Kâğıt translate French
1,632 parallel translation
İlk olarak bu kâğıt paraları alın.
Prends les billets avec toi, ils te seront utiles.
Kâğıt para yolu, üzerinde yürü.
Les billets sur la route, dessus tu marcheras.
Hayır, bu sadece bir parça kâğıt?
Non, c'est un papier.
Yani adamları ben kâğıt imzalarken öldürmek gibi bir karar almadın mı?
Donc, vous n'avez pas décidé ces meurtres quand je signais les papiers.
Belki kimse kâğıt bardak kullanmak istemiyordur.
Ils n'ont peut-être pas envie de les réutiliser.
Umarım kâğıt bardakları tekrar kullanmak istemeyenler yağmur ormanları tükenince, ozon tabakası dantele dönünce ve insanlık alevler içinde kalınca torunlarına 5000 koruma faktörlü krem almaktan çekinmezler.
Eh bien, espérons que ces gens-là ne rechigneront pas à acheter de l'indice 5000 quand la forêt tropicale aura disparu, que la couche d'ozone sera une passoire et que les humains brûleront.
İki kutu kâğıt mendil bitirdim.
J'ai vidé deux boîtes de Kleenex.
Tuvalete, kâğıt dışında bir şey atma.
Vous ferez attention de rien jeter d'autre que du papier dans les toilettes.
Özür dilerim, bu acıklı hikâyenin gerisini dinlemeden kâğıt mendil getireyim.
Il me faut un mouchoir, c'est trop triste.
Herhangi bir kâğıt parçası ne derse desin...
Oui, c'est ma sœur, quoi qu'en disent certains documents.
Büyüyorlar, hızlanıyorlar, güçleniyorlar, tecrübe kazanıyorlar ve kâğıt üzerinde bile daha iyiler.
Ils sont plÏ... s grands, plus rapides, plus expà © rimentà ¨ s'et sï... r papier'ils sont meilleurs.
Kâğıt üzerinde harika, kendi başına zayıf.
Bon sur la paperasse, faible au tribunal.
Başka kâğıt kalmadı Bill.
L'enjeu n'est pas présidentiel.
Bu akşam geldiğinde, bir cırcırböceğini kâğıt bardağın altında kıstırmıştım.
Hé, quand tu viendras ce soir, j'ai piégé un grillon sous un gobelet en plastique.
200 kâğıt çöpe gitti.
200 dollars foutus en l'air.
Bayan Forman'dan 20 kâğıt kazandım.
Mrs Forman me doit 20 dollars.
House kâğıt oynamak istiyorsa buraya insin de oynasın. Duydun mu?
Dites à House que s'il veut jouer aux cartes, il devrait ramener ses fesses.
Diş fırçanı tuttuğun beş yıllık kâğıt bardağı atacak mısın?
Quoi? Jeter le verre en plastique coloré où tu mets ta brosse à dents?
Buna 60 kâğıt bayıldım.
Ça m'a coûté 60 $.
Kâğıt üzerinde son derece ikna ediciyim.
Je m'exprime mieux à l'écrit.
Elinizde bir güzel kâğıt var diye kaybetmiş gibi davranamam.
Je ne vais pas me coucher simplement parce que vous avez quelques bonnes figures.
Işıklar kapanmadan önce kâğıt oynamak falan ister misin?
Tu veux faire une partie de cartes ou autre chose, avant l'extinction des feux?
Kâğıt nerede?
Ou est e papier?
Kâğıt para, madenî paradan büyüktür.
L'argent en papier vaut plus que l'argent en métal.
Kâğıt doğrayıcıdan geçirdim. Ve attım gitti.
Je les ai détruites et je les ai jetées.
- Kâğıt doğrayıcıdan mı geçirdin?
- Tu les as détruites?
Onu bulmalarını bekleyip bir sürü kâğıt imzalayacağım.
Je dois attendre qu'ils le trouvent et signer un tas de papiers.
Kâğıt kalem alıp not tutabilir miyim?
Je peux avoir un crayon et du papier et prendre des notes?
Kâğıt aradan geçişinde üstüne baskı yapılıyor.
Le papier passe à travers et à chaque fois, euh... les feuilles sont estampées.
Bir sürü kâğıt. Şurada.
Une montagne de papiers.
Burada daha önce kahvaltı ettim ama kâğıt peçete ve Amerikan gevrekleri vardı.
Gaufrettes, serviettes en tissu. J'ai déjà petit-déjeuné ici, c'était serviettes en papier et paquets de céréales.
Pamuk kaplamalı, mikro gözenekli elastik kâğıt yapıştırıcı.
Des élastiques microporeux avec par dessus du coton et un adhésif Uro-Bond.
Onun yerine yıldönümünden sonra boşanma kâğıtlarını imzalatabilirdi.
Pourquoi n'attend-t-il pas votre 10ème anniversaire avant de vous faire signer les papiers du divorce?
Kâğıt ve kalem, bir de.
Pourquoi?
Japon Porno Yıldızı diyeti. Sadece kâğıt yiyorum.
C'est un régime de star du porno japonais.
Bir kâğıt gibi.
- Comme du papier mouchoir.
O yüzden mi biramda kâğıt parçaları yüzüyor?
C'était pour ça, ces morceaux de papier dans ma bière?
Herkeste kalem ve kâğıt olsun.
Que Dieu lui vienne en aide.
Ne demek belgelerini kâğıt parçalayıcısına verdim? !
Vous les avez déchirés?
Burası bir kâğıt şirketi.
Nous, on vend du papier.
Bu arada biraz daha kâğıt sattım.
Et vendu du papier.
- Kâğıt dağıtıyorum.
J'ai une livraison.
Burada 500 kağıdın üstünden sevgili Bayan Kelly'ye bağırıp duracağına, masana dönsen ve bir erkek gibi daha çok kâğıt satsan daha iyi olmaz mı?
Au lieu d'engueuler Mlle Kapoor pour 500 feuilles, va vendre des rames, comme un homme.
Bilgisayarın o kadar uğraşıp bu kadar satış yapmasına rağmen sizlere, rakibini alt üst eden, şaşkına çeviren adamı, yani.. ... Dwight Schrute'u takdim etmekten onur duyarım, hem de tam 52 top kâğıt farkıyla!
Alors qu'on prédisait la victoire écrasante de l'ordi sur les vendeurs, je suis heureux d'annoncer que notre Dwight Schrute a terrassé son ennemi électronique en vendant 52 rames de plus!
- 52 top kâğıt!
- 52 rames!
- Kâğıt firması.
On vend du papier.
Oraya gittim kâğıt önlüğü giydim ve yapamadım. Bilmiyorum.
Je ne sais pas.
Yazı tipi yanlış, kâğıt ince ve isim satırında "Dün gece fazla Black and Tan'e maruz kalmış iki yaşındaki huysuz bir çocuğun yazısı, o yüzden bunu okuyacaksınız" yazmalı.
" Article écrit par un gamin irascible qui a trop bu de bière hier soir,
Kalem, kâğıt kapın.
Prenez un stylo.
Gördüğün gibi şu anda pembe kâğıt yığını, yeşillerle dengede değil
Et les Post-it vert clair sont pour les clients qui ont modifié ou annulé leur réservation.
- April kâğıt oynuyordu.
April jouait aux cartes.