English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ K ] / Kızılderili

Kızılderili translate French

2,118 parallel translation
- Ama dede, sen Kızılderili şefsin.
Grand-père, tu es le chef indien.
Kızılderili şef gelince herkes mutlu olur.
Tout le monde était heureux de voir arriver le chef indien ".
Birbirlerine hediyeler verirler ve Kızılderili şef göçmenlerin başına sarılır.
"Ils échangèrent des présents et le chef indien embrassa le gouverneur des pèlerins".
Ben senin Kızılderili ya da öyle bir şey olduğunu...
Je croyais que vous étiez indien...
Kızılderili bir görevli ile çeşitlilik sağlanmak istenmiş.
Dans un signe d'assentiment pathétique à s'enfoncer, ils nous sortent le quotas d'employé indigène.
"İntihar Kayası" nın üstünden manzarayı izleyin. Kaya adını, Kızılderili bir prenses, sevgilisinden ayrılmaktansa ölümü seçip kendini atmasıyla aldı. "
Ne ratez pas la vue magnifique depuis Suicide Rock, d'où une Indienne s'est jetée pour ne pas être séparée de son amant.
Bir dilbilimci nasıl Kızılderili lisanını çözerken komaya girer ki?
Comment tomber dans le coma en déchiffrant une langue indienne?
Kızılderili dili seni niye bu kadar ilgilendiriyor?
Pourquoi cette langue morte te préoccupe tant?
Kızılderili olduğunu sanmıyorum.
Elle ne vient pas des Indiens.
Kuzey Kızılderili veya Mayalı çizimlerine benzemiyorlar.
Ce n'est pas d'origine nord-américaine ni même d'origine maya.
Delirdin mi? Dün gece, bir Kızılderili melek bana İsa'nın yeni bir ahitini nerede bulabileceğimi söyledi.
Hier soir, un ange natif Américain m'a dit où trouver cet autre testament.
Pis Kızılderili paranız cebinizde kalsın!
Gardez votre saloperie de putain d'argent d'Indiens.
Bayan Sharp, Kızılderili kabileler için yazdıklarım hoşunuza gider diye düşündüm.
Mlle Sharp, j'ai pensé que vous aimeriez mon opuscule sur les tribus Chickasaw.
Bana aptalı oynama, çünkü büyünden haberim var, Kızılderili Cadısı.
Ne joue pas à l'idiote avec moi, je connais ta magie sorcière indienne.
Kızılderili karına geri dön, oğlum!
Retourne chez ta squaw mon gars!
Defol buradan, Kızılderili!
Hors d'ici l'Indien!
Güle güle, seni Kızılderili aşığı!
Salut l'amoureux des indiens!
Kızılderili değil o.
Il n'est pas indien.
Onun Kızılderili büyüsünü istemiyorum.
Je ne veux pas de sa magie indienne.
Bazıları bir su kaynağı olduğunu düşünüyor, diğerleri de kızılderili kabilesi.
On parle d'une étendue d'eau, ou d'une tribu indienne.
Çocukları yanımıza getir, seni berbat kızılderili.
vilain Indien.
İnsanlarımız çocuklara kızılderili yöntemlerini öğreterek onları büyük savaşçı yaparlar.
en faire des guerriers.
Bu kızılderili seni kaçırdı.
Cet Indien t'a enlevé.
Duvardaki geyik başı ve Kızılderili battaniyesi nedir?
Il a accroché une tête d'élan et des tapisseries indiennes?
Ülkemizin doğum gününü kutluyoruz, ama Kızılderili, Afrika ve Asya kökenli Amerikalı göremiyorum.
On fête l'indépendance du pays et il n'y a aucun Afro-Américain, aucun Asiatique, et...
Lump kızılderili ok başları koleksiyoncusudur ve yerde onlardan bir tane bulunca
Lump collectionne les pointes de flèches indiennes. En ayant trouvé une sur le sol de votre cave...
O beyaz, siyah, kızılderili ve sarı ırktandır, Tiger Woods gibi.
Il est metis, comme Tiger Woods.
Biz burada birbirine kenetlenmiş bir grubuz, ama bir kızılderili kadın için daha yer var.
C'est une tribu restreinte, ici, mais on peut caser une squaw de plus.
Dün gece "Pine Ridge Yerlileri" ne ayrılan bölgede, katliam mahallinin yanındaki iki binayı, 200 kadar kızılderili kontrol altına aldı.
La nuit dernière, près du site de ce massacre, 200 Indiens ont pris le contrôle de 2 immeubles... de la réserve Sioux.
ve onlar seni alana kadar... bu kadar uzun süre nefes alabilmenin Bir Kızılderili'nin isteğine bağlı olduğunu unutma.
Et jusqu'à ce qu'ils vous aient eu... souviens-toi que c'était la volonté d'un Peau-Rouge qui a fait que tu respires encore cette puanteur.
Şans getiriyor. Bu bir hediye, Eski Kızılderili arması.
Un porte-bonheur, c'est un cadeau, une cordelette indienne.
Jeff'in Kızılderili tanıdığı var.
Jeff a dit qu'il verrait avec son Indien.
Eski bir Kızılderili sözü vardır...
Il y a un vieux dicton indien :
Kızılderili deyimi olduğuna emin misin?
Vous êtes sûr que c'est indien?
Bay Bullock bir Kızılderili baltasıyla yaralanmış.
M. Bullock a été frappé par la hache d'un lndien.
Mezarlığa geldiğim için Kızılderili beni öldürmek zorundaydı. Belki de arkadaşını öldüren bendim. Arkadaşının kafasını kesip, o mezarda yatacağı yıllar boyunca... gün batımını görmesini engelleyen kişi...
L'lndien devait me tuer parce que j'étais allé sur la tombe et peut-être aussi parce que j'avais tué son ami, lui avais coupé la tête pour qu'il ne voie pas le coucher du soleil pendant qu'il serait allongé là.
Şu kadarını söyleyeyim, o Kızılderili Jack McCall'ın hayatını kurtardı.
Cet Indien a sauvé Jack McCall, - je te le dis.
Sonra, Kızılderili bir çocukla karşılaştı... çok sıkı dövüştü.
Il avait croisé une espèce de sauvage et ils se sont battus comme des fous.
Kızılderili toprağında olduğu için.
C'est en territoire indien.
Neymiş, başkasının arazisiymiş. ABD Hükümeti... ya da lanet vahşi Kızılderili'ler... ya da altın arayıcısı geçinen... şu pisliklerden biri... beni durdurmaya kalkışsın da göreyim.
Le gouvernement américain a intérêt à bien se tenir, et ces salauds d'Indiens aussi, de même que tous les autres fils de garces qui se font passer pour des chercheurs, qu'ils n'essaient pas de m'arrêter.
Bunlar Kızılderili toprağından geçiyor, bu kadarı da olacak.
Le fait d'avoir traversé un territoire indien compte.
Çelişkili olsa da, Little Big Horn'daki katliam... Kızılderili'lerin sonunu simgeliyordu, Bay Utter.
Paradoxalement, le massacre de Little Big Horn a signifié le chant du cygne des Indiens, M. Utter.
Şimdi sana göre, Kızılderili'ler Spearfish yolunda bir aileyi katletti... orada, bir çocuk hala hayatta olabilir... ama bu, meyhanedekileri ilgilendirmiyor ha?
Une famille a été massacrée par des Indiens sur la route de Spearfish, un enfant pourrait être encore en vie, et ça ne regarde personne ici?
Kızılderili'ler Spearfish yolunda bir aileyi öldürmüş.
Les Indiens ont tué une famille sur la route de Spearfish.
Kızılderili'ler yapmış süsü mü verdi?
Ça avait l'air d'être du boulot d'Indiens.
Kızılderili'ler beyazları öldürüyormuş?
Les Indiens tuent des Blancs?
Bana bak. Ben masum bir adamım... yapanlar Kızılderili'ydi, lanet olsun!
Écoutez-moi, je suis innocent et c'étaient les Indiens, merde!
O çocuğun ne İngilizce ne de Almanca konuşup... ya da boka dallarla resimler çizip, ailesini öldürenlerin... Kızılderili değil de, beyaz olduğunu anlatmasını istemiyorum.
Et je ne veux pas que cette gamine parle en anglais, dans sa langue ou en dessinant sur la merde pour montrer que ce sont des Blancs qui ont tué sa famille.
İstersen bırakalım konuşsun, kamptaki beyazlar... Kızılderili'lerdense haydutlardan korkmaya ve... birbirlerine şüpheyle bakmaya başlasın.
On pourrait la laisser dire que les truands sont pires que les Indiens, et faire croître la méfiance dans tout le camp.
Kızılderili Bölgesi'ndeki... bir madenci kasabasında bir pansiyondasın... Norveçli yetim bir kıza bakıyorsun... zengin bir altın madenini işletiyorsun.
Un meublé dans une ville minière, sur un territoire indien, élevant une petite Norvégienne, et exploitant une mine d'or.
O Kızılderili çok iyi dövüştü.
Cet Indien s'est battu comme un dur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]