Kızıl farekulağı translate French
23 parallel translation
Kafem, Fransızlarla dolup taşıyor, hep şu harika'Kızıl Farekulağı'yüzünden.
Mon salon est plein de Frenchies... tout ça grâce au fabuleux Mouron Rouge.
'Kızıl Farekulağı', hiç de harika falan değil.
Le Mouron Rouge n'a rien de fabuleux.
- Bugünün seçenekleri şöyle : 'Kızıl'sosta Tavuk'Farekulağı','Farekulağı'sosunda'Kızıl'Tavuk, ya da,'Kızıl Farekulağı'sosunda İri ve Güvenilmez Görünümlü Sosisler.
A midi le chef propose le poulet au Mouron en sauce Rouge, le poulet Rouge en sauce Mouron, ou de grosses saucisses d'apparence plutôt suspecte en sauce Mouron Rouge.
Şu'Kızıl Farekulağı'sosu nasıl yapılıyor?
C'est quoi cette sauce?
Kızıl Farekulağına!
A le Rouge Mouron!
Kızıl Farekulağına!
A LE ROUGE MOURON!
'Kızıl Farekulağı'nın kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyoruz, böylelikle, ona hayranlığımızı ifade etmek üzere güzel bir posta havalesi gönderebileceğiz. Var mı fikrin?
Blackadder, on veut savoir qui est ce Mouron Rouge, pour lui envoyer un énorme mandat-poste en témoignage d'admiration.
'Kızıl Farekulağı'bir kahramandır ve devrim de, acımasız organize katillerin oluşturduğu bir düzendir, lanet olsun onlara!
Le Mouron Rouge est un héros. Cette révolution est orchestrée par une horde de tueurs organisés. Le diab'les patafiole!
Bayan Miggins, iri bir tabak domuz paçası, kurbağa bacağı ve salyangoz kulağı istiyorum lütfen, hepsi de bol bol'Kızıl Farekulağı'soslu olsun.
Mrs Miggins, je voudrais une ventrée de pieds de porc, de cuisses de grenouilles et d'oreilles d'escargots, le tout nappé d'exquise sauce Mouron Rouge.
Korkmaya ne hacet! -'Kızıl Farekulağı'bizi kurtaracaktır.
Ne craignez rien, le Mouron Rouge nous sauvera!
Hiç önemi yok, nasıl olsa Kızıl Farekulağı bizi kurtarır.
Du reste on s'en fout, vu qu'le Mouron Rouge va venir nous sauver!
'Kızıl Farekulağı'nın her an buraya geleceğini düşündükçe öyle heyecanlanıyorum ki.
Je suis si excité! Dire que l'Mouron Rouge va arriver!
- Hurra! 'Kızıl Farekulağı'bu!
C'est le Mouron Rouge!
Alışılagelmiş eski zehirli fincan numarasına kanacaksan'Kızıl Farekulağı'olmanın ne önemi var ki?
Mais crédié, à quoi bon être le Mouron Rouge si on est pigeonné par le coup du verre empoisonné! ?
'Kızıl Farekulağı', inanamıyorum.
Mouron Rouge... tu parles!
Bir an'Kızıl Farekulağı'nın sizi kurtardığını sandım.
J'ai cru que le Mouron Rouge vous avait sauvés!
İnanılmaz bir hikayeydi, bizzat'Kızıl Farekulağı'na layık bir hikaye.
Quel récit incroyable! Digne du Mouron Rouge lui-même!
Yani, Blackadder'Kızıl Farekulağı'nı kurtardı.
Ainsi donc, Blackadder a sauvé le Mouron Rouge!
Ölüverdi! Sizce gerçekten'Kızıl Farekulağı'mıydı?
Vous pensez que c'était vraiment le Mouron Rouge?
Malumunuz,'Kızıl Farekulağı'asla kimliğini ifşa etmezdi.
Jamais le Mouron Rouge ne révélerait son identité.
Yani, aslında aramanız gereken kişi öyle biri olmalı ki, mesela, Fransa'da bulunmuş bir aristokratı kurtarmış, ama "Kızıl Farekulağı mısın?" diye sorulduğunda da,
L'homme que vous cherchez, c'est quelqu'un qui... par exemple, revient de France avec un noble qu'il a sauvé, et si on lui demande
Blackadder,'Kızıl Farekulağı'sen misin?
Dites-moi... Êtes-vous le Mouron Rouge?
Çünkü, efendim'Kızıl Farekulağı'benim.
C'est moi le Mouron Rouge.