlilik bağına rıza gösterip bağlılık nişanı olarak yüzük verdiğinize göre sizi karı koca ilân ediyorum.
Les époux ayant exprimé leur consentement et procédé à l'échange des anneaux, je vous déclare mari et femme.
Gazeteye ilân verebilirsin.
Tu pourrais passer une annonce dans le Times.
İşimize dönmemiz gerektiğini söyleyen bir el ilânı gördüm.
Il faut reprendre le travail.
Arabanızda adamlarım Paris'te isyan başlatılmasına yol açan bir ilân buldu.
On a trouvé dans votre voiture une proclamation pour prendre les armes!
Arabadaki el ilânı eski bir ilândı.
La proclamation dans la voiture a été révoquée.
Ve Sayın Başkan köle, efendisine karşı elini kaldırıp öldürdüğünde ve efendisinin ailesini öldürdüğünde efendisinin köpeğini ve domuzunu öldürdüğünde ancak o zaman köle ayağa kalkıp özgürlüğünü ilân edecektir.
Et, M. Le Président... quand l'esclave aura levé le bras contre son maître et aura tué... et tué la famille de son maître... et son chien et son cochon... ce n'est qu'à ce moment-là qu'il pourra se dresser et se déclarer libre.
- Ne yapmamızı istiyorsun, savaş ilânı mı?
Que voulez-vous, qu'on déclare la guerre?
Uçma kursu ilânınızı gördüm. Başvuruda bulunacaktım.
J'ai vu l'annonce sur les leçons de vol et je voudrais m'inscrire.
Uçma kursu ilânınızı gördüm, başvuruda bulunacaktım.
J'ai vu votre annonce et je voudrais m'inscrire.
Uçma kursu ilânınızı gördüm, randevu alacaktım.
C'est au sujet des leçons de vol. Je voudrais un rendez-vous.
Bugünü genel bayram ilân ettim.
Les vacances sont ouvertes.
Ben de sizi karı koca ilân ediyorum.
Je vous déclare mari et femme.
Majesteleri, Prens Iemitsu'yu ne zaman yeni Shogun ilân edecek? Lütfen açıkça cevap verin.
Quand Sa Majesté va-t-elle nommer le Prince Iemitsu nouveau Shôgun?
Öyleyse neden onu Shogun ilân etmiyor?
Alors pourquoi ne pas le désigner Shôgun?
Sen döner dönmez, savaş ilân edeceğim.
Dès votre retour, je déclarerai la guerre.
Prens Iemitsu, Majestelerinden özür dileyecek ve Majesteleri de onu yeni Shogun ilân edecek.
Je m'étais préparé à cela. Tout est déjà prêt. Je suis entièrement de votre avis, Prince.
On günlük bir tatille.. .. kır yaşamına ilân-ı aşk etmem utanç verici geliyordu.
J'avais honte de répéter "Quel bel endroit", sans connaître la rudesse de l'hiver ni la réalité agricole.
- Sevgisini ilân ettiğini duydum.
Je l'ai entendu lui jurer son affection.
Ya yakında davetime yanıt verir, ya da onu korkak ilân ederim.
ou j'entendrai bientôt parler de lui, ou je le proclame un lâche.
Sizi karı koca ilân ediyorum.
Je vous prononce mari et femme.
George, Yankee Stadyumunda Kar Lastiği Günü mü ilân edilmesini istiyorsun?
Une journée "pneu clouté" au Yankee Stadium?
Huzurevine ilân astım.
J'ai prévenu la maison de retraite.
Genelde hastaneye ilân asmıyorum.
Vous savez, je ne mets pas d'annonces à l'hôpital.
- Nereye ilân astın?
- Où l'avez-vous annoncée?
Bana verilen yetkiye dayanarak sizi karı koca ilân ediyorum.
Par les pouvoirs qui me sont conférés, je vous déclare mari et femme.
Bundan böyle Siyam'ı, Amerika Birleşik Devletleri ilân ediyorum.
Je proclame le Siam, les Etats-Unis d'Amérique.
- Ölüm saatini mi ilân ediyorsunuz? - Daha değil.
- On déclare le décès?
Kalbi durduktan iki dakika sonra ölüm saatini ilân edeceğim ve organları almaya başlayacağız.
Après deux minutes d'arrêt cardiaque, j'annonce le décès et vous prélevez.
Ben de konfederasyon adına zafer ilân etmiş bulunuyorum.
Par conséquent, je déclare les États confédérés vainqueurs.
Herkes öpüşüp barış ilân etsin.
Et une réconciliation?
Ve bunu ilân tahtasına asma gereği mi duydunuz?
Vous avez éprouvé le besoin de la mettre au tableau?
Son olarak, hükümet geri döşüm yapmayı suç ilân etti.
Le gouvernement a déclaré le recyclage hors-la-loi. LOIS SUR L'ENVIRONNEMENT ABROGÉES
Son ilânında da aynı şey yazıyordu.
C'est exactement ce qu'il a dit dans sa petite annonce.
Onun muhteşem başlangıcını ilân etmek üzere gönderildik.
Prior Walter. Te précédant de 17 autres.
- Sizi karı, koca ilân ediyorum.
- Je vous déclare mari et femme.
Gazeteye ölüm ilânı elbette vereceğiz.
Nous placerons une notice nécrologique dans le journal.
Ceset bulunmaksızın yasal olarak ölüm ilân edilebilir.
- On peut être déclaré légalement mort sans corps du délit.
Ya karşıma çık ya da senin bir korkak olduğunu ilân ederim.
Rendez-moi raison, ou je déclarerai que vous êtes un lâche.
Kendimi fitil tenekesi ilân ediyorum Springfield'ın 200. yıldönümü için tıkır tıkır, fıkır fıkır bir gün olsun!
Tu crains, Flanders. Donne-moi ca. Oyé, oyé.
George, Yankee Stadyumunda Kar Lastiği Günü mü ilân edilmesini istiyorsun?
Ce sont tes amis. - Tu les aimes bien. - lls m'énervent.
Henüz ölüm saatini ilân etmeye hazır değilim. Olacaksın.
Non!
Beni kötü kişi ilân etme.
Tu me fais passer pour la méchante?
Otobanda dolaşıp telefon direklerine el İlânı yapıştırdım.
J'ai collé des affiches sur tous les poteaux le long de l'autoroute.