Sonuçta translate French
9,712 parallel translation
The New School'daki danışmanım değilsiniz sonuçta.
Vous n'êtes pas ma conseillère à l'université privée de New York.
Sonuçta, babamın bize verdiği ipucu boş çıktı.
Tout compte fait, on a gâché le tuyau de mon père.
Sonuçta hepsi bilim ve kimyaya dayanıyor değil mi?
Vous savez, tout est la science fondamentale et la chimie de toute façon, non?
O pislik 4 polisi vurduğundan beri bir yerde saklanıyor sonuçta.
Ce dirtbag a été quelque part depuis qu'il a abattu de quatre flics.
Drake sonuçta hala bir kaçak.
Vous savez, Drake encore éclaté de prison.
Yapmak zorundayız sonuçta.
On doit le faire, pas vrai?
Evet, yani sonuçta iki tane profesyonel katil kendi fotoğraflarını ve dış görünüşlerini ekledikleri bir mail göndermedilerse.
Oui, parce que ce n'est pas comme si ces deux tueurs professionnels vont envoyer un mail avec une photo et une description pour dire à quoi ils ressemblent.
Sonuçta Cuma akşamındayız. Ağlayanların gecesi.
C'est vendredi soir, bon sang.
Sonuçta yılın herhangi bir günü.
Je veux dire, c'est juste un autre jour.
Külotların burada kalıyor sonuçta.
C'est là où vivent tes sous-vêtement.
Sorun değil. Randevudayız sonuçta.
C'est bon, nous sommes en rendez-vous galant.
Doğum gününü Sheldon'la geçireceksin sonuçta.
Tu vas passer ton anniversaire avec Sheldon.
Anneannesinin platform ayakkabılarına para yetiştirmek kolay değil sonuçta.
Il doit payer les semelles orthopédiques de sa grand-mère.
Sonuçta yıllarını harcadıkları bir projeyi niye sabote etsinler ki?
Après tout, pourquoi saboteraient-ils un projet auquel ils ont dédié des années de leur vie?
Cennet Ekibi yeni savaş takımları kullanan bir grup gavat sonuçta.
Les Chauves-sourires... Une meute de pilleurs avec des armures de combat inconnues, et un criminel de classe B à leur tête...
Sonuçta "takım" içinde "ben" diye bir şey olmayacak, "biz olacak", tamam mı?
Parce qu'en fin de compte, il n'y a pas de O dans "équipe", mais il y en a un dans "retrouver", ok?
Sonuçta bizim adımız...
Ou nos noms ne sont pas...
Sonuçta, uzun zaman geçti.
Ça fait longtemps.
Patron sonuçta.
Elle dirige sa boîte.
Her neyse, sonuçta milletin başına bela oluyorsun.
Reste que tu fais peur aux passants.
Beni rahatsız ediyor sonuçta.
Tu as tiré le gros lot, car c'est vraiment petit. Ça me dérange, d'accord?
- Sonuçta bayağı üzgün görünüyor.
Il a l'air vraiment navré.
Sonuçta kimse ölmedi.
Y a pas eu une seule victime.
Sonuçta Ejder seviyesinde bir tehlikeydi.
C'était un fléau de niveau Dragon, quand même!
Noel sonuçta.
C'est Noël.
İşlemediğin bir suçtan 17 yıl hapis yattın sonuçta.
Vous avez passé 17 ans en prison pour un truc que vous n'avez pas fait.
Bence Isabela'ya güvenebiliriz, o doğru hatırlıyor sonuçta sen farklı hatırlamıyorsan tabii. Hayır.
Ou on pourrait croire Isabella qui se souvient correctement, sauf si tu t'en souviens différemment.
Ki bence Sherry'nin de belirttiği gibi işin yüzde 90, hatta 99'luk kısmında kurallara uyulmuş. Sonuçta böyle ilkelere, standartlara ihtiyaç var.
Comme Sherry l'a dit, dans 90, voire 99 % des cas, le protocole est respecté.
Sonuçta onlar da bizim gibi sağduyulu insanlar ve şöyle bir düşünüp, "Evet, gayet mantıklı" diyeceklerdir.
Ce sont des gens qui font aussi preuve de bon sens. Ils vont regarder ça et dire : "Oui, c'est tout à fait logique."
Savcı sonuçta, değil mi?
Il s'agissait d'un procureur.
Kabul etmem lazım ki anahtarı yerleştirmiş olmaları mümkün. Sonuçta başka işler de yapıyordum. Fotoğraf çekmek, komidinin içini aramak gibi.
C'est vrai que ça aurait été possible, pendant que je faisais autre chose, que je prenais des photos... que je fouillais la table de chevet.
- Evet. Sonuçta kutu kapanmadı.
- Le carton ne fermait pas.
Sonuçta onun tercihi ve sanırım jüri de fark etti ve artık bu konuda yapabileceğimiz pek bir şey yok.
C'était son choix, et je pense que le jury l'a bien vu, mais on ne peut plus rien y faire.
Sonuçta proje başarısız oldu.
Le projet a été un échec.
Bir yuva sonuçta.
C'est chez-nous.
Hava temizlenmeyecek sonuçta.
Ça va pas s'améliorer du tout.
Sokakta fare tuzağı olabilir sonuçta.
Je pourrais choper un rat.
Doğru değildir ama sonuçta adam boğuluyor.
C'est pas juste, mais cet homme se noyait.
Çok büyük TV sonuçta.
C'est une télé de grand garçon.
Elinde değil sonuçta.
On n'y peut rien.
Sonuçta ben, sadece adı "baba" olan biriyle aynı evde büyüdüm. Ama bu bana kendimden daha zayıf birine öfkemi kusma hakkını vermez değil mi? Bu yüzden...
J'ai grandi avec un père à la main lourde, mais ça ne m'autorise pas à me défouler sur quelqu'un qui à l'époque était plus faible, voyez?
Bir yerde başlaması gerek sonuçta değil mi?
Il faut bien un début.
Her ne farklılığımız olursa olsun sonuçta hepimiz insanız.
Peu importent nos différences, nous sommes un seul et même peuple.
Sonuçta şefinizim!
Je suis ton chef, après tout!
Ama sonuçta insansın. Kaybedebilirsin de.
Mais t'es quand même humain, tu peux quand même perdre.
Çünkü sonuçta hepsi kahraman olmak ister.
Au bout du compte, tout ce qu'ils veulent, c'est devenir des héros.
Çok erkeksisin sonuçta.
Tu es très masculine.
İster bir koleksiyon hazırlayayım, ister bir karakter yaratayım hepsi aynı sonuçta değil mi?
Créer une collection ou camper un personnage, c'est la même chose.
Hala orada sonuçta. Uyandığımda, camdan baktığımda ortada yok sadece.
Elle sera là, mais pas à la fenêtre, au réveil.
- Sonuçta o benim karım olacak.
Elle va être ma femme.
Benim savaşım değil sonuçta.
Ce n'est pas mon combat.