Masanın üstünde translate French
319 parallel translation
Bronz bir heykel mi? Masanın üstünde gördüğün atlar.
Oui, quoi, les chevaux que t'as vus là, sur la table.
Ellerinizi masanın üstünde tutun, hepiniz.
Gardez vos mains sur la table, tout le monde.
Bir filmde adamın tekinin örtüyü masadan çektiğini ve her şeyin masanın üstünde kaldığını görmüştüm.
J'ai vu ça dans un film, un type qui tirait la nappe, et tout restait en place.
- Döktüm anne, masanın üstünde.
- C'est déjà fait.
- Memnun oldum. Bir Aşk Rüyası alın. Masanın üstünde.
Les "Rêves d'amour" sont sur la table, servez-vous.
Buradaysa, masanın üstünde bulabilirsin.
S'il est quelque part, c'est sur le bureau.
Burada, masanın üstünde buldum.
Je l'ai rencontré ici.
Çıkardım bile, masanın üstünde.
Je l'ai fait. Elle est sur votre bureau.
- Hayır, seninkiler masanın üstünde.
Les tiennes sont sur la table.
Honor'un bazı eski dergilerin arasına bir kağıt koyduğunu gördüğümü sandım orada, masanın üstünde.
J'ai cru voir Honor mettre un papier dans une des revues qui étaient sur la table.
Masanın üstünde de bir mum mu olacak?
Avec une bougie allumée sur la table?
Hadi al, masanın üstünde
Prend-le, il est sur la table.
Pekala, ellerin masanın üstünde kalsın.
Vos mains sur la table!
Hani geçen gün şu masanın üstünde duran gömleklerden birini.
Une de celles qui étaient sur le comptoir.
Masanın üstünde uyumuş kalmış.
Il dort sur la table.
Masanın üstünde.
Elles sont sur la table.
Orada, masanın üstünde!
Là, sur la table!
Masanın üstünde, karalama yaptığın birkaç kağıt vardı.
Je savais que tu avais quelques brouillons pour tes notes.
Koridorda masanın üstünde.
- Sur la table de l'entrée.
Makbuzunuz ve yedek anahtarınız salondaki masanın üstünde olucak.
Le reçu et une seconde clé seront dans le hall.
Sığınakla veya başka bir şeyle ilgili belge ve fotoğraf isteyenler için masanın üstünde bir şeyler var.
Si vous désirez des photos, il y en a sur la table, avec d'autres documents utiles.
Masanın üstünde daire şeklinde iz istemiyoruz.
Et on ne veut pas de ça.
- Masanın üstünde.
- Sur la table.
Orada, masanın üstünde.
Sur le bureau, là.
Evet, masanın üstünde!
Ouais, sur ton bureau.
Paran masanın üstünde.
Votre argent est sur la table.
Masanın üstünde leke bıraktı.
Il y a une tache sur la table.
Oradaki masanın üstünde 50 kuruş var. Al, senin.
Il y a 50 cents sur le bureau là-bas, prenez-les.
Dirsekler masanın üstünde olmalı ve ani hareket yapmak yok.
Les coudes doivent rester sur la table....et pas de mouvements brusques...
Masanın üstünde.
Au cas où ça t'intéresserait...
Tam şurada, bu masanın üstünde görmek istiyorum.
Ici, sur ce bureau.
Etrafında çok insan olur masanın üstünde bu telefonları ve ıvır zıvırları görürüm boş şeyler.
Tous ces gens autour de vous... ces téléphones, ces trucs sur votre bureau... mais c'est le vide.
Masanın üstünde bir albüm var.
Il y a un album sur la table.
Bütün notlarım burada Brad. Masanın üstünde, teybin yanında.
Mes notes sont sur le bureau, à côté du magnétophone.
Çay, masanın üstünde.
Le thé est servi.
Masanın üstünde dans edip, her şeyi kırmanı o mu istedi?
- Ouais. Il t'a demandé de danser sur les tables?
Hayır, masanın üstünde dans edip, her şeyi kırmamı o istemedi.
- Non, c'est pas ça.
Masanın üstünde.
Sous la table.
Hemen şurada, masanın üstünde.
Juste là, sur la table.
Anahtarı masanın üstünde unuttum.
J'ai laissé la clé sur la table.
Telefon rehberi masanın üstünde.
Le bottin est sur la table.
Yemek masanın üstünde. "
P.S. Le repas est sur la table. "
Daha doğrusu, Cruikshank, Rackham ve Spy'ın... ve tanımadığım daha birçok eski İngiliz karikatürist ve illüstratörün eserleri... uzun bir masanın üstünde duruyor.
et tous ces illustrateurs et caricaturistes anglais que je suis trop inculte pour connaître.
Şu şey de masanın üstünde.
Et cette... chose sur la table.
Termosun masanın üstünde.
Ton thermos est sur la table.
- Ben Gloria, ehliyetimi masanın üstünde, meyvelerinyanında unutmuşum.
C'est Gloria, j'ai oublié mon permis sur la table, à côté des fruits.
Sanırım masanın üstünde bir şey bıraktım.
J'ai oublié un truc à l'intérieur.
- Masanın üstünde.
Sur ton bureau.
Tabaklar masanın üstünde.
L'assiette est sur la table.
Yazı malzemeleriniz, masanızın üstünde, efendim.
Le papier, mon général. Il est sur votre bureau.
Panzehir tam karşımda, masanın üstünde.
L'antidote est juste devant moi.