Quincey translate French
66 parallel translation
De Quincy'yi uyuşturucu kullandığı için ve Baudelaire'i önüne gelenle ilişkiye girdiği için.
Johnson, De Quincey et la drogue, et la neurasthénie de Baudelaire.
Quincey, Rouce ve Slattery.
Quincy, Rouse et Slattery.
Ne istiyorsun?
Qu'est-ce que tu veux, Quincey?
Karanlık çökmek üzere Quince.
La nuit tombe, Quincey.
Sanırım Yüzbaşı Quince.
On dirait le capitaine Quincey.
Quince, hoş geldin.
Quincey. Tu viens tard.
Zorlu bir av olacak Quince.
Prenez votre fusil, capitaine Quincey.
Benimle ne ilgisi var?
- Quincey Whitmore réunit des hommes.
Meksikalıyla önden gidiyoruz Quincey.
On pourrait les croiser. - Ce serait dangereux.
Eğer seni tanıyorsam bu oyundan zevk alıyorsun Quincey.
- Si nous sommes â découvert. Je pars en éclaireur avec le Mexicain.
Peki sen Quincey, bunca zamandır intikam arzusuyla mı yaşadın?
Les autres n'ont pas eu le choix. Mais c'est plus difficile â dire pour toi.
Sen ne düşünüyorsun Quincey?
Tu ne m'impressionnes pas.
Josh, kötü tahminler yaptığımızı söylüyor.
Qu'est-ce que t'en dis, Quincey?
Bak Quincey, şimdiye kadar söylemedim ; ama benim Tanrı korkum var.
T'es aussi sûr de ce qu'on fait qu'au début? Au début, j'y croyais.
Buna hiç gerek yok! Sen de denemelisin Quincey?
Quelle courtoisie.
Kadın onu yavaşlatır Quincey.
La femme va le ralentir.
Üzgünüm Quincey.
Merci, Quincey.
Artık sözün bir anlamı yok Quincey.
Plus de promesses, Quincey.
- Quincey'e katılıyorum.
- Quand il voudra.
Bazen beni şaşırtıyorsun Quincey.
Parfois tu me fais peur. - Un seul cheval.
Pekâlâ Quincey, ne yapıyoruz?
Bien, Quincey. Qu'est-ce qu'on fait?
Sence yukarda mı Quincey?
- Tu crois qu'il est lâ-haut? - C'est possible.
Bu senin hatandı Jubal. Sanki sen çok iyisin Quincey.
C'est de ta faute, Jubal.
Quincey, omuzum... Sanırım omuzum çıktı!
Je crois que mon épaule est cassée.
Yarın sabah geri dönüyoruz. Canın cehenneme Quincey Whitmore!
Sois maudit, Quincey Whitmore.
Bak seni öldürmek istemiyorum Quincey, ama beni buna zorlarsan Tanrı'ya yemin ederim ki gözünün yaşına bile bakmam!
Ici et maintenant si tu m'y obliges.
Evet.
Dis-le, Quincey.
Quincey, üzgünüm. Sana iyi şanslar. Ama bundan başka seçeneğim yoktu.
On comptait sur toi hier soir, mais tu ne nous as pas laissé le choix.
Bırakmazsanız adım bile atamazsınız!
Sinon, ne vous en approchez pas. Occupez-vous de Quincey.
Beni düşünmeyin!
Laissez-moi. Quincey, je...
Beni anlıyor musun Quincey?
Je veux voir cet Indien mort.
Şurada Thomas De Quincey'den güzel bir söz var. Diyor ki :
Un homme formidable, Thomas De Quincey, a écrit :
- Oh! Günaydın Quincey!
- Bonjour, Quincey.
Sıkma canını Quincey!
Ne vous inquiétez pas, Quincey.
Bay Quincey P. Morris.
M. Quincey P. Morris!
Bir Teksaslı, Quincey P. Morris.
Un Texan. Quincey P. Morris.
Quincey, lütfen izin ver de dokunayım ona.
Quincey, laissez-moi le toucher.
- Selam Quincey. - Bu ne muzip bir sakal.
- Quel méchant gros ours.
Quincey Whitmore'u bulmalıyım.
J'appelle Quincey Whitmore.
Gavin.
Vous connaissez Quincey Whitmore.
Lanet olsun! Atı yakalayın!
- Ça va, Quincey?
İzini bulduğunu söylüyor.
Il a vu des traces fraîches qui vont au sud vers les collines de lave. C'est un sale pays, Quincey.
Anladığım kadarıyla kafasında bizi geri göndermek var.
On continue, Quincey?
Bu sensin Quincey.
Certains hommes veulent maîtriser le temps.
Bilemiyorum Quincey. Bilemiyorum.
Qu'est-ce qui te tracasse?
Ne kadar da bilgilisin Quincey.
- Comme la main de Dieu.
Haydi söyle Quincey!
Dis-le.
Fark etmez, en iyisini sen bilirsin.
Quincey, je suis désolé.
Şimdi Quincey ile ilgilenin.
- Fais attention?
İzle şimdi. - Quincey, sevgilim.
- Quincey, trésor.
- Quincey burada, seni görmeye geldi.
- Quincey est venu vous voir.