Olamaz translate French
34,622 parallel translation
- Nina ve ben birlikteyiz. - Olamaz.
Nina et moi on sort ensemble.
Olamaz.
- Pas question. - Réponds pas à ça.
Emma, mesele Storybrooke'taki tartışmanız olamaz hâlâ, değil mi?
Emma, ce n'est pas encore à cause de cette dispute que vous avez eue à Storybrooke, n'est-ce pas?
Patlamak üzere gelen bir bomba olmadığı sürece dışarıda olan hiçbir şey burası ile bir alakası olamaz.
Si choqué que tu as pris ton téléphone et appelé les flics. Non, attends.
Bu sabah karıştığı bir kavgadan dolayı iki hafta ziyaretçi alamayacağı yazıyor. - Hayır bu doğru olamaz.
Ils étaient au courant et sont partis pour démissionner officiellement avant l'arrivée du recours.
Olamaz. Bize Suh Casa için tekrar mı teşekkür etti?
Elle t'a remercié encore pour Suh Casa?
Seni benden daha çok haşlamış olamaz.
Il sera pas pire que moi.
Birkaç dakika şöyle düşünüyorsun, " Olamaz!
Pendant quelques minutes, c'est un peu " Waouh, oh, merde.
- Olamaz!
- Merde.
O kadar da kötü olamaz.
Allez, elle ne peut pas être si mauvaise.
Sadece hastamı hayatta tutmak istiyorum. Durumu kötüleştirdiniz. Daha kötü olamaz sanıyordum.
On pense que ceci vous appartient.
Harika, bu da demek oluyor ki depodan ne içeri ne de dışarı bilgi aktarımı olamaz.
Super, donc ça veut dire qu'il n'y a pas d'information transmise vers ou depuis le dépôt.
Hayır, olamaz olamaz!
Non, non, non, non!
Olamaz...
C'est pas vrai!
Olamaz.
Non.
Tesadüf olamaz.
Ça ne peut pas être une coïncidence.
Evet, ama hapishaneden böyle bir şeyi ayarlamış olamaz.
Elle ne pourrait pas orchestrer ça de la prison.
Ama Rawdon hapisteyken bunları yapmış olamaz.
Mais Rawdon n'a pas pu orchestrer ça depuis la prison.
- Olamaz.
- Oh, non.
Evet Rick. Bağışlanan şeyleri açık artırmaya çıkarırsak parçalar halinde olamaz.
Les pièces pour la vente aux enchères ne doivent pas être en pièces.
Olamaz!
Non!
Hayır, bu olamaz!
Si ça pose problème.
Gerçekten bir gün seçmediği sürece bir randevun olamaz.
Il a pas fixé de date, vous avez pas rencard.
- Olamaz!
- Bon sang, non!
Bu doğru olamaz.
C'est impossible.
Evet haklısın bu tesadüf olamaz.
T'as raison. Ça ne peut pas être une coïncidence.
Çok geç olamaz, Allison.
Il n'est pas trop tard, Allison.
Orada ne olduğundan çok endişeliyseniz bu yola devam etmememiz için daha iyi bir neden olamaz...
Si vous êtes si inquiet de ce qui se passe au pays, c'est une raison de plus pour rentrer.
Olamaz. Kurbanları sokak kapısından uzakta bulduk.
Non, les victimes étaient très éloignées de la porte d'entrée.
Bu doğru olamaz.
Ça ne peut pas être juste.
Büyük kişisel acılar çekmeden bir adam Benim sahip olduklarıma sahip olamaz!
Un homme n'accomplit pas ce que j'ai fait sans un prix personnel à payer!
Hayır, Allah'ım olamaz.
Non. Seigneur.
Ne demek tüm ameliyatları durduruyoruz? - Olamaz.
Que voulez-vous dire que vous arrêter toutes les interventions chirurgicales?
Bu iyi haberden başka bir şey olamaz.
Ça ne peut pas être mauvais.
Olamaz. Benim adım Oswald Cobblepot.
Je suis Oswald Cobblepot.
Olamaz.
Seigneur.
Boktan bir yerde kalmadan, kimse iyi bir avukat olamaz.
Personne ne devient un bon avocat à traîner dans le coin.
Olamaz, öyle mi telaffuz ediliyormuş?
C'est comme ça que tu le prononces?
Olamaz.
Oh non.
Olamaz, olamaz, olamaz, olamaz.
Oh non. oh. Non, non, non, non, non.
Dünyada bundan daha utanç verici bir şey olamaz.
Il n'y a rien de plus embarrassant au monde que ça.
- Bu Oliver'ın yapacağı bir şey olamaz.
Ça ne ressemble pas à Oliver.
Arkadaşları olamaz mı?
Se peut-il qu'ils soient des amis?
Başka bir nedeni olamaz, Sayın Hakim.
C'est la seule explication, votre Honneur.
O yüzden ödeme yapmak söz konusu olamaz.
Pourquoi il aurait payé..
Olamaz, günahkar kadın seni de yanında götürüyor.
Cette femme perdue te tire vers le bas.
Bu iyi bir şey olamaz.
C'est pas terrible.
Olamaz!
Allez!
Olamaz.
[ronflement]
Biz diye bir şey olamaz.
On ne peut pas être ensemble.
- Hayır olamaz.
- Il ne l'est pas.