Üstünde translate French
15,492 parallel translation
Düellomuz sırasında bunu Kanca'nın üstünde kullanmamı istiyorsun.
Et tu veux que je m'en serve sur lui pendant notre duel.
23 yıldır sadece kağıt üstünde bağımsızdık.
Durant 23 ans, notre indépendance n'a existé que sur le papier.
Hadi onun üstünde çalışalım.
Mm... Allons travailler sur ça.
Sadakat, güçlüler tarafından el üstünde tutulan, zayıflar tarafından da zayıflıklarını meşrulaştırmak için yüceltilen, abartılmış bir erdem John.
La loyauté est une vertu très surfaite, John, soutenue par le troupeau, sanctifiée par les faibles pour justifier leur faiblesse.
İş arkadaşım Bayan Montenegro, yüz yapılandırması üstünde çalışıyor.
Ma collègue, madame Montenegro, a fait une reconstruction faciale.
Onun dışında sol omzunun üstünde küçük bir çatlak buldum.
J'ai également trouvé une petite fracture sur la pointe inférieure gauche de l'omoplate.
Bu fotoğrafta haç takıyorsun, ama şu an üstünde değil.
Sur celle-la vous portez une croix. Mais plus maintenant.
Promili.08'di, yasal sınırın biraz üstünde.
Son taux d'alcoolémie était de 0.8 Juste au dessus de la limite légale.
Tek istediğim seni dizlerinin üstünde "İstifa ediyorum" derken görmek.
Tout ce que je veux, c'est te voir à genoux dire "je démissionne".
Yolumun üstünde.
C'est sur mon chemin.
49 yıldır el üstünde tuttuğum bu adam için ne söyleyebilirim?
Que puis-je dire sur cet homme que j'ai chéri pendant 49 ans?
Biz gözümüzü onun üstünde tutarken siz de DNA'yı alıp test eder ve ufak makinenizle yapacağınız şeyi yaparsınız.
Tu prends l'ADN, tu le testes pendant que nous le surveillons et tu fais ton truc avec notre petite machine.
Bu tuhaf çünkü bu kutu benim masamdaydı ve ayrıca bunu da masamın üstünde buldum.
C'est étrange, parce que cette boîte était dans mon bureau, et j'ai aussi trouvé ceci sur mon bureau.
- Dinleme cihazi var mi üstünde?
- Tu as des micros?
Ne üstünde çalisiyor o?
Sur quoi travaille t'il?
- Doğru. Gözüm üstünde.
Exact, j'ai les yeux sur lui.
Bunun üstünde çalışmak ister misin?
Tu veux participer à ça?
Chicago'da ki her sendika, Tampico için senin ve senin çocukların üstünde ki kremayı alıyorlar.
Tous les gangs de Chicago à Tampico volent pour vous.
Bir dövme gibi, ama kafamın üstünde.
C'est comme un tatouage, mais sur ma tête.
Masamın üstündeki boru çalışma alanımın üstünde damlatıp duruyor.
Le tuyau au dessus de mon bureau dégouline.
İki ; üstünde Süper Komik Komik Adam yazıyordu.
Deux - - il est dit Super Joy Joy Guyy.
MotoGP topluluğu onu el üstünde tutuyor.
Il a rejeté la communauté du MotoGP et il s'est battu pour ses convictions.
Ayaklarının üstünde durma zamanı geldi artık, oğlum.
Il est temps de se défendre, fils.
Seni su üstünde tutabilirim.
Je peux te maintenir à flots.
Kafasındaki mermi izine göre dizlerinin üstünde, kontrol altındaymış.
Vu l'angle d'entrée, celui-ci était à genoux, sous contrôle.
Seninki kesinlikle ortalamanın üstünde.
Mais la votre est au-dessus de toutes.
Ben Weston Steward'ı öldürdüğümden ve Chavez yatağımın üstünde Nick'in Grimm kitabını bulduğundan beri.
Depuis que j'ai tué Weston Stuart, et que Chavez a trouvé le livre de Grimm de Nick sur mon lit.
Olur mu öyle şey baba. Başımızın üstünde yerin var.
Tu peux rester autant que tu veux.
En iyi meyveyi soracaktım sana ama sonra fark ettim ki asıl merak ettiğim şey kolunun üstünde neden yara bandı olduğu ama sonra fark ettim ki asıl sormak istediğim soru şuymuş gider misin acaba?
J'allais vous demander quel est le meilleur fruit, puis j'ai réalisé que ce que je voulais vous demander c'était pourquoi vous avez un pansement sur le bras, puis j'ai réalisé que ce que je voulais vraiment savoir c'est si vous pouviez partir?
Beyaz masa örtüsünü arıyorum, şu üstünde güller olan.
- Je cherche la nappe que nous avons, celle avec les roses.
Aslında bu kaşmir bir atkı ve şu an üstünde ayak izi var.
En fait, c'est un lancer cachemire, qui maintenant a une empreinte de pieds dessus.
Roketim üstünde bayağı çalıştım.
Je fais de grands progrès sur la fusée.
Saatte ortalama 128 km hızla, kırmızı ışıklarda hiç durmadan... -... 11 dakikanın üstünde ulaşırsın.
À 130 km / h, ne t'arrête pas aux stops et aux feux rouges, et tu y arriveras dans juste 11 minutes.
Kasadan eksik olan parayla aynı ama silahı yoktu üstünde.
Le montant qui manquait dans la caisse. Mais pas de flingue.
Tamam, son pingin ses paketi üstünde bir analiz yapıyorum.
Ok, je lance une analyse sur les paquets sonores du dernier endroit où il a émis un signal.
Ne üstünde çalıştıklarını bilmiyorsun.
Tu ne sais pas ce qu'ils fabriquent à l'intérieur.
Bu elektromanyetik kilit, 4000 pound'un üstünde kuvvete sahip.
Cette ventouse magnétique résiste à presque 2 tonnes. Le double de ce que j'ai jamais vu.
Nevada üstünde, Beyaz Dağlar'ın yakınında.
Au-dessus du Nevada près des Montagnes Blanches. Ils descendent.
Bir proje üstünde çalışıyorum ve gerçekten katkı sağlayacağını...
Je travaille sur un projet et je pense vraiment que ça... ouvre des perspectives...
Tamam, Nisan 71'de bir video vardı ; eliptik şekilli bir nesne Phoneix'in üstünde tespit edilmiş ve sonra göğün ortasında kaybolmuştu.
En avril 71, il y a eu une video... un objet elliptique qui a été repéré au-dessus de Phoenix, et a brusquement disparu dans le ciel.
Uyuşturucu gemileri, suikast teşebbüsü artık ne olursa, kağıt üstünde hep Saul Guerrero'nun adı yazıyordu.
Si nous avons entendu bavardages sur des cargaisons de drogue ou l'identité d'un meurtrier... quoi qu'il en soit, sur le papier il était Saul Guerrero qui m'a averti.
18 yaşında erkek, dairesinde sol göğsünün üstünde silah yarasıyla bulundu.
Homme de 18 ans, retrouvé dans son appartement avec une blessure par balle dans le cadran supérieur gauche.
Sanki bir şeyle meşgulmüş gibi parmaklarını klavyenin üstünde dolaştırıyordu ama her zamanki bir şey yapmıyordu tabii. O yüzden olayın özünü anladı sanıyorum.
Il a fait ce truc où il agit comme s'il était occupé, son doigt a en quelque sorte tremblé sur la touche shift et il ne fait pas grand chose, donc je pense qu'il a compris l'essentiel.
- Annalise, üstünde mikrofon olabilir.
Annalise, il a peut-être un câble. J'en ai pas.
Yasayı kişisel duygularımın üstünde tutmak benim görevim.
C'est mon travail de la respecter, peu importe mes sentiments personnels.
İnsan kafataslarından oluşan bir yığının üstünde emirler yağdırıyor musun?
Tu diriges depuis le haut d'une pile de crânes humains?
Yeteneklerinin üstünde bir hastanede çalışıyor.
Elle travaille dans un hôpital qui est au-dessus de ses capacités.
- Annalise, üstünde mikrofon olabilir.
Annalise, il a peut-être un câble.
Seni temize çıkarıp, Müdür'ü de feda etmeleri için bu konu üstünde karışıklık yaratarak zarar vermeliyiz.
On doit profiter de ça en causant tellement de dégâts à la Cabale qu'ils n'auront d'autre choix que de vous disculper et de sacrifier le Directeur.
- İçeriden çıkartılan kalıntılar üstünde ilk DNA testlerini yapmışlar ve bir işçi hariç tüm işçiler ortaya çıkmış.
Et? Ils ont effectué les tests ADN sur les cadavres retrouvés à l'intérieur, et tout le monde a été comptabilisé sauf un employé.
Sahte Küba kimliğinin üstünde yazan adreste arama yapıyoruz.
Nous fouillons l'adresse qui figure sur votre faux permis Cubain en ce moment.
üstüne 19
üstüne alınma 28
üstüne üstlük 16
üstünü ört 16
üstünü değiştir 20
üstünü giyin 16
üstünü giy 19
üstüne bastın 27
üstüne alınma 28
üstüne üstlük 16
üstünü ört 16
üstünü değiştir 20
üstünü giyin 16
üstünü giy 19
üstüne bastın 27