Ne kitabı translate French
1,754 parallel translation
Pardon, ne kitabı?
- Quel livre? - C'est...
Lütfen bana o değerli kitabından bok gibi bir film çıkartan adamın karısını sikmekten zevk almadığını söyleme.
Ne me dis pas que ça ne t'a pas fait plaisir de baiser la femme du mec qui a transformé ton cher livre en navet.
Kitabı uyarlaman için sana yarım milyon dolar ödendi ve sen öyle yapmadın.
T'as eu 500 000 $ pour adapter un livre et tu ne l'as pas fait.
Ben aşırı dindar falan değilim, ama bu imgelemler hiç yanılmadı, bir kere bile, ve bu kitabın önemli olduğunu söylüyorlarsa, İnanmam lazım.
Mais mes visions ne m'ont jamais trahi. Pas une seule fois. Si elles disent que ce livre est important, je dois y croire.
Ona kitabı göstererek ne yaptığını zannediyorsun?
Pourquoi tu lui montres le livre?
O kitabın başlığı ne olacaktı, Andre?
- Et que sera le titre de ce livre?
Kara kitabındaki sayıları hiç bir zaman Ortalığa dağıtmayan biri olmalısınızdır.
Le genre de personne qui jamais ne partagerait les numéros de son répertoire.
Ayrıca elimde bu kılavuzun Kevin'ın kinden farklı kısmi bir kopyası daha var. Asıl bomba haber şu :... Kitabın üstündeki kan Dr. Browning'e ait ve..... henüz kurumamış.
J'ai aussi relevé une autre empreinte partielle sur ce manuel qui ne correspond pas à Kevin, et voilà le meilleur- - l'échantillon de sang que nous avons pris sur la couverture a une correspondance exacte au Dr Martin Browning.
Benim tüm anlatmak istediğim, kitabın hiçbir anlama gelmediği.
Tout ce que je dis, c'est que ce livre ne veut rien dire.
- Kitabım sende ne arıyor?
Un peu de lecture? - Qu'est-ce que tu fais avec mon livre?
Matematik kitabı okuduğu pek görülmeyen birçok kişiye ulaşabilirim.
Je pourrais toucher des gens qui ne liraient jamais un livre de math.
Bunlar ders kitabı değil. Özel olarak mı ödünç verdiniz?
Ces livres ne venaient pas de l'école, mais de votre bibliothèque?
Şiir kitabımı almış. - Ne?
Ils m'ont pris mon carnet de poèmes!
BAŞARININ KOKUSU Anita, kitabın yayımlandığını görecek kadar yaşayamamıştı.
Anita ne vécut pas assez pour voir la publication du livre.
Ne yazık ki Anita'nın, uzun zaman önce kanserden ölen sevgili büyük annesine dair kokuyla tetiklenmiş bir başka anıyı yaşama arzusu,... LeNez'in kitabının yegâne ön baskısına gizlice bakmasına sebep olmuştu.
Malheureusement, le désir d'Anita de ranimer une nouvelle fois le souvenir de sa grand-mère bien-aimée, morte d'un cancer, lui fit mettre son nez dans l'unique exemplaire du livre.
Önceden bu programda olup da artık bu programda olmayan kitabı bul,... cinayet sebebi olan kızgın bir yazarı bulmuş olursun.
Il faut trouver le livre qui était initialement sur ce planning, mais qui ne l'est plus, et on trouvera un auteur en colère avec un mobile pour le meurtre.
Görünen o ki birileri kitabımın dünyaya erişmesini istemiyor.
Il semble que quelqu'un ne veuille pas que mon livre parvienne au monde.
Yine de, Anita'nın ölümü yalnızca ateşi beslemiş,... kitabının ön satışları üstel bir şekilde artmıştı.
La mort d'Anita ne fit que mettre de l'huile sur le feu, multipliant le nombre de précommandes.
Bu ne böyle, boyama kitabından mı arakladınız?
Qu'est-ce que c'est que ça, la page d'un livre à colorier?
O aziz çocukların kitabını bir daha okumayacağım.
Je ne regarderai plus les trains à vapeur de la même façon.
"Ölüm Kitabı" nda yazan mısralardan ; "Çalmadım" mısrası "Çalmayacaksın" olarak,
"Je n'ai pas volé" est devenu "Tu ne voleras point".
Kitabımı harcayamazsınız.
Je ne vous laisserai pas déconner avec mon livre.
Biz en iyisi yer değiştirelim. Benim kitabımın arka kapağını yazacak olsan ne yazardın?
Et ce serait quoi, la quatrième de mon livre?
Dostum çocuklar boyama kitabı değildir.
Mon ami, les enfants ne sont pas des livres à colorier.
Kitabımı okumadın, değil mi?
Je vois que tu ne l'as même pas lu.
Kitabın ne hakkında? Oh.
- Et ton livre, de quoi il parle?
Kitabında böyle birşeyin olduğunu hatırlamıyorum.
- C'est bon, ça! Mais je ne me rappelle pas l'avoir lu dans ton livre.
Ya kitabındaki bölüm 14'e ne demeli?
Et puis ton livre, le chapitre 14 :
Ne yapıyorsun, adamım? O benim kitabım!
C'est mon bouquin!
Kimsenin bir kitabı okuyacaklarına inanmadığını biliyorlar.
Ils savent qu'on ne les juge pas assez intelligents.
Rafta ne olduğunu söyledin şimdi başkanın gizli kitabının içindemi?
Et ce qui serait sur ces planches serait dans le livre du président?
Başkanın kitabındaki tahtada ne var.
Mais les secrets de cette planche sont écrits dans le livre du président.
Geçmişe gidip "David and Jordy."'nin kitabını tekrar yazabiliriz.
Mais c'est pas grave. Nous ne pouvons revenir en arrière et réécrire le livre de "David et Jordy."
Hayat için de bir yemek kitabı olsaydı keşke! İçinde bize tam olarak ne yapmamızı anlatan tarifler olsaydı.
J'aimerais des recettes sur la vie, qui vous diraient quoi faire.
Favori şarkın sona ermiyorsa, ya da en iyi kitabın hiç bitmiyorsa eğer bu gibi şeylerden aldığın haz sürekli devam ediyorsa kim uyanmak ister ki?
Si votre chanson ou votre livre préféré ne finissait jamais, si les émotions suscitées par eux pouvaient continuer sans fin, qui ne voudrait pas rester endormi?
Bakın, onu sadece Amerika'ya yaymak istiyorlar.. .. ama Dave'in kutsal kitabındai kehaneti sıraya koyacaklardır.
Voir, ils ne voulaient répandre dans les États-Unis, mais dans le but de remplir la prophétie de la bible de Dave,
Millet ne derse desin, gücüm ve bilgim olduğunu biliyorum. O kitabın paragrafları ve cümleleri beynimin içinden akıp geçiyor ve kanıma giriyor ve düşüncelerime ve eylemlerime dönüşüyor.
Quoi qu'on en dise, je sais pertinemment que les phrases de ce livre habitaient mon cerveau et pénétraient dans mon sang, influençant mes pensées et mes actes.
Kitabınızı ne kadar sevdi, anlatamam.
- Vous ignorez à quel point elle adore votre bouquin.
Lezbiyen el kitabını okudum ve makyajla ilgili birşey yazmıyordu.
Maman... J'ai lu le Manuel des lesbiennes de A à Z et rien n'est écrit à propos de ne pas se maquiller.
Şu kitabın çok hoş, tamam da, sadece yaprak ve yemişle yaşayamazsın.
Ton livre est bien, mais tu ne peux pas vivre que de feuilles et de baies.
Haydi ama. Kitabın adı bu olamaz, öyle değil mi?
Voyons... elle ne s'appelle pas comme ça.
Evet, senin gibi. Babam ölürken kitabını bir saniye bırakamayan biri gibi.
Comme toi, qui ne peux mettre ton livre de côté tandis que papa meurt.
Tozlanmış 200 yıllık kitabı ne olarak kullanabilirim ki?
Qu'est-ce que je peux faire d'un livre pourri de 200 ans?
Kitabımın bir kelimesini hatta bir virgülünü bile değiştirmem.
Je ne changerai pas un mot ni une virgule de mon livre.
Senin işlerine asla karışmam, ama... bu kız ne yazık ki erken gelişmiş... kitabı... bence kitabı çok komik.
Je ne me mêle jamais de vos affaires, mais... elle est affreusement précoce et... son livre... je le trouve ridicule.
Hiç bir kitabı hoşuma gitmedi.
Aucun de ses livres ne m'a plu.
Her şeyi kitabına göre yaparsan, benim elde ettiklerime ulaşamazsın. - Bunu sen de öğreneceksin.
- On ne bâtit pas ce que j'ai bâti en respectant les règles.
- O kitabı asla okumam.
- Je ne lirai jamais ce livre.
- Yeni kitabın ismi ne olacak?
Le titre? Le train de 12 h 07.
Bir kız kitabını imzalatmak için ne yapmalı?
Alors, que doit faire une fille pour avoir sa dédicace?
60'larda ve 70'lerde tanıdığım insanlardan edindiğim izlenimlere bakılırsa Hoffmann'ın bu işteki rolü, "Helvetica'nın tasarımcısı Max Miedinger'dır" gibi bilgiler içeren bir ders kitabını okuyarak tahmin edebileceğinizden çok daha fazla.
Dans les années 60, 70, des gens que je connaissais m'ont dit que la participation d'Hoffmann dans le dessin de ce caractère, est bien plus importante que ne le laisserait supposer les écrits publiés sur Max Miedinger.