Seçeneğim yoktu translate French
933 parallel translation
Sayın Ekselansla böyle talihsiz bir karşılaşma istemezdim ama başka seçeneğim yoktu.
Je regrette la malheureuse rencontre avec Son Excellence. Mais je n'ai pas eu le choix.
Seçeneğim yoktu, Sör Humphrey. Ona gerçeği söyleyemezdim.
Pas d'alternative, Sir Humphrey, je n'ai pas osé lui dire la vérité.
Atların çiftlikte işleri vardı. Başka seçeneğim yoktu.
Les chevaux n'étaient pas disponibles.
Kabul ettim. Başka seçeneğim yoktu. Hakkımda çok şey biliyordu.
Il savait tout de moi.
Silahı olunca maaşları ona vermekten başka seçeneğim yoktu.
Il était armé, que pouvais-je faire d'autre sinon lui donner la solde?
Başka seçeneğim yoktu... ama lütfen önce dinle...
Non, j'ai tout combiné. Mais avant de me juger, écoutez-moi...
Başka seçeneğim yoktu.
Je ne pouvais pas faire autrement.
Başka seçeneğim yoktu.
Nous n'avions pas le choix.
Başka seçeneğim yoktu. Başarmalıydım.
Je n'avais pas le choix, je devais la saisir.
Konu o kadar önemli ki başka seçeneğim yoktu.
Je suis confus, mais le message est urgent.
Seçeneğim yoktu.
Je n ´ avais pas le choix.
Böyle yapmaktan başka seçeneğim yoktu.
C'est la seule solution.
- Başka seçeneğim yoktu! Ne?
J'ai le choix?
Aslında pekte seçeneğim yoktu.
Je n'ai pas eu à choisir.
Başka seçeneğim yoktu.
Je n'avais pas le choix.
- Başka bir seçeneğim yoktu.
Je n'avais pas le choix.
Seçeneğim yoktu!
Je n'avais pas le choix.
- Başka seçeneğim yoktu, Scotty.
- Je n'ai pas eu le choix, Scotty.
Tehlikede idin. Seçeneğim yoktu.
Parce que je te savais en danger.
Birileri bu davaya... yeniden Clouseau'nun gelmesini çok istemiş uymak dışında bir seçeneğim yoktu.
On m'a informé que certaines personnes influentes... étaient intéressées à ce que Clouseau reprenne cette affaire. Je n'ai eu que le choix d'obtempérer.
Karımla konuşmanızdan sonra çok fazla seçeneğim yoktu.
Vous avez tellement influencé ma femme...
Müthiş üzgünüm bayım, fakat başka seçeneğim yoktu.
Désolé. Je n'avais pas le choix.
Seçeneğim yoktu.
Je n'avais pas le choix.
Gerçekten başka seçeneğim yoktu.
Je n'avais pas le choix.
Başka hiçbir seçeneğim yoktu.
Il ne me donnait pas le choix.
Başka seçeneğim yoktu.
Je n'avais pas d'autre choix.
Başka seçeneğim yoktu.
Je n'y pouvais rien.
Quincey, üzgünüm. Sana iyi şanslar. Ama bundan başka seçeneğim yoktu.
On comptait sur toi hier soir, mais tu ne nous as pas laissé le choix.
Geçen gece senden ayrılmak biraz zor geldi bana, ama başka seçeneğim yoktu.
Ce fut dur pour moi de vous quitter hier soir, mais je n'avais pas le choix.
Başka seçeneğim yoktu.
" Conservez-moi votre amitié.
Benim hakkımda hüküm vermeden önce şunu bil ki Fraser'ı açıkta yakalamak için başka seçeneğim yoktu.
Ne me juge pas trop vite. C'était le seul moyen d'avoir Fraser.
Başka seçeneğim yoktu.
J'ai pas eu le choix.
- Başka seçeneğim yoktu!
- J'ai pas le choix!
Sattığım için üzgünüm ama başka seçeneğim yoktu.
J'ai dû vendre. Je n'avais pas le choix.
Başka seçeneğim yoktu.
Tu crois que j'avais le choix?
Ama başka seçeneğim yoktu.
Je n'avais pas le choix.
Bu konuda başka seçeneğim yoktu.
- Je n'avais pas le choix.
Seçeneğim yoktu, anladın mı?
Je n'ai pas eu le choix.
- Ama başka seçeneğim yoktu!
- J'avais pas le choix.
Başka bir seçeneğim yoktu efendim.
Je n'ai pas eu le choix, monsieur.
Başka seçeneğim yoktu.
Pas le choix.
Onun haklı olduğunu sezdim ama, seçeneğim yoktu.
J'ai senti qu'elle avait raison, mais je n'avais pas le choix.
- Ah yine bu Bonzo filmlerinden bahsetme, kontrat imzalamıştım başka seçeneğim yoktu.
Pardon de vous déranger là où vous êtes, mais nous avons un problème. Pourriez-vous parler à quelqu'un pendant qu'on localise la provenance de l'appel?
Mac, başka seçeneğim yoktu!
Mac, je n'avais pas le choix.
Şey, belki de başka seçeneğim yoktu.
J'avais peut-être pas le choix.
- Evet ama başka bir seçeneğim yoktu. Kendini darağacına götürmüş oldun.
Vous vous êtes passé la corde au cou.
Başka seçeneğin yoktu. Ama seçeneğim vardı.
- Mais si elle parlait de ses problèmes...
Başka şeçeneğim yoktu.
Je n'ai pas eu le choix.
Başka seçeneğim yoktu.
Que devais-je faire?
- Başka seçeneğim yoktu.
Et tu l'as trahi.
Başka seçeneğim yoktu.
Vous ne faites pas le poids face à Carlos.