English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Iskenderiye

Iskenderiye translate French

175 parallel translation
Bu sabah İngilizlerle İskenderiye'ye kaçtı ama. - Karın varmış.
Il a fui à Alexandrie avec les Anglais.
İngilizlerle İskenderiye'ye mi?
- Elle s'est enfuie.
Aşçı bu sabah İskenderiye'ye kaçmış.
- Une seule.
İskenderiye'yi alırsınız.
Pour quoi faire?
İskenderiye ile Bingazi arasındaki en büyük otel bu efendim. - Kaç tane dedim.
C'est le plus grand hôtel de la région.
Anlayacağınız, İskenderiye ile Bingazi arasındaki tek otel burası.
Nous sommes le seul hôtel entre Alexandrie et Bengazi.
Bugün Mısır sınırını geçtik. Şimdi İskenderiye ve Kahire'ye doğru ilerliyoruz.
J'ai traversé la frontière égyptienne et je marche sur Alexandrie et Le Caire.
Al Agheyla, Bingazi, Sidi Barrani, Sidi Halfaya, Matruh, Al Alameyn İskenderiye ve Kahire var.
El-Agheila, Bengazi, Sidi Barrani, Sidi Halfaya, Matrouh, El-Alamein... Alexandrie, Le Caire.
Çarşamba İskenderiye, Pazar Kahire.
Jeudi, Alexandrie, dimanche, Le Caire.
İskenderiye ile Kahire arasında.
C'est entre Alexandrie et Le Caire.
Kahire ve İskenderiye'nin savunulması lazım.
Il faut défendre Le Caire et Alexandrie.
İskenderiye'ye ya da Kahire'ye El Alamein üzerinden saldırmak için yeniden organize olmalıyız.
On devrait se regrouper à Alexandrie, El Alamein ou au Caire.
İskenderiye, Kahire umrumda değil.
Alexandrie, le Caire... ridicule!
Diyelimki öyle. Ama şunu bilmelisin, İleri kuvvetlerim İskenderiye'nin 200 kilometre yakınında.
Je n'en doute pas, mais n'oubliez pas que mes troupes sont à 200 km d'Alexandrie et que, dans moins d'un mois, le Caire sera tombé.
İskenderiye, Yafa ve Şam.
Alexandrie, Joppé, Damas.
Eğer başarılı olursan, İskenderiye'nin doğusunun en zengin adamı olursun!
Si tu réussis, tu seras le plus riche à l'est d'Alexandrie!
Ama böyle bir şey İskenderiye'de hiç olmadı.
Mais ce genre de chose n'est jamais arrivé à Alexandrie.
- Evet. İskenderiye'yi istedim.
J'ai demandé Alexandrie.
İskenderiye'den geldiler. Mesina'dan. Kartaca'dan Kıbrıs'tan Roma'dan Korint'ten Atina'dan Frigya'dan ve Yahudiye'den.
Ils nous viennent d'Alexandrie... de Messine... de Carthage... de Chypre... de Rome... de Corinthe... d'Athènes... de Phrygie... et de Judée.
Onu İskenderiye kentinden atmıştı ve onu yok etmek için uğraşıyordu.
Il la chassa d'Alexandrie... et chercha à la tuer.
Gerçi İskenderiye'den kaçtığı doğru...
Il est vrai qu'elle s'est enfuie...
İskenderiye ile onun arasında kaç askerin var?
Combien d'hommes lui opposez-vous?
Achillas tüm ordusuyla İskenderiye'ye doğru ilerliyor.
Achille marche avec l'armée sur Alexandrie.
İçlerinden biri büyük İskenderiye Kütüphanesi'ydi.
Comme la grande Bibliothèque d'Alexandrie.
Senin ve diğerlerinin defalarca söylediği gibi aklı başında hiçbir general iki lejyonla İskenderiye'yi tutamaz.
Aucun général ne tiendrait Alexandrie avec deux légions. On n'a pas manqué de me le répéter.
Merkezde, bu tek halkın, tek ulusun başkenti İskenderiye mi olacak?
Et la capitale de ce monde, de cette nation... Alexandrie? - Il l'a élue.
Ben de İskenderiye'ye geleyim, daha uzun konuşalım bunu.
Nous en reparlerons à Alexandrie.
İskenderiye, Beyrut, İstanbul beni nasıl sevdiklerini!
À Alexandrie, à Beyrouth, à Istanbul. Comme ils m'aimaient.
İskenderiye'de, Beyrut'ta koşturuyor!
Elle se promène dans Alexandrie, Beyrouth.
Ne İskenderiye'de, ne Roma'da, ne de Camelot'da böylesi bir kraliçe görülmemiştir.
Ni à Alexandrie ni à Rome ni à Camelot... n'y a-t-il eu une telle reine.
Bu akşam bir uçak alabilirsem, bu malları İskenderiye'ye götüreceğim.
Si je prends l'avion cet après-midi, je livrerai ça à Alexandrie.
İskenderiye'de ipek karşılığında müthiş bir anlaşma ayarlamış.
Il a monté un trafic de soie du tonnerre à Alexandrie.
İskenderiye'de yaşlı bir Yahudi harmanlamış.
Un vieux juif d'Alexandrie avait la recette.
Yunanlıların hayal gücünü ateşlemekle birlikte,... düzenli bir şekle ancak Nil kıyısındaki İskenderiye'de ulaştı.
Elles ont mis le feu à l'imagination des Grecs, mais l'endroit où elles ont été façonné en un système ordonné était la ville d'Alexandrie sur le Nil.
Bu sistemi kuran ve yaygınlaştıran Öklid'di. Ki bu sistemi İskenderiye'ye M.Ö. 300'lerde getirdi.
L'homme qui a fait le système et l ´ a rendu célèbre était Euclide, qui l'a developpé probablement à Alexandrie autour de 300 AC
İsa'nın doğduğu dönemde, İskenderiye'de uygulanan bilim dallarından biri de astronomi idi.
L'autre science qui se pratiquait à Alexandrie au siècles autour de la naissance du Christ était l ´ astronomie.
Antik dönemde bilge insanların peşinde koştuğu, gökyüzündeki sır M.S. 150 civarında İskenderiye'de çalışan Ptolemy ( Batlamyus ) adlı bir Yunanlı tarafından çözülmüştü.
Le secret des cieux que les hommes sages ont recherché dans l'antiquité a été lu par un Grec appelé Ptolémée travaillant à Alexandrie à environ 150 AC.
100 yıl içinde İslam, İskenderiye'yi de kapsayan,... Bağdat'a ve oradan da İran'daki İsfahan'a kadar yayılan muazzam bilgi şehirleri kurdu.
En 100 ans, l'Islam a conquis Alexandrie, a établi une ville fabuleuse pour les études à Bagdad, et poussé sa frontière à l'est, au delà d'Isphahan en Perse.
İskenderiye Patriği Mukavkıs'a
'Pour Cyrus, patriarche d'Alexandrie.'
Pers Kralı Kisra'ya... İskenderiye Patriği Mukavkıs'a
Khosro, empereur de Perse, et Cyrus, patriarche d'Alexandrie.
İskenderiye'ye mesela.
Pourquoi pas Alexandrie?
İlk kabul gören görüş İskenderiye Kütüphanesi'nde başarılı bir astronom olan,
Les idées de Claude Ptolémée s'étaient imposées.
Burasının batısında 50 kilometre ileride, bir zamanların en büyük şehirlerinden birisi olan, ve Eratosthenes isimli adamın yaşadığı, eski İskenderiye şehri var.
Elle est à 50 kilomètres à l'ouest... de ce qui fut une grande cité de l'Antiquité : Alexandrie. A l'époque, Alexandrie... abritait un certain Eratosthène.
Aynı zamanda İskenderiye Büyük Kütüphanesi'nin de yöneticisiydi.
Il dirigeait également la grande bibliothèque d'Alexandrie.
Tabii ki Eratosthenes'in 21 Haziran günü, tam öğle saati İskenderiye'de yaşadığı, sopanın hiç gölgesiz durumda olması tecrübesinin aynısını,
En effet, il a eu l'intelligence d'expérimenter... de se demander si, dans la région d'Alexandrie... les bâtons avaient une ombre le 21 juin à midi.
İskenderiye'ye yakın olan bu yerde de izleyebiliriz.
Il s'est avéré que oui.
Eratosthenes kendi kendisine sormuş olmalıydı : Nasıl olurdu da, Syene şehrindeki bir çubuk hiç gölge yapmazken, 800 km. kuzeydeki İskenderiye'deki çubuk tam aynı gün aynı saatte, oldukça belirgin bir gölge yapardı?
Eratosthène s'est demandé pourquoi... au même moment... les bâtons n'avaient pas d'ombre à Assouan... alors qu'à Alexandrie, 800 km plus au nord... leur ombre était clairement visible.
Birisi buradaki İskenderiye'deki, diğeri ise Syene'deki.
L'un à Alexandrie, l'autre à Assouan.
Eğer hem Syene'deki hem de, İskenderiye'deki gölgenin boyu aynı olsaydı, bu da dünya'nın düz olduğunu bize anlatırdı.
Si l'ombre d'Assouan est d'une longueur... égale à celle de l'ombre d'Alexandrie... c'est aussi logique, sur une Terre plate.
Eratosthenes aynı anda Syene'de hiç gölge yokken, İskenderiye'de belirgin bir gölgenin nasıl izah edileceğini kendi kendine sormuş olmalı.
Eratosthène s'est donc demandé pourquoi... au même moment, il n'y avait aucune ombre à Assouan... et une grande ombre à Alexandrie.
Gölge uzunluklarındaki farklı gözlemler, İskenderiye ve Syene arasındaki mesafenin, 7 derecelik bir eğime sahip olduğunu göstermekteydi.
Vu la différence de longueur des ombres... la distance entre les deux villes... devait correspondre à 7 degrés sur la surface de la Terre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]