Ran translate French
14,562 parallel translation
Şu son birkaç gündür şüphe uyandıran bazı davranışların oldu.
J'ai constaté des comportements louches, ces derniers jours.
Bunu zorlaştıran şey farklı olduğunu düşünmüş olmam.
Ce qui m'a fait si mal, c'est que... Je pensais que tu étais différente.
Hiç suratını makineye bu kadar yaklaştıran olmamıştı.
Personne avait encore osé coller son oreille sur cette appareil.
Bu bebeğin adını "Hayalet Kıran" koyuyorum.
Ce petit bijou je l'appelle un broyeur de fantômes.
Buna fındıkkıran diyorum.
Je l'appelle le "casse-noix".
- Seni bu kadar kızdıran şey ne, adamım?
- Qu'est-ce que t'as? Pourquoi tes énervé comme ça?
Bu yüzden sürekli olarak benden, masaüstündeki dosyaları bulmak veya hapşıran kirpi videoları aratmak gibi basit şeyler yapmamı istiyor.
- Donc il m'a demandé de l'aide pour des taches basics comme trouver un dossier ou des vidéos stupides, peu importe.
Gelmiş geçmiş en büyük rock yıldızlarını erkek mankenlerden ayıran sadece birkaç gen vardır.
Seuls quelques gènes distinguent les plus grandes rock stars des mannequins hommes.
Geri döndüler! Altı hafta süren berbat durumlarının ardından mide bulandıran yüz yaraları mucizevi lav tedavisiyle iyileşti.
Ils sont de retour, après 6 semaines chez les brûlés, leurs répugnantes cicatrices miraculeusement gommées à la lave.
- Sıranızı bekleyin hanımefendi.
Madame, attendez votre tour.
Bizi buna bulaştıran sensin.
Tu nous as embarqués dans cette merde.
Yani, adı başkalarını suya çağıran kişi.
"Celle dont le nom -" appelle les gens vers l'eau. "
Oscar adında sürekli Labradorumu sıkıştıran bir kedim var.
Le mien voulait sauter mon labrador.
Buradaki tek bok ağzından fışkıran şeyler.
Les seules cochonneries sortent de ta bouche.
Yarın gece senin sıran.
Demain, c'est ton tour.
Yıldızımız Rosita Mauri'nin yer alacağı ve Noel Arifesi sahnelenecek olan'Fındıkkıran Balesi'ndeki Clara rolünün seçmeleri için sizi topladım.
Les coryphées vont passer une audition pour le rôle de Clara dans Casse-noisette. Il sera présenté à Noël avec Rosita Mauri. Rosita?
Ayrıca'Fındıkkıran'seçmelerine katılabilirsiniz.
Tu passeras l'audition pour Casse-noisette.
'Fındıkkıran'balesindeki rolü adil bir şekilde kazanırsan prima balerin bile olabilirsin.
Si tu obtiens le rôle, tu continueras à suivre les cours.
Camille ve Félicie, yarın sabah 8'de hanginizin Rosita ile beraber Fındıkkıran'da dans edeceğini öğrenmiş olacağız.
Camille et Félicie. Demain à 8 heures nous saurons qui de vous deux dansera Clara de Casse-noisette avec Rosita.
... Fındıkkıran gösterisi...
Ce Casse-noisette sera le meilleur de...
Camille, Fındıkkıran'daki Clara rolü senindir.
Camille. Tu vas danser Clara dans Casse-noisette.
Félicie, bu akşam Fındıkkıran'da sen dans edeceksin.
Félicie, ce soir, c'est toi qui danseras Casse-noisette.
Usta Koç'un tatar yayı, "Sonsuz kapı kıran".
L'arbalète de maître Bélier, le Fracasseur de portes.
Kırmızı daireye gidin ve sıranızı bekleyin.
Tenez-vous dans le cercle rouge.
Kırmızı daireye gidin ve sıranızı bekleyin.
Attendez que votre numéro soit appelé. Tenez-vous dans le cercle rouge. Attendez que votre numéro soit appelé.
Kırmızı daireye gidin ve sıranızı bekleyin.
Numéro 127. Tenez-vous dans le cercle rouge. Attendez que votre numéro soit appelé.
Kırmızı daireye gidin ve sıranızı bekleyin.
Tenez-vous dans le cercle rouge. Attendez que votre numéro soit appelé.
Şerif içeri gelecek ve evraklarını karıştıran bir İtalyan görecek.
Il va se demander qui est ce métèque qui fouine dans ses papiers.
Kumarhane işini batıran şıllık bu mu?
C'est elle qui a fait couler le casino?
Ama... bunu sana yaptıran aşk.
Mais voilà ce à quoi l'amour t'as réduit.
Arka bahçelerimizi mahvedip ordumuzu batıran hükümet!
Le même gouvernement qui a ruiné notre programme de santé et ruiné notre armée.
Home Depot'un iki katı fiyatı ücret alan eski bir eşya dükkanı var. Garson olarak çıngıraklı yılan çalıştıran bir restoran var.
Y a une quincaillerie qui vend deux fois plus cher que Home Depot, un restaurant avec une vieille vipère comme serveuse...
Mahallelere broşür dağıtan ve telefon direklerine yapıştıran bir sürü insan var.
Vous pourrez en coller dans le quartier, sur les poteaux téléphoniques, etc.
Koridorun ortasında "cinsel faaliyet" diye bağıran aslında sensin.
C'est toi qui cries ça dans le couloir.
Beni Ninja Kaplumbağalar'la tanıştıran sendin.
Tu m'a fait découvrir les tortues Ninja.
Milleti teröristlerle karıştıran, iki yoldan çıkmış polisi öldürmek zorunda kalacaklar.
Ils doivent tuer deux policiers qu'ils ont pris pour des terroristes.
Tamamdır, Finn, senin sıran.
Finn, à ton tour.
Canı sıkıldıkça kendi rekorunu kıran ve kendinden bir peygamber gibi bahseden.. Detroit'li bir arkadaş.
C'est un vrai salaud de Detroit qui aime parler de ses statistiques et de sa future carrière de pro.
Meraklı ve merak uyandıran.
De plus en plus curieux.
Herkes gibi sıranı bekleyeceksin sen de parkçı bücür.
Vous devez attendre votre tour, madame |'agente contractuelle.
Kripton Konseyi, görüntüsü, hatırası bu kadar öfke uyandıran bir çarpıklığa tekrar hayat verilmesini yasakladı.
Le conseil de Krypton a décrété que personne ne donnera plus jamais vie à une difformité aussi détestable à la vue et au souvenir.
Ona saçkıran olduğumu söyledim.
J'ai dit que j'avais la pelade. Tope-la.
Böyle bir şeyi yazmaya bir buçuk saatini ayıran birisi ısrarcı olur. Kendim denedim.
Celui qui prend une heure et demie pour "dessiner" ça... est un acharné.
Herşey sorunsuz işliyordu, ta ki bayan Brooks, virüsün serbest bırakıldığından emin olmak için, sizi bizden kaçıran kadar.
Tout marchait parfaitement jusqu'à ce que mademoiselle Brooks vous le dérobe. Pour être certaine que le virus soit libéré.
Açıkçası hangisi daha kötü bilmiyorum, iblisler mi yoksa onlara inanmamız için bizi kandıran insanlar mı.
Je ne sais pas ce qui est pire. Les démons ou les gens qui exploitent notre bonne volonté.
Sir James'inki gibi göz kamaştıran bir teklifi bir daha bulamazsın.
Une aussi belle opportunité ne se représentera pas.
Bebeği, anlaşmazlığa düşen iki anne arasında bölme fikrini bulan İncil'deki akıllı Kral. Ya da ikiye ayıran.
Le roi philosophe, dans la Bible, qui eut l'idée de "découper" le nouveau-né que deux mères se disputaient.
Beni kızdıran ise vefasızlığı.
C'est sa déloyauté qui m'exaspère.
Paldıran kokusu, içi gidiyor.
Du musc d'Éruptif. Elle en raffole.
Gellert Grindelwald'ı elinden kaçıran birinin bana laf söylemesine izin veremem.
Je refuse les sermons de celui qui a laissé Grindelwald s'échapper.
Ama Roma egemenliğine başkaldıran ve özgürlük isteyen bağnazlar gün geçtikçe artıyor.
Mais chaque jour, des fanatiques défient les règles de Rome et cherchent la liberté.