Madem translate French
8,803 parallel translation
Madem sordun, şu işi tam olarak halledebilir miyiz artık?
Pourrions-nous régler ce litige une bonne fois pour toutes?
Madem içeceksin bari adamakıllı iç o zaman.
Si vous voulez boire, que ce soit correctement.
O zaman ne yapıyorsun madem?
Vous en faites quoi alors?
Yine de soru aynı. Madem kariyerinin son demlerindesin, Javier niçin ayağını kessin?
La question se pose toujours, pourquoi Javier vous couperait-il le pied s'il savait que la fin de votre carrière était proche?
Ama madem siz sebze yiyemiyorsunuz. O zaman ben de yemem.
Mais si vous ne pouvez pas avoir de légumes, alors moi non plus.
Eski karın ve sen madem bakacak zamanınız yoktu niye yaptınız ki onu?
Pourquoi toi et ton ex avez eu ce gosse si vous ne pouvez pas vous en occuper?
Madem öyle neden bu kadar derin işlemişler?
Pourquoi ont-ils creusé ces lettres si profondément? - Qu'ils ne soient plus intéressés par le verso que par le recto. - A moins...
- Pekâlâ, madem hallederim diyorsun.
- C'est bon. Si c'est bon pour toi, c'est bon pour moi.
Evine git ve şifresini sor madem o zaman.
Va-lui demander.
Madem yaşadıklarımızı paylaşıyoruz bu durumda Timothy'nin bağışçımız olduğunu bilmelisin.
Et puisque nous partageons, je pense que tu devrais savoir Timothy était notre donneur.
Madem her şeyi anlatıyoruz : Jesus'un pat diye eve gelip de banyoda Timothy'nin sperm kabını bulması da gerçekten çok komikti.
Puisqu'on en parle, c'était très drôle parce que Jésus est rentrer à la maison à l'improviste, et a trouver le dépôt de Timothy dans notre salle de bain.
Madem olanları biliyordun, Brooke'u neden kurtarmadın?
Si tu savais déjà que tout cela se déroulait, pourquoi n'as-tu pas essayé de sortir Brooke de là?
Madem bu kadar endişeleniyorsun hangi akla hizmet benimle arabaya bindin?
Si ça t'inquiète, pourquoi tu es monté avec moi?
Sana erkekliğini o şekilde kanıtlayacak bir koca istiyordun madem o zaman annenle Dallas'ta kalıp mezuniyet balosunun kralıyla evlenmeliydin.
Si tu voulais un mari qui prouve ainsi sa virilité, tu aurais dû rester à Dallas avec ta mère et épouser le roi du bal.
Tamam madem, buzhaneye uğrarım.
Très bien, je vais passer à la "glacerie".
Biraz daha arasana madem.
Continue à chercher alors!
İyi madem, öpüyorum o zaman.
Très bien, je le fais.
- Peki madem.
D'accord.
Peki, madem öyle diyorsun.
Tu l'as dit.
Madem öyle, artık arayışın sona erdi tatlım.
Wahou. Ta recherche est terminé, chérie.
Abed, "The Sting" le evlensene madem?
Pourquoi tu ne te maries pas avec ce film?
"Dekan Force One". - Madem burada takılacaksın, su lazım bize.
Doyen Force One.
Tamam, aileme yakınlaşmak istemiyordun madem, neden yalan söyledin?
Si ma famille ne vous intéresse pas, pourquoi avez-vous menti?
Çünkü madem tartışacaksınız, adam gibi tartışın.
Quitte à se battre, autant bien le faire. AUTANT BIEN SE BATTRE
Madem bu kadar sorun ediyorsun gidip durumu düzeltsene.
Si ça te dérange tant, arrange ça.
Madem bu kadar kötüyüm niye benimle yaşamak istiyorsun?
Si je suis si terrible, pourquoi veux-tu vivre avec moi?
Madem öyle niye burada değil?
Alors pourquoi n'est-il pas ici, ce soir?
Söylesene Kimmy, madem sığınak o kadar kötüydü, neden gitmedin?
Si c'était aussi dur, dans le bunker, pourquoi n'êtes-vous pas partie?
Madem kendinden o kadar eminsin, o zaman Rahibe Cyndee'yi o çorak topraklara göndermeme bir şey demezsin.
Si tu es si sûre de toi, tu ne diras rien, si j'envoie Cyndee dans le no man s land.
Sen burada kal madem.
Tu pourrais rester là...
- Kapıyı açmaya çalış madem, zekâ küpü.
Tu essaies d'ouvrir la porte.
Madem öyle, kıyametin gelip gelmediğine inanıp inanmadığınızı belirtip belirtmediğinizi söyler miydiniz, söylemez miydiniz acaba?
Alors, pourquoi pas n'avoir pas cru que l'apocalypse ne viendrait-elle pas?
Madem dünyanın ertesi gün yok olacağına inanıyordunuz öyleyse neden bir sonraki sezonun Çırak'ına katılmaya çalışıyordunuz?
Si vous pensiez vraiment que la fin du monde arrivait le lendemain, pourquoi diantre vouliez-vous participer à la saison suivante de The Apprentice?
Uzun hikâye ama anlatıyorum madem.
C'est une longue histoire, mais allons-y.
Madem birlikte geldik, birlikte dönmeliyiz.
On est venus ici avec lui, et on repartira avec lui.
5 yıldır sevgilin madem, onu bırakmaman gerekmez mi?
Vu que ça fait 5 ans que vous êtes ensemble, pourquoi ne pas rester avec elle?
Peki madem.
OK.
Bohannon, madem oraya kadar gidiyorsun Hanna'ya Gingham'dan bir top kumaş, oğlanlara da şeker getirir misin?
Tu sais, Bohannon, puisque tu vas là-bas, tu pourrais prendre un rouleau de ruban Vichy pour Hanna et du sucre candi pour les garçons?
İyi madem.
Très bien.
Evet, seni seviyorum ve seveceğim ama madem sana o kadar büyük yük oldum ayrılma vaktimiz gelmiştir demektir.
Je t'aime, oui, je t'aimerai toujours, mais je suis devenu un fardeau trop lourd à porter pour toi, Je pense pas qu'on soit bien ensemble. Je ne pense pas que ce soit sain.
Madem öyle neden kimseyi gözaltına almadık?
Si c'est le cas, pourquoi on a encore personne en garde à vue?
Madem kötü hissediyorsun, neden onu yemeğe götürmüyorsun?
Si tu te sens si mal, pourquoi tu ne l'emmène pas déjeuner?
Madem manevi değeri vardı, neden müzede sergileniyordu?
Si elle a tant de valeur sentimentale, pourquoi la mettre dans un musée?
Ama madem konuyu buraya getirdiğin, neden... babanla ilişkini düzeltmek istemiyorsun?
Mais puisque tu en parles, pourquoi ne veux-tu pas réparer ta relation avec ton père?
Madem kim olduğumu biliyordunuz, neden bilmiyormuş gibi davrandınız?
Si vous saviez qui j'étais, pourquoi prétendre que vous ne le saviez pas?
Madem viski bardağında yapacaksın...
Et bien, si tu le mets dans un verre de scotch...
Madem hoşuna gitmedi, bizi buradan gönder.
Si tu n'aimes pas ça, eh bien, téléporte-nous ailleurs!
Madem yapmayacağız hiç değilse azıcık ucundan göster.
J'arrête. Laisse-moi voir tes seins. Au moins ça.
Sıcak süt getireyim sana madem.
Je devrais peut-être vous servir un peu de lait chaud.
Öyle olsun madem.
D'accord.
- Pekâlâ, madem ilgilenmiyorsun.
Très bien, ça ne vous intéresse pas.