Madıson translate French
139 parallel translation
Önünde duruyordu, güzelliği odayı aydınlatıyordu. Ruhu aşkın müziğiyle doldu. Bu, tanımadığı bir duyguydu.
Elle était devant lui, d'une beauté lumineuse, emplissant son âme d'un amour qui lui convenait si mal.
Garip bir şey ama onu geçen sene cenaze odasında yatarken gördüğümde bana hiç tanımadığım biri gibi gelmişti.
C'est curieux, mais... quand je l'ai vu étendue dans son lit, l'an dernier... J'ai trouvé quelqu'un que je connaissais à peine.
VİYANA Strauss müziği, şöhreti ve kolay çekiciliği ile... savaştan önceki Viyana'yı tanımadım.
Je n'ai pas connu Vienne avant la guerre... avec sa musique et son charme facile.
Babasından başka bir insan tanımadı.
Elle n'a jamais vu d'autre etre humain que son pere.
Üç yıl beni tanımadı bile. Simdi beni istemis.
Il a oublie pendant trois ans que j'etais son fils.
Bu onu niye tanımadığımı açıklıyor.
Voilà pourquoi son visage ne me disait rien.
Müstakbel eşi hiç tanımadığım genç bir adamdı ve zenciydi.
Et que son fiancé était un jeune homme que je n'avais jamais rencontré... et qui se trouvait être noir.
ve Simon Johnson'ın evinde gece son buldu ve sonra 3 adamla tramvayda. Üstelik tanımadığın 3 adamla.
Puis tu te retrouves avec ces 3 types au side-car que tu ne connais pas.
Onu tanımadın mı?
- Je ne l'avais pas reconnu... sans son arme. Tu sais qui c'est?
Bu yağmurluğu giyiyorum çünkü bildiğiniz gibi müstehcenlik yüzünden bir kaç kez tutuklandım ve en son tutuklandığımda Los Angeles'taydım ve paltomu giyecek zaman tanımadılar.
La raison est que, comme vous le savez tous, j'ai été arrêté quelques fois pour obscénité. La derniére fois, c'était á Los Angeles et j'ai pas pu prendre mon manteau.
Gidip hiç tanımadığı insanların kapısını çalıp papağanını aradığını söylüyor.
Il dit à des inconnus qu'il cherche son perroquet.
Kaptan aklımı okur gibiydi. Bozuk Latincesiyle bu gizemli kadını onun d fazla tanımadığını kendisine birinden veya bir şeyden korunmak için geldiğini söyledi.
Le capitaine semblait avoir lu dans mes pensées et dans son latin sans syntaxe, me dit qu'il ne savait rien de cette belle et mystérieuse dame qui lui avait demandé protection, semblant craindre quelque chose ou quelqu'un.
Birden aslında hiç tanımadığım bir yüze baktığımı fark ettim.
Je ne reconnaissais plus son visage.
Evet, onun gibi bir adam hiç tanımadım.
Je dois dire que c'était un homme qui n'avait pas son pareil.
Sanki bir anda gözlerim açılmış ve onu hiç tanımadığımı anlamıştım.
C'était comme ouvrir les yeux et découvrir tout à coup que je ne savais rien à son sujet.
Vurucuların sıradışı hamlelerini ölümsüzleştirmeye... her daim hazır gazeteciler... sahada tanımadıkları bir oyuncu görürler... Babe Ruth'un arkasında sırasını beklemektedir.
Les journalistes, anxieux, comme toujours, d'immortaliser... les exploits de ces frappeurs de coups de circuit... ont remarqué un étrange nouveau joueur... qui attendait son tour, après Babe Ruth.
Bu Mad Wing, koruması.
Lui, c'est Wing le cinglé, son garde du corps.
Son yapmak istediğim şey geceyi tanımadığım insanlarla geçirmek.
Je n'ai pas la moindre envie de passer la soirée avec des inconnus.
Şimdi bu adam parasını hiç tanımadığı birisine verecek.
Cet homme va donner son argent à un pur étranger.
Yolladığınız fotoğraftaki yaşlı... ve hasta kişiyi tanımadı.
"malgré Ia photo, elle ne se rappelle pas, " á cause de son âge et de son air malade.
Kendi köpeği onu tanımadı.
Son chien ne l'a pas reconnu.
Hiçbirinin o adadan sağ bir şekilde ayrılma gibi bir hayali yoktu bu yüzden, Japonlar adayı istila etmeden üç gün önce büyük baban Hava Kuvvetleri'nden Winocki adında bir topçudan hiç tanımadığı birinden daha önce hiç görmediği oğluna altın saatini vermesini istemiş.
Tous savaient que cette île serait leur tombeau. Et donc 3 jours avant l'assaut final des Japs, il demanda à un aviateur nommé Winocki qu'il venait de rencontrer, d'apporter à son fils nouveau-né qu'il n'avait jamais vu, sa montre en or.
Biri Mad Hatter'a kendi zihin kontrol cihazlarından birini yerleştiriyor ve diğer iki komedyene de aynı şeyi yapıyor.
Quelqu'un a greffé sur le Mad Hatter une puce hypnotisante de son invention et a fait la même chose à deux comiques.
Üstümüz olan biri üzerinde "mini etekler yukarı" yazan ceketini çıkardı.
Un soldat survolté a ôté son gilet pare-balles, dévoilant un T-shirt qui arborait un slogan de MAD : "Mini-jupes, maxi-vue."
Dıoğru dürüst tanımadığın birine kalkıp konuşamazsın "şey" i ile ilgili.
On le connaît pas, on peut pas lui parler de son truc.
Herhangi bir kazanç olmadan onun deli kardeşinin tanımadığımız birine... suikast düzenlemesini durdurmak için cinayet silahını kaleye sokmamı mı benden istiyorsun?
Je devrais planquer l'épée pour empêcher son cinglé de frère de tuer un inconnu. - Et tout ça gratis?
Tanımadığını görebiliyordum.
A son air, j'ai compris que non.
O zaman mutlaka kimliklerini görmek isteyin. Ve asla tanımadığınız biriyle arabaya binmeyin.
Encore une fois, on s'assure de son identité, et on ne monte absolument jamais en voiture avec un inconnu.
Tanımadığını biliyorum, ama kim olduğunu biliyorsun
Je sais que tu ne le connais pas, mais tu connais son existence.
Ben onun yaşındayken MAD Magazine hastasıydım.
A son âge, j'adorais Ma Magazine.
Nate, o yaşarken onu tanımadıysan, asIa tanıyamayacaksın.
Si tu ne l'as pas connu de son vivant, c'est trop tard.
9 no'lu üyenin davasına 8 yıl önce bu ofis bakmış ve kimsenin onu tanımadığına inanmak zor.
Le meme procureur ayant traite ce dossier il y a 8 ans... il est impensable que personne de son equipe ne l'ait reconnue.
Babasını hiç tanımadım.
Je n'ai pas connu son pére.
Bu, kurbanın katili tanımadığı anlamına geliyor.
Ça voudrait dire que la victime ne connaissait pas son assassin.
Artık "Taurus" marka silah taşımadığını biliyoruz.
- Je vais signaler qu'il s'est débarrassé de son Taurus.
En son ne zaman dışarı çıkıp, tanımadığın insanların olduğu bir partiye gittin?
Sérieusement, c'était quand la dernière fois qu'on s'est amusé à une fête avec des gens que tu ne connaissais pas?
sonra Yeşim Saray'da aşk için savaştın son olarak da daha önce hiç tanımadığın, değişik ailelerden kardeş olan iki kişiyi kurtardın.
Puis tu as combattu par amour au palais de jade. Et enfin, tu as... secouru un inconnu, qui est également ton frère.
Babasını hiç tanımadı.
Il n'a jamais connu son père.
Babasını tanımadığını söylüyor.
Il dit ne pas connaître son père.
Bardan hiç tanımadığın bir kadını aldın... balayı süitimize getirdin... ve iğrenç kırmızı sutyenini çıkardın.
T'as ramassé une étrangére dans un bar, tu l'a ramenée dans notre suite nuptiale, et t'as enlevé son soutif dégueu?
Anne babasını hiç tanımadı.
N'ayant jamais connu ni son père ni sa mère.
Boş ver, kredi kartı numarasını tanımadığı bir yabancıya vermeyi düşünmediğini söyledi.
Elle a dit qu'elle n'allait pas donner son n ° de carte de crédit à un black inconnu.
Bardaki kimse onu tanımadı ve kredi kartı makbuzunu imzalamamış.
Tu sais, personne là-bas ne l'a reconnue et elle n'a pas signé son reçu de carte de crédit.
Oedipus babasını bulduğunda onun gözlerini çıkararak öldürmüş ve tanımadığı annesi ile evlenmiş.
Œdipe s'arracha les yeux, quand il découvrit qu'il avait tué son père et épousé sa mère. Il le sut trop tard.
babasını tanımadı, çünkü annesi "koca değiştiren"... türdendi.
Elle n'a pas connu son père, car la mère était du genre... "pas de mari fixe".
Bu komik, çünkü Jack, çocuğu kum yerken son dört saatini sigara içerek ve cep telefonuyla konuşarak geçiren deli bir kadının, tanımadığı iki insana nasıl ebeveynlik tavsiyesi verdiğini merak ediyor!
Alors Brantley aimerait t'en emprunter un. C'est drôle, Jack s'étonnait justement qu'une folle fumant comme un pompier et plus à l'écoute de son portable que de son gosse ose donner des conseils à deux parfaits inconnus.
Yani Lisa'nın adı yazılı olan, anne ve babamın gidip dua ettiği mezarda hiç tanımadığımız birinin külleri mi var?
Alors, dans le caveau de Lisa, avec son nom dessus, Là où mes parent vont la voir et prier, ce sont les cendres d'un parfait étranger?
Lateesha'nın kızını okula götürdün. Kendisini de MAD'ye bıraktın.
Vous emmenez sa fille à l'école, vous la déposez à son travail.
Tek istediğim tanımadığım güzel bir kadınla yemek yemek beni nasıl gördüğünü öğrenmek ve ilginç biriymiş gibi davranmak.
Tout ce que je veux, c'est souper... avec une belle femme encore anonyme... me voir à travers son regard et faire semblant d'être intéressant.
Demek ki bunu bilenler, önce fedaiyi vurmak tedirginliği taşımadılar,. Çünkü tabancasının çalışmayacağını biliyorlardı.
Donc le ou la coupable savait qu'il était inutile d'abattre d'abord le garde du corps, parce que son arme ne lui servirait à rien.
Tanımadığım bir adam öldüğü ve seninle onun hakkında konuştuğum için suçluluk duyduğumu.
Demandez-moi si je me sens coupable parce qu'un type que je n'ai pas connu est mort Et je suis là, vous parlant à son sujet