Siz merak etmeyin translate French
94 parallel translation
Siz merak etmeyin. Anladım.
Je vous remercie, monsieur... soyez tranquille.
Siz merak etmeyin, evleneceğim kişiyi ben bulabilirim.
Ne t'en fais pas. Je me trouverai un mari.
Asla! Siz merak etmeyin.
Pensez, je lui mène la vie dure.
- Siz merak etmeyin.
- Je vous promets.
Siz merak etmeyin.
Je m'en occupe.
Siz merak etmeyin Bayan Garrison.
Ne vous inquiétez pas.
- Siz merak etmeyin. - İyi geceler.
- Ne vous faites aucun souci.
Tamam. Siz merak etmeyin.
Très bien, ne vous inquiétez pas.
Siz merak etmeyin.
Ne vous en faites pas.
Hayır, Kirsch'in cesedini bulamadık. Siz merak etmeyin.
On n'a pas trouvé le corps de Kirsch, ne vous inquiétez pas.
Siz merak etmeyin.
- Si on peut lui parler, tout s'arrange.
Siz merak etmeyin Bay Lacey.
Ne vous inquiétez pas, M. Lacey.
-... bir son vermelisiniz. - Tamam, siz merak etmeyin.
Faites le nécessaire pour que ce comportement cesse.
Her şeyi halledeceğim, siz merak etmeyin!
on nous attend. Ça va baigner, les enfants!
- Siz merak etmeyin.
- Aucun souci, M. Zadir.
Siz merak etmeyin.
Pas de panique.
Siz merak etmeyin.
Ne vous inquiétez pas.
Siz merak etmeyin.
vous ne vous inquiétez pas.
Siz merak etmeyin.
- Faites-vous en pas pour moi. [Plaintes jouissives]
Merak etmeyin siz.
Soyez tranquille.
Siz madamı merak etmeyin!
C'est moi qui dirige cette maison.
- İyidir. Siz de merak etmeyin.
- Vous l'auriez aussi à ma place.
Hayır, bana birşey bırakmadı... Tamam merak etmeyin siz.
Non, il ne manque rien.
Siz hiç merak etmeyin.
Ne vous faites pas de soucis.
Onu yeneceğim siz hiç merak etmeyin. Tamam.
Mais moi, je vais le trouver!
Ama siz beni merak etmeyin.
Mais t'en fais pas pour moi.
Ben buraya bir saat erken geldim ama siz beni o salonda beklettiniz herkes "Merak etmeyin, anonsu duyacaksınız" deyip duruyordu.
J'avais une heure d'avance. Vous m'avez dit : "N'ayez crainte, vous entendrez l'appel."
Merak etmeyin, oraya giren ilk kişi siz olmazdınız.
Tu ne serais ni le premier ni le dernier.
Siz hiç merak etmeyin, ben şimdi her şeyi konuşarak hallederim.
Laissez, Je vais tout arranger.
Siz hiç merak etmeyin.
Vous inquiètez pas, Rabbi.
Bazı önemli işlerim varda. Gözümün bebeği gibi bakarım ben ona siz hiç merak etmeyin
Je veillerai sur lui comme sur la prunelle de mes yeux.
Siz onu merak etmeyin. Artık sizi ilgilendiren bir mesele değil.
Ne vous inquiétez pas à ce sujet.
Siz yine de hiç merak etmeyin.
Ne vous inquiétez de rien.
Merak etmeyin siz.
Ne t'inquiète pas.
- Siz o konuyu merak etmeyin.
Il n'y a pas plus troufignons bouseux que nous!
Merak etmeyin. Siz ne derseniz, emredersiniz.
S-s-s'il vous plaît, tout ce que vous voudrez, j'obéis.
Öğleden sonraki ufak aksilik için özür dilerim ama siz beni merak etmeyin, gelecek haftaya hazır olacağım.
Désolé pour les erreurs de cet après-midi. Ne vous en faites pas.
Hava kararmadan dönüyor olacağım, siz hiç merak etmeyin.
Je serai de retour dans la soirée. Soyez tranquille.
Siz hiç merak etmeyin.
Ne vous inquiétez pas!
Tuncay yapsanıza alevli, malevli bir şeyler! Siz hiç merak etmeyin.
Tuncay.Tu prépares une assiette de fruits avec des flambées.
Siz merak etmeyin. Mark bu işin bir çözümünü bulacak.
Ne vous inquiétez pas.
Merak etmeyin, Kaptan. Siz daha, "uzun ve başarılı yaşa" demeden önce, eski Tuvok haline geri dönecektir.
Le temps de dire "Longue vie et prospérité", il sera redevenu lui-même.
Siz hiç merak etmeyin.
Ça ne me dérange pas.
Merak etmeyin, siz mezuniyete gidin... - Teşekkürler, Jojo.
- Allez au bal, je nettoierai.
Siz beni merak etmeyin.
Ne vous en faites pas pour moi.
Dostum Hart'ı siz hiç merak etmeyin.
Ne t'inquiète pas pour mon gars, Hart.
Siz heç merak etmeyin.
Soyez sans crainte.
Siz hiç merak etmeyin bayan!
Ne vous inquiétez pas, madame!
- Siz onu merak etmeyin.
- Faites-vous-en pas pour votre fille.
Siz ondan benim arkadaşım olmasını istemiş olabileceğimden endişeleniyorsunuz. Merak etmeyin.
Vous avez peur que je lui demande... d'être mon meilleur ami.
Merak etmeyin siz.
Ne vous inquiétez pas.