Sormadım translate French
2,492 parallel translation
- Onu sormadım yani.
- J'ai pas demandé.
- Onu da sormadım.
- Pas demandé.
- Hayır sormadım.
- Non.
- Daha sormadım bile. - Hayır.
J'ai même pas demandé.
- Daha sormadım. Çünkü ilk sana sormak istedim.
J'ai pas demandé, j'attendais ton aval.
- Kimseye sormadın mı? Hayır, sormadım aslında.
- Vous êtes-vous renseignée?
Ben de ona bir kez olsun parayı nereden bulduğunu sormadım.
Et je ne lui ai jamais posé une seule question sur la provenance de l'argent.
Parası iyiydi, ben de soru sormadım.
Ça payait bien, j'ai pas posé de question.
- Ben de. Sana sormadım.
- Je t'ai pas demandé.
Hiç soru sormadım.
Je n'ai pas posé de questions.
- Sormadım.
- Je ne demande pas,
Sana fikrini sormadım, Richard.
Je ne te demande pas ton avis, Richard.
- Onu sormadım ben.
- Ce n'est pas ma question.
Ben henüz soru sormadım. Sen anlatmaya başladın.
C'est vous qui avez commencé à en parler.
İsmini sormadım.
Si vous le dites.
Biliyor musun, daha önce bunu hiç sormadım.
Je ne t'ai jamais demandé ça avant.
İçlerinde ne olduğunu asla sormadım.
Je n'en connaissais pas le contenu.
Nedenini de sormadım çünkü umurumda değildi.
Je n'ai pas demandé pourquoi car je m'en fiche.
Hiç sormadım.
Je l'ignore, j'ai jamais demandé.
Ben de hiç sormadım.
Et je n'ai jamais demandé.
Sana olanları sormadım, biliyorsun.
- Je ne t'ai pas demandé de faire ça tu sais?
Geçen gün sorduğum şeyi laf olsun diye sormadım.
Huh?... je voulais dire ce que je t'ai dit avant.
Ben sana o kız hakkında bir şey sormadım değil mi?
Je ne vous ai rien demandé sur cette femme.
Vatana sadakatlerini sormadım.
Je n'ai pas posé de question.
Abimin, Booth'la olan yakınlığını hiçbir zaman sormadım.
Je ne me suis jamais interrogée sur sa relation avec Booth.
Neden Kai ve Mark'a sormadın? - Sormadım işte.
- T'as pas demandé à Kai et Mark?
Bilmiyorum, sormadım.
Je n'ai pas demandé.
- Ben de bunu sormadım zaten.
C'est pas la question.
Ve yahudi cevap verir : "Afedersiniz ama, ben balığın adını sormadım."
Le Juif : "Je ne vous ai pas demandé le nom du poisson."
Hava durumunu sormadım.
Pas le typhon.
Daha ona bunu sormadım.
Elle me l'a pas dit.
Hayır, tatlım, sormadım.
Non, je ne l'ai pas fait.
Görevli, ayakkabılarımı alıp gitti de çok sinirlendim çünkü bana sormadı.
Le gars du personnel, il est parti avec mes chaussures... et ça m'a fâchée parce qu'il ne me l'a pas demandé.
Çocuklarım beni aramayıp bana birşey sormadıkları için burada kafayı yemek üzereyim.
Je suis en manque parce que mes enfants ne m'ont rien demandé.
- Onu sormadım Bay Callen.
Ce n'est pas ma question.
Adını bile sormadın mı?
T'as pas demandé son nom?
Onu sormadım.
Ce n'est pas ce que je voulais dire.
Bunu sormadım.
C'est pas ma question.
Hayır, henüz sormadım.
Non. Pas encore.
Sana sormadım bile.
Je ne t'ai pas posé la question.
Kimlik kartınızı almıştım. Hemşire de çok tatlıydı. Hiçbir şey sormadı.
J'avais ta carte et l'infirmière n'a posé aucune question. et j'ai cru que ça allait te faire plaisir. mon sang a été prélevé et analysé.
Sen de sormadın?
- Tu m'as pas demandé?
Yani ofisimi arayıp nerede olduğumu sormadın mı?
T'as pas appelé mon bureau pour savoir où j'étais?
- Ben bunu sormadım! - Haşiş içiyorum!
Ma question est simple!
Diğer zamanlarda, sormadığımız sorulara bile cevap bulabiliriz.
D'autres fois, on trouve des réponses alors qu'on ne savait même pas qu'on posait une question.
Fikrinizi sormadım.
Je ne demande pas votre opinion, et de plus, la décision a déjà été prise.
Neden bana hiç sormadın?
Pourquoi ne m'as-tu jamais demandé pourquoi?
Rebecca'ya yaptırırım. O bana bu kadar soru sormadı.
Rebecca le fera, et sans poser toutes ces questions.
- Sana bunu sormadığımı farz ediyorum.
- Je ne t'ai jamais demandé ça.
Kimse bana yaralarımı sormadı.
Personne ne s'en soucie.
Bana sormadı bile.
Vous ne m'avez même pas demandé mon avis.