Olursunuz translate French
2,311 parallel translation
Siz, siz harika bir çift olursunuz.
Vous! Vous feriez un beau couple.
Hem bedava reklam yapmış olursunuz.
Ca vous fera de la publicité.
Sonuçlarını düşünme konusunda... anlayışlı olursunuz sanıyordum.
Je pensais que toi, au moins, tu saurais ce que c'est d'être jugé à tort.
Bak Hales, ben odamdan izlerim diye düşündüm. Böylece sen ve Nathan da biraz yalnız kalmış olursunuz.
Écoute, Hales, je pensais regarder dans ma chambre, tu sais, pour vous laisser tous les deux toi et Nathan.
Verin onu, yoksa kül olursunuz.
Donnez-le-moi ou vous serez incinérés.
Ve doktor hanımlar. Eğer herhangi birinizin bu konuda tek söz ettiğini duyarsam emin olun acil cerrahiye ihtiyacı olan siz ikiniz olursunuz.
Et, docteurs, si je découvre que l'une de vous a dit un mot de tout ceci à quiconque, je m'assurerai que ce soit vous qui ayez besoin d'une opération urgente.
Hanımefendi, eğer yalan söylediğinizi öğrenirsek bir numaralı şüpheli olursunuz.
On découvre que vous mentez, vous devenez notre suspect n ° 1.
İkinciyi yaparsanız hayatınız boyunca buna pişman olursunuz.
Si vous faites ça, vous allez le regretter toute votre vie.
Yabani bir birey olarak başarısız olursunuz
Vous échouerez si vous êtes individualiste.
Ya kendiniz gelişip olgunlaşırsınız ve düşünme biçiminizi değiştirirsiniz ya da yok olursunuz.
Le défi, c'est de grandir et mûrir, changer notre façon de penser, ou nous allons périr.
Üzerine ocak koyarsanız bir stüdyo daireye sahip olursunuz.
Une plaque chauffante sur ce gosse, et vous avez votre studio à Manhattan!
Umarım bana yardımcı olursunuz.
J'espère que vous pourrez m'aider.
Birkaç dakikanızı ayırabilirseniz beni onurlandırmış olursunuz.
Je serais honoré si vous m'accordiez un peu de votre temps.
O zaman kaçta evde olursunuz? 2 : 30, 2 : 45?
Vous êtes chez vous vers 14 h 30, 14 h 45...
Umarım beraber mutlu olursunuz.
J'espère que vous serez heureux tous les deux.
Ona dikkat edin lütfen, ne olursunuz ona bir şey olmasına izin vermeyin.
C'est vraiment une chouette fille, assurez-vous que rien ne lui arrive.
Sanırım Mitchell'la ikimizin Lily'yi Asyalı özüne uygun bir şekilde büyüttüğümüzü duymaktan mutlu olursunuz.
Merci. Vous serez ravie d'apprendre que Mitchell et moi voulons élever Lily en lui rappelant ses origines asiatiques.
Belki gelecek sefere sizler de evde olursunuz.
La prochaine fois, vous serez peut-être là tous les deux. - Désolé pour le retard.
Eğer Urazov'un etrafında dolanmaya devam ederseniz, hayatınızı riske atmış olursunuz.
Vous risquez votre vie en traquant Urazov.
O kişiyi bulana kadar Dollhouse'ta güvende olursunuz.
Vous serez en sécurité dans la Dollhouse jusqu'à ce qu'on le trouve.
Ne olursunuz.
{ \ - -------ASUPRVO-------- } { \ pos ( 192,230 ) } Pitié.
Aslında ben, siz evde olursunuz diye düşündüm. Ama yoktunuz.
En faitj'avais pensé que vous seriez à Ia maison vous aussi.
Stella Clifton'u işe alırsanız çok yanlış bir şey yapmış olursunuz.
{ \ pos ( 192,220 ) } L'engager serait une énorme erreur.
Umarım halefime de yardımcı olursunuz.
Réservez un bon accueil à mon successeur.
Bize çok büyük iyilik etmiş olursunuz.
C'est important, pigé?
Ben başlayacağım, siz de fikir sahibi olmuş olursunuz.
Je commence, comme exemple.
Yoksa ona hakaret etmiş olursunuz.
Autrement, vous la déshonorez.
Tek vücut olursunuz.
Nos corps nous appartiennent à tous deux.
Belki onu daha fazla kandan alıkoyarsanız çizgiyi aşmasını da engellemiş olursunuz.
En l'empêchant de trouver du sang, vous l'empêcherez de passer.
Kancalı Halatsız nasıl bir operasyonda olursunuz?
Comment peut-on l'être sans grappin?
Çocuklar belki bensiz daha iyi olursunuz.
Ça va aller, les gars.
Akşama iyileşmiş olursunuz.
Jusqu'à demain soir.
Merit nişanlarına işte böyle layık olursunuz.
C'est comme ça qu'on décroche des médailles.
Eğer vatandaş olursak ettiğiniz yeminle herkes gibi, bizi de koruyacağınızı beyan etmiş olursunuz.
Si nous sommes citoyens, votre serment... vous dictera de nous protéger également.
- Burada güvende olursunuz.
- Vous serez en sécurité.
Borelli bildiğin çatlaktı, ama 800 yıl yaşadıktan sonra siz nasıl olursunuz, bakalım.
Un très vieil ami. Borelli était complètement dingue, mais j'aimerais vous y voir passé 800 ans.
Ve eğer Secretariat'ı geçmişte kaybeden biri olmak yerine ona yatırım yaparsanız onun geleceğine yatırım yapan insanlara öncü olacak vizyona sahip biri olursunuz.
Et si vous investissez en lui, au lieu d'être l'homme qui a perdu Secretariat dans le passé, vous serez celui qui aura mené des investisseurs vers son avenir.
Demem şu ki ; gün boyu yazarsanız yazdıklarınızın içine girmiş olursunuz. Bedeniniz, hisleriniz, bilinciniz yazıya aktarılır.
Si on écrit toute la journée, on entre dans une autre dimension, à l'intérieur de son propre corps, de ses sentiments, de sa conscience.
Belki bazı ayrıntıları netleştirmeme yardımcı olursunuz diye düşünmüştüm.
J'espérais que vous pourriez m'aider à éclaircir quelques détails.
Ve zamanımı boşa harcamamış olursunuz. - Gerçekten mi?
Emmène ton malade, gaspille pas mon temps.
Sen ve Shimmer şirin bir çift olursunuz.
Avec Shimmer vous faites un joli couple.
Böylece zaman da geçirmiş olursunuz, değil mi?
Ainsi, vous occuperiez votre temps également, n'est-ce pas?
Ya büyük bir lider olursunuz, ya da bir köle olup rahata ermek için yırtınırsınız.
Soit on est au sommet, soit on est un esclave sur le quai d'une gare.
- Çabucak evde olursunuz.
- Vous serez chez vous en un rien de temps.
Eğer şahinlere öğle yemeği olmazsanız, atmacalara olursunuz.
Si les faucons vous dévorent pas, les buses le feront.
Manhattan'ın stratejik köşebaşlarına birer polis memeuru yerleştirirseniz suç savaşçılarının gerekli mevzilenmesini sağlamış olursunuz ve daha az suç ve trafik olur.
"Si vous placiez des policiers à des intersections choisies de Manhattan, " ça réduirait le chômage des agents de la paix,
Ne zaman onların konserine gitseniz sağır olursunuz.
À chaque fois que je les vois, je deviens sourd.
Yalan söylemiş olursunuz değil mi?
C ´ est un mensonge, n'est-ce pas?
Zihninizin bir tarafında Pete Thomason'un Suçlu olduğunu düşüne bilirsinz... Ama tüm ipuçlarını değerlendirdiğinizde... kararsız ve tedirgin olursunuz... İçinizdeki bu şüpheyi irdelemek ve Pete Thomason'un suçsuz olduğunu... bulmak sizin göreviniz.
Une part de vous peut soupçonner Peter Thomason d'être coupable... mais si, après avoir considéré toute la preuve... vous restez hésitants... vous avez le devoir de donner à Pete le bénéfice du doute... et de l'acquitter de ces accusations.
Trinculo'yla sen de kral naibi olursunuz.
Trinculo et toi-même, vous serez vice-rois.
Her zaman 21.30'da evde olursunuz.
Vous rentrez toujours avant 21 h 30.