Ortağım translate French
5,112 parallel translation
Anlatırsam, suç ortağım olursun. Hayatın büyük tehlikeye girer ve bu riskle yaşayamam.
Une fois que je l'aurai fait, tu deviendras ma complice, et ta vie sera en danger, je ne peux pas vivre avec ce risque.
Ortağım Sean Patterson'ı araştırıyordun.
Vous avez enquêté sur mon partenaire Sean Patterson.
Ortağım John McGarrett ve acil servis travma uzmanı, Malia Waincroft.
Lieutenant Kelly? Mon partenaire principal John McGarett et la responsable trauma des Urgences Malia Waincroft.
Bir ortağım vardı.
J'avais une partenaire.
Bu işteki ortağımın güvenilir olmasından memnuniyet duyuyorum.
Je suis reconnaissante d'avoir un partenaire fiable dans nos affaires.
Ben Dedektif John Kennex. Bu da ortağım, Dorian.
Je suis l'inspecteur John Kennex.
O benim neredeyse 10 yıllık ortağım.
C'était mon collègue depuis dix ans.
Bu ortağım, Dorian.
Lui c'est mon partenaire, Dorian.
Skouras bizim ortağımız.
Skouras est notre partenaire.
Ve ortağımın ismi?
Et mon partenaire?
Onu ortağım olarak görüorum.
Je le considère comme mon partenaire.
Ortağım genelde sıcak bir havluya sarardı.
Oh, uh, ma partenaire le réchauffait d'habitude avec une serviette chaude.
Ve ortağım adına da rahatlıkla söyleyebilirim ki ikimiz de çalışmamızı buraya getirdiğimiz için çok memnunuz.
Et je peux parler en toute confiance au nom de ma partenaire pour vous dire que nous sommes heureux d'apporter notre travail chez vous.
Ve ortağım adına da rahatlıkla söyleyebilirim ki ikimiz de çalışmamızı buraya getirdiğimiz için çok memnunuz.
Je pense pouvoir parler pour ma partenaire en disant que nous sommes ravis d'amener notre travail ici.
İş ortağım, Bayan Johnson.
Mon associée... Mme Johnson.
Ben ve ortağımın, seni korumak için elimizden geleni yapacağımıza söz veriyoruz.
Mais je vous promets que mon partenaire et moi feront tout ce que nous pouvons pour vous protéger.
Benim ortağım gibi.
Il est comme mon partenaire, là.
Ama ortağım sadece üç puanla hayatımı kurtardı.
Mais mon partenaire m'a sauvé la vie avec juste trois points.
Bu da iş ortağım Joan Watson.
Voici mon associée, Joan Watson.
Artık dördüncü bir ortağımız var.
On a un quatrième partenaire maintenant.
Ortağımı özledim de.
Ma coéquipière me manque.
- Ortağımı kontrol etmesi için gönderdim, yoktu.
- Mon partenaire est allé voir. Elle n'y était pas.
Ortağım yaptı.
appeler la police?
Bu da iş ortağım Joan Watson.
Sherlock Holmes. Voici mon associée, Joan Watson.
Burada çalışmıyorum, gizli ortağım denebilir.
Je ne travaille pas ici. Je suis comme une associée discrète.
Önce güvenli bir yer bulacağız sonra da ortağımı arayacağım.
Si sa soeur est en sécurité, j'appellerai des renforts.
Ortağımın kardeşi güvende olana kadar çağıramam.
Pas avant que la soeur de mon équipière soit en sûreté.
- Sadece ortağıma biraz zaman kazandırdım. Ayrıca seni isteyen iki adamı karşı karşıya getirme ihtimalimiz de var. Şimdi gel benimle.
- J'ai gagné du temps pour mon équipière et espérons retourner deux personnes qui vous veulent l'un contre l'autre.
Bu da ortağım Bayan Channing.
Mon associée, Mme Channing.
Bu ortağım, John.
C'est mon coéquipier John.
Peki ortağımı ne yapayım?
Et pour mon partenaire?
Benim ortağım yok, unuttun mu?
Rappelez-vous. Je n'ai pas de partenaire.
Başka bir ortağım da olsa aynı şeyi yapardım.
C'est ce que je fais avec n'importe quel partenaire.
Tamam. O zaman ortağına sorarım.
Je vais demander à ton partenaire.
Ben senin ortağınım!
Je suis ta partenaire!
Bu Kolombiyalı kiralık katilin bir ortağı var mı onu bulmalıyız.
Pour l'instant, tâchons de savoir si ce Colombien avait un partenaire.
Ben senin ortağın olacağım.
Je suis ta partenaire.
Ortağınızın size yardım etmeye çalıştığını da anlıyorum.
Et je comprends que votre partenaire essaye de vous aider.
Bir ortağım vardı.
- J'avais une partenaire du nom de
Ama bir suç ortağı olması lazım.
Clairement, elle ne travaille pas.
Umarım bir gün bizleri ortağın gibi değil de... -... ailen gibi görmeye başlarsın.
J'espère qu'un jour tu ne penseras plus à nous comme à des partenaires, mais comme à une famille.
Bunu ortağına anlatacaktım ama kendisi binaya gizlice girip çıkmış.
Je l'aurais dit à votre équipier, mais il est venu et reparti sans se signaler.
Senin sayende miydi yoksa ortağının mı bilmiyorum ama bak...
Je ne sais pas si c'était toi ou ton partenaire, mais écoute.
Kahraman Depo ajanı ve ortağı Myka Bering'i deli eden Pete Lattimer olamayacaksam o zaman kim olacağım ben?
- Mais si je ne suis pas Peter Lattimer, agent héroïque de l'Entrepôt et le partenaire qui rend Myka Bering fou, alors qui diable suis-je?
Kızın biri en sevdiği ortağıyla beraber bir kaç tek atamaz mı?
Une fille ne peut pas sortir son coéquipier préféré pour quelques coups de bourbon?
Seni temin ederim, Berlin'de beni ortağının siyah sedanına yönlendiren veya onun bir kızıla kapıyı açması ya da Fas'taki o iki ajan, şans eseri değillerdi.
Laissez-moi vous assurer que ce n'était pas de la chance qui m'a conduit à la berline noire de votre partenaire à Berlin ou qu'il ouvrirait sa porte pour une rousse ou encore ces deux agents au Maroc.
- Ortağıyım.
- Je suis son partenaire.
Ortağının taş gibi olduğunu niye söylemedin?
Pourquoi tu ne m'as pas dit que ta partenaire était canon?
Stephen çifte ajanlık yapıp Jedikiah ve kaçık ortağından bir adım önde olmamızı sağlıyor.
Stephen a agit comme un agent double pour nous aider à rester un pas devant Jedikiah et son partenaire lunatique.
Aksi takdirde, memure hanım ortağınıza veda edebilirsiniz.
Sinon, la femme flic, tu peux dire au revoir à ta partenaire.
Oğlun ifademi ortağının Evan'ı öldürdüğü gece orada olmadığımı söyleyerek değiştirmem için bana para verdi.
Stefanie Foster. Votre fils m'a donné de l'argent pour changer ma version pour dire que je n'étais pas là le soir où votre partenaire a tué Evan.