Paranın translate French
7,950 parallel translation
Panterler yarım milyar dolar değerindeki işaretlenmemiş paranın peşinde.
Les Panthères ciblent un demi milliard de dollars d'argent non marqué.
Panterler arkadaşlarım değil. Nakit paranın peşindeler.
Tu leur as parlé de mes larges contributions, n'est-ce pas?
Yola çıkmaya ya da hazırlanmaya vakit olmuyor, yani gelen paranın sana yakın bir havalimanına ulaşması gerek.
Et ces autres choses sont? D'abord, quand la sélection est faite, il n'y a qu'un intervalle de 12 heures avant l'arrivée de l'argent.
Işık gösterisini beğendim Moz, ama zaten algoritmanın ne yaptığını ve Woodford'ın paranın yakınına gelmesini beklediğini biliyorduk.
Entrepôt 9. J'adore les lumières, Moz, mais nous savions déjà ce que l'algorithme faisait et pourquoi Woodford attend que l'argent arrive à lui.
Paranın nereye nakledileceğine biz karar veririz.
Nous leur indiquons où livrer notre argent.
Havalimanından öylece çıkacağız ve paranın bizi beklediği yere geleceğiz.
On sort directement vers l'endroit où l'argent nous attendra. Ici.
FBI'a yardım mı ediyorsun yoksa paranın peşinde misin?
Tu aides le FBI, ou tu prends l'argent?
Biz doğrudan ve sakin bir şekilde paranın bizi beklediği yere geleceğiz, buraya.
On sort directement et on se rejoint directement où l'argent nous attends, ici.
İşte bu yüzden paranın hepsini alıyorum.
C'est pourquoi je vais prendre tous les sous.
Lina'nın ve paranın.
Lina et l'argent.
Paranın Kredit Krepost'tan geldiğini biliyoruz Paris'te özel bir banka.
Nous savons que l'argent est venu du Kredit Krepost, une banque privée à Paris.
Paranın dün o ofisteyken çekildiğini fark ettim.
J'ai remarqué que l'argent est sorti quand elle était au bureau hier.
Ama paranın yeri ayrı, haksız mıyım?
Mais l'argent c'est pas mal. Pas vrai, les filles?
Bu paranın Paristeki özel Kredit Krepost bankasından geldiğini biliyoruz. Diktatörlerden silah tüccarlarına.
On sait que l'argent vient de Kredit Krepost- - une banque privée à Paris favorisée par les oligarques et les chefs militaire.
Veya o paranın ne için olduğunu bilmiyordun?
A moins que tu n'aies pas su à quoi servait ton argent?
Paranın dibine vurabilirim. Ama kişisel bilgimden dolayı elim kolum bağlı oturmalıyım.
Je pourrais me faire une tonne d'argent mais je devrais passer outre en raison de mes connaissances personnelles.
Ya da geriye kalan paranın karşılığı olarak öğrenmek için yalvaracağın bir istihbarat verebilirim.
Ou j'arrête et on marchande le reste... contre une autre info que tu demandais.
- Sadakatleri paranın yattığı yerde yatar.
Leur fidélité va là où l'argent se trouve.
Bilirsiniz, Araplar paranın satın alabileceği en iyi lobicilere sahip.
Vous savez, les Saoudiens ont les meilleurs lobbyistes que l'argent puisse acheter.
Kurye bağımsız iş yapıyor ve paranın bizden geldiğinden habersiz.
Le coursier était un entrepreneur indépendant sans aucune idée que le liquide venait de nous.
Hiçbir STK bu kadar paranın yakınında geçemez.
Aucune OGN n'a une telle somme de monnaie.
- Paranın peşinde düştük. Sahtecilik veya şantaj gerekçesiyle siteyi kapattırmaya çalıştık.
Le Zoo Zone est un nightclub pour les plus de 18 ans.
Bu paranın ne kadarı şu Travis Hall denen pisliğe gidiyormuş? Yüzde beşinden az. Hall sadece bir paravandı.
Elle était censée flirter, faire croire qu'elle était seule, rencontrer le plus de mecs possibles.
Bankalar iflas ettiğinde CIA'den birisi bu fikirle ortaya çıkıverdi. Paranın nereye gittiğine bak.
Quand il y a eu le crack des banques, quelqu'un à la CIA a lancé l'idée de mettre de la teinture dans le système, histoire de voir où finissait l'argent.
Richard'ın o kadar paranın yanına yanaşacak deneyimi yoktu.
Richard n'a pas eu d'expérience qui le mettrait près de ce genre de trésorerie.
- Paranın bitmemesini sağlayacağız.
Faire durer l'argent. Quoi?
Paranın geleceğini söyledi.
Elle a dit que l'argent viendrait
Sonuç olarak, deney sırasında market alışverişi için harcadığım paranın aynısını harcıyordum.
Par conséquent, je passais le même montant sur les achats comme je l'ai eu pendant l'expérience.
Evet, geçen sene kazandığımız çok fazla paranın birazıyla Mr. Coffee satın aldık.
Oui, eh bien, nous avons fait beaucoup d'argent l'an dernier... Et nous avons pu acheter une machine "Mr. Coffee" flambante neuve.
Böyle durumlarda hiçbir zaman paranın tamamına gerek kalmaz.
Ce n'est jamais au sujet du prix plein-pot demandé dans ces cas-là.
- Dosyayı kapatmama yardım edip, paranın yarısını verirseniz bunların hepsini unuturuz. Hatta suçun Lenny'nin üzerine kalmasını bile sağlarız.
Vous m'aidez à boucler mon enquête, vous me donnez la moitié du fric... et je m'arrange pour que vous ne soyez pas embêté.
Bay Egret ve ben paranın tam olduğundan eminiz.
M. Egret et moi sommes sûrs que le compte y est.
Ve o paranın bir kısmını senin üzerinde bulduk.
Et nous avons trouvé une partie de cet argent sur vous.
Şöyle üzücü bir durum var ki Dedektif, çok para kazandığınızda kazanmayan insanlar sizin paranızı alabileceğini düşünüyor.
C'est un triste fait de la vie, détective, que quand vous gagnez de l'argent les gens qui n'en n'on pas pensent qu'ils peuvent vous le prendre
- Tahmin et bakalım paranın izi nereye gidiyor.
Et devinez à qui ça mène.
Hepimize bir iyilik yap da sana 3 adımda online diploma veren hangi zıkkım ülkeyse oraya dön ve paranı geri iste.
Faites-nous une faveur et expulsez-vous pour n'importe quel pays qui vous a donné votre diplôme de conseillère en 3 étapes faciles et demandez à être remboursée.
- Paranı alamazsın.
T'es pas payé.
- Paran burada geçmez.
Oh, votre argent n'est plus accepté ici.
Paranı İsviçre'ye ya da senin gibi adamlar nereye taşıyorsa oraya taşırsın. Kendi adanı alırsın be. Yine de dünyanın en zengin adamlarından biri olursun.
Tu déplaces ton argent en Suisse, ou là où on déplace son argent, tu t'achètes ta propre île, et tu restes l'un des hommes les plus riches sur Terre.
- Cüzdanınız yok mu? - Yok. - Paranız da yok?
Ils mangent ma nourriture, boivent mon café et partent sans payer.
Ne de olsa o hiç istemediğimiz elektrikli kaykaylara ve ve o abartılı yataklara paran başka nasıl yetecekti?
Après tout, n'est-ce pas grâce à ça que tu as pu acheter des skates électriques et des lits extravagants que nous ne voulons même pas?
Eğer avukat tutacak paranız yoksa, sizin için bir tane atanacaktır.
Si vous n'avez pas les moyens, on vous en procurera un. Vous ne pouvez pas...
Hizmetlerimin bir parçası da varlıklarınızı tarayıp paranızın en iyi nerede işleyeceğini bilmek.
Une partie de mon service est éliminé par vos actifs pour voir où votre argent peut mieux vous servir,
Sen paranı aldın.
Tu as ton fric.
Ama bizden paranın kaynağı için duruşma talep edildi.
Et nous avons demandé une audience pour confirmer l'origine de ces fonds.
Zamanı ve paranı bir çalışana yatırım yaparsın,
Vous investissez du temps et de l'argent dans un employé,
Paranı çarçur ettin, değil mi?
Tu as jeté ton argent par les fenêtres, n'est-ce pas?
Paranı değerli bir yatırım fonuna koyarsın ve bir daha dokunmazsın.
Quand tu places ton fric dans des fonds d'investissement, faut plus y toucher.
Paranı çekip de seksi bir başlangıca yatırmazsın.
Et surtout pas l'enlever pour investir dans des start-up.
Yani hiç "Breaking Bad" de mi izlemedin yoksa kabloluyu ödeyecek paran mı yoktu?
Je veux dire, vous n'avez jamais vu "Breakind Bad", ou vous ne pouvez vous permettre d'avoir le câble?
Bir yıl içinde ya banka hesabın suyunu çeker ya da paranı geri alırsın.
Compte en banque garanti asséché dans l'année ou je vous rembourse.
paran 31
paran var 16
paran var mı 160
paranoya 20
paranızın üstü 16
paranı istemiyorum 32
paranı alacaksın 35
paranız var mı 25
paran var 16
paran var mı 160
paranoya 20
paranızın üstü 16
paranı istemiyorum 32
paranı alacaksın 35
paranız var mı 25