Olmadıgı translate French
73,794 parallel translation
Kolay olmadığını biliyorum.
Je sais que ça n'a pas été facile.
Acaba Eros'a yolculuğunun tek yönlü olup olmadığını biliyor muydu?
Je me demande s'il savait que son voyage sur Éros serait sans retour.
Naomi ile birlikte olmamın senin için olmadığına sevindim.
Je suis content que Naomi et moi, ça ne te pose pas problème.
Bu durumdan ise protomolekül numunelerine erişmenin kolay olmadığını anlıyorum.
Ce qui me dit, que les échantillons de protomolécule ne sont pas si faciles à obtenir.
Mars'ın bunun olmasına izin vermeye istekli olmadığı da aşikâr.
Mars ne voulait clairement pas laisser ça se produire.
- Önceden sevgili olup olmadığınızı sordum.
J'ai demandé un jour si vous étiez en couple.
Protomolekül evrende yalnız olmadığımızın kanıtı.
La proto-molécule prouve que nous ne sommes pas seuls dans l'univers.
Şimdilik... Sende bundan olmadığını fark ettim.
Mais pour l'instant, j'ai vu que t'en avais pas,
Seni tanıyorum ve vejetaryen olmadığını biliyorum.
Je te connais. Je sais que t'es pas végétarienne.
Belize olmadığının farkındayım tabii. En azından tekrar bağ kurmamıza yardımcı olur.
Ce n'est pas le Belize, mais... ça nous donnera une chance de nous retrouver.
Mütevazı olmadığın kesin.
Et le plus humble.
Sahip olmadığın ne istiyorsun?
Que voulez-vous de plus?
Çünkü halkın sizden daha iyi bir şansı olmadığını biliyorum.
Je sais que vous êtes la meilleure chance du peuple.
Menzil'deki diğer lordlar artık hiç olmadığı ölçüde sizi kılavuz alıyor.
Les autres seigneurs du Bief vous respectent plus que jamais.
Sonra bir gün Noel Baba'nın gerçek olmadığını öğreniyorsun sonra da Diş Perisi'nin gerçek olmadığını.
Puis j'ai découvert que le père Noël existait pas, et la petite souris non plus.
Şehir dışında da yaşlı köpekler için bir çiftlik olmadığını.
Il y a pas de ferme où on envoie les vieux chiens.
Evet, bu taraftan mutlu olduğunu görüyorum ama yanlış taraftan ve mutlu olmadığım için içerlemiş olabilirim sanırım sana değil, sadece içerlemiş olabilirim.
Oui, je vois que tu es heureux. Mais moi, je suis du mauvais côté. Et je crois que je vis mal de pas être heureuse.
Bana bunun gerçek olmadığını söyle.
Dites-moi que c'est pas réel!
Size yardım etmek istiyorum... Etki görüşleri, davranışlar, inançlar daha önce hiç olmadığı gibi.
Je veux vous aider à influencer les opinions, comportements et croyances, comme jamais auparavant.
Çünkü sen olmadığın kesin.
Ibrahim bin Irem? C'est pas toi.
Yani asla sahip olmadığım bir facelift vardı.
J'ai jamais fait de lifting.
Gotham, bu gece karanlıkta kuralların olmadığını göstereceğim size.
Ce soir, Gotham, dans les ténèbres, il n'y a aucune règle.
Hala beraber olup olmadığımızı sordu.
Il a demandé si toi et moi étions toujours ensemble.
Artık yeraltının veya başka bir şeyin lideri olmadığını biliyor, artık ona ihtiyacımız yok.
Il sait que maintenant vous n'êtes plus la tête du monde souterrain ou chose, nous n'avons plus besoin de lui.
Hala konuşacak bir şey olmadığını mı düşünüyorsun?
Vous pensez toujours qu'on a rien à se dire?
Dostça bir görüşme olmadığını anlıyorum.
J'imagine que ce n'est pas un appel de courtoisie.
Bruce olmadığımı düşündüğünde bile.
Même quand vous pensiez que je n'étais pas Bruce.
Senin yaptığını yapıp da yaşayan olmadı.
Et personne ne vit après avoir fait ça.
Yeni efendilerinin katil sürüsünden başka şey olmadığını biliyorsun, değil mi?
Vous devez savoir que vos nouveaux maîtres ne sont qu'une bande d'assassins, n'est-ce pas?
Fakat sana yeraltı dünyasına bir ilgisinin olmadığını söyleyebilirim.
Mais je peux vous dire qu'ils ne s'intéressent pas à la pègre.
Nerede olduğumuzu, silahlarımızın olup olmadığını soruyordu.
À demander où nous étions, si nous avions des flingues.
- Klon olmadığına emin miyiz?
On est sûrs que ce n'est pas le clone?
Onu yapmadan formülün tam olmadığını söyleyeyim.
Avant que vous ne le fassiez, je n'ai pas vraiment la formule.
Baykuşlar Divanı'nın parçası olmadığını biliyorum. Onları sadece kullandığını. Ama sebebini bilmiyorum.
Je sais que vous ne faites pas partie de la Cour, que vous les avez uniquement utilisés mais je ne sais pas pourquoi.
Sandığın kadar zeki olmadığını anlamak.
Savoir que tu n'es pas aussi malin que tu crois l'être.
Alfred umrunda bile değil. Benim de umrunda olmadığından eminsin.
Tu t'en fiches d'Alfred, et tu t'en fous bien de moi.
İstediğimin bu olmadığını ikimiz de biliyoruz.
On sait tous les deux que je veux pas ça.
Onun bu işle ilgisi olmadığını mı söylüyorsun?
Tu essaies de me dire qu'elle n'avait rien à voir avec ça?
Beni öldürmeye çalışmasıyla ilgin olmadığını söyledi.
Il dit que tu n'as rien à voir avec le fait qu'il essaye de me tuer.
Havalandırma olmadığı için olmuş. Şu anda kapıyı açarsak ani oksijen akımı patlamaya yol açar.
- Car le feu n'a pas de ventilation, alors si on ouvre la porte, une poussée d'oxygène soudaine provoquera une explosion.
Sabit olmadığına, böylece istediğin gibi değiştirebileceğine.
Tu vois, il n'est pas fixe, et donc tu peux faire du futur ce que tu veux.
Cisco'ya artık geri dönüşü olmadığını söyle.
Dis à Cisco qu'on ne peut plus reculer.
Dünyanızda bitki hastalığı olayı yüzünden kahve olmadığını biliyorum ama bu kadar kahve de biraz fazla.
Je sais qu'il n'y a pas de café sur ta terre. à cause de ruine ou peu importe, mais ça, c'est juste une quantité absurde de café que tu rapportes chez toi sur Terre.
- Benim bile henüz farkında olmadığım şeyler henüz hayal bile edemediğim şeyler. - Evet söylemişti.
- Ouais, c'est vrai.
Ama dün beni kurtardığında korkmak için bir sebebim olmadığını hatırladım.
Mais hier quand tu m'as sauvée, ça m'a rappelé que je n'ai aucune raison d'avoir peur.
Temasta olma konusunda çok iyi olmadığımı biliyorum.
Ecoute, je sais que je n'ai pas été top pour garder le contact.
Sorunun sadece baban olmadığını biliyorum.
Je sais que c'est à propos de plus que juste ton père.
Güçlerimi ilk kazandığımda sende de olmadığı için aşırı üzgündün.
Quand j'ai eu mes pouvoirs au début, tu étais perdu de ne pas en avoir.
Aslında olmadığın bir şeye dönüşmeni istemiyorum.
Je ne veux juste pas te voir devenir quelque chose que tu n'es pas.
Evet ama Grodd'un kontrolünde olmadığını nereden bileceğiz?
Comment savoir si ce n'est pas une agent de Grodd?
Özgürlüğüme hiç olmadığım kadar yakınım.
Je n'ai jamais été aussi proche de ma liberté.